"İzmir'de 3 gencin dehşet verici ölümü sessizce geçiştirildi!"
Mahmut Övür: Bu tür siyasi söylemler sadece söylem olarak kalmıyor, sokağa da yansıyor. Alın Ankara'da Suriyelilere karşı sokağa dökülmeleri... En son İzmir'de 3 Suriyeli gencin yakılarak öldürülmesi, işin belki de en vahim tarafı. Öyle kirli bir siyasi zemin oluşturuldu ki, İzmir'de 3 gencin dehşet verici ölümü sessizce geçiştirildi.
Sabah yazarı Mahmut Övür, Ümit Özdağ'ın İzmir'de Suriye asıllı bir esnafın kuyumculuk yaptığı dükkana girerek, sergilediği provokatif tavırlara sert tepki gösterdi.
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın ırkçı yaklaşımının topluma yansımalarının sanıldığından daha tehlikeli olduğunu belirten Övür, "En son İzmir'de 3 Suriyeli gencin yakılarak öldürülmesi, işin belki de en vahim tarafı. Öyle kirli bir siyasi zemin oluşturuldu ki, İzmir'de 3 gencin dehşet verici ölümü sessizce geçiştirildi." ifadelerini kullandı.
Övür, "Ümit Özdağ ve asıl tehlike" başlığını taşıyan yazısında şunları kaydetti;
"Akıl alır gibi değil, bir siyasi partinin genel başkanı, Türk vatandaşı olmuş, esnaflık yapan iş güç sahibi 900 bin insanı "tehlikeli" gösteriyor ve buna da "siyaset" diyordu.
Bu faşizm değilse nedir?
Bunun Almanya'daki aşırı sağcıların, Neo-Nazilerin Türklere yaptığından ne farkı var?
Almanya'daki aşırı sağcılar, 1993'teki Solingen katliamından sonra başta Türkler olmak üzere göçmenlere karşı saldırılarını giderek artırdı.
Anlaşılan bu yükseliş, Türkiye'de de birilerinin iştahını kabarttı ki o yolda yürüyenler çoğaldı. Bunu da ortak siyasi söylemlerinde görüyoruz.
Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) de aralarında bulunduğu aşırı sağcıların istekleri ile bizdekilerin istekleri birbirinin aynı:
"Göçmen ve yabancı karşıtlığı, Avrupa'ya göçün sıfırlanması, Türklerin Anadolu'ya geri gönderilmesi ve Avrupa'da görünür olan İslam dininin kamusal alandan dışlanması..."
Özdağ dahil, CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın veya İP içindeki göçmen karşıtlarının Almanya'daki aşırı sağcılardan bir farkı yok. Tıpkı onlar gibi, insani değerleri hiçe sayan bir yaklaşımla, binlerce Suriyeliyi veya Afgan'ı "tehlike" görüyor ve sokağı onlara karşı kışkırtıyor.
Aslında bu tür çıkışları zaman zaman CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İP Genel Başkanı Meral Akşener de yaptı. Her ikisi de göçmenlerin Türkiye'deki insanların işsiz kalmasına, hastanelerde tedavi görememesine, hatta üniversitelerde okuyamamasına yol açtığını söyledi.
Bu hem ırkçı hem de kışkırtıcı bir dildi. Özdağ, bunu bir adım ileri götürüp Türk vatandaşı olmuş 900 bin Suriyeliyi hedef göstererek siyasette fark yaratacağını sandı. Oysa aslında o da diğerleri gibi "gerçek tehlike"nin önünü açmaktan başka bir şey yapmadı. Çünkü bu tür siyasi söylemler sadece söylem olarak kalmıyor, sokağa da yansıyor. Alın Ankara'da Suriyelilere karşı sokağa dökülmeleri... En son İzmir'de 3 Suriyeli gencin yakılarak öldürülmesi, işin belki de en vahim tarafı. Öyle kirli bir siyasi zemin oluşturuldu ki, İzmir'de 3 gencin dehşet verici ölümü sessizce geçiştirildi.
Merhamet ve adalet duygusunun hâkim olduğu Türkiye'de bu tür kirli bir siyaset yöntemi, Özdağ gibileri bir süre popüler yapsa da iktidar yapmaz."
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...