Sayın Ali Babacan konuşuyor, Sayın Ahmet Davutoğlu konuşuyor, masa ile ilgili olarak bilgilerimiz artıyor.
Elbette konuşsunlar, televizyonlarda daha fazla yer bulsunlar, gazetelerde söyledikleri daha fazla haberleştirilsin ki demokratik bir ülkede olduğumuzu görelim…
Ülkemizde birbirinden farklı fikirlere saygının, tahammülün olmadığına, demokrasi kültürünün tam olarak yerleşmediğine dair iddialara da bu şekilde en güzel cevap da verilmiş olunsun…
Bir masa düşünün ki, birbirinden uzak noktalarda siyaset yapmak üzere kurulan partiler bir masa etrafında toplanıyorlar ve bir hedefe odaklanabiliyorlar.
Bundan daha güzel, takdire şayan bir şey olabilir mi?
Odaklandıkları hedef ile ilgili olarak da yine son derece demokratik bir yaklaşım içinde kuruluş amaçlarının olmazsa olmazı gibi düşünülecek konularda dahi esneyebiliyorlar.
Demokrasi için bu esneklik kabiliyeti iyidir.
Çok katı ilkeler manzumesi, postulat muamelesi gören parti değerleri ile koskoca ülke nereye varacak?
Seçmen sayısı tahmini olarak hesaplanmış: 63 milyon. Ülke nüfusu 86 milyon. Olası bir seçimde kullanılan ve geçerli oylar 55 milyonu bulacak.
Hal böyle olunca partilerin işleri hiç kolay değil. Hele alabileceği oy sayısı maksimum 200 bin ile 450 bin arasında değişebilecek partiler bakımından işler hiç de kolay sayılmaz ki masada bunlardan dört tane var.
Burada alabilecekleri oy sayısı olarak zikrettim, yüzde olarak anlam ifade etmeyecekti ama en azından binli sayılar olunca göze görünür oluyor…
İşte böyle bir ortamda masa etrafında buluşan isimlerin önceden konuşmaları, kamuoyuna masanın uzlaşma noktaları ile ilgili bilgi vermeleri çok önemlidir.
Her ne kadar sandığa gitmeden bir uzlaşmaya varılmış olunsa da önemli olan uzlaşmanın kendisidir…
Ayrıca da bu uzlaşma için CHP ve İYİ Parti Genel Başkanlarını özellikle, ama diğer masa paydaşı partilerimizin genel başkanlarını daha da bir özellikle kutlamak lazım…
Almadıkları ve alamayacakları oyların fevkinde koltuklara seçim öncesinde malik olabilecek bir çerçeve anlaşmayı başarmak az bir iş değildir…
Doğal olarak masa etrafında iki eski Dışişleri Bakanı olunca böylesi masa diplomasisi zaferlerini de makul görmek lazım…
İşin zor tarafı ülkemizde Bakanlar Kurulu teşkili esnasında kaç tane Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı konusunun halli idi. Çözülmüş.
Malum şimdi tek yardımcı var, işler aksıyor, sürüncemede kalıyor, demokrasi işlemiyor.
Sayı beş olunca mükemmel bir işleyişi temin etmek mümkün olacak.
Tek sıkıntı Anayasa değişikliği yapılırken, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilirken CHP’nin eleştirileri arasında yer alan ama bir türlü gerçekleşmeyen “sayısı belirsiz Cumhurbaşkanı Yardımcısı atama ihtimali” idi ama çok da önemli değil, sayı beş ile sınırlanmış gibi.
Hele bir de hepsine Cumhurbaşkanı ile eş imza yetkisi verilince sorunlar kökten çözülecektir.
Bununla da yetinilmemiş, masa partilerine önceden birer de bakanlık garanti edilerek yine ülkemizde çoğulculuk temin edilmiş. Harika ötesi. Demokrasi budur işte.
Hakkaniyet de unutulmamış, kalan bakanlıklar da partilerin aldıkları oya göre dağıtılacakmış.
Şayet Cumhurbaşkanı yarımcıları ile yaptığı anlaşmaya uymazsa, kriz çıkar, çoğunluğunu kaybeder ve seçim de yenilenirmiş…
Esasında en çok takdire şayan kısmı bu masa başı uzlaşmasının…
Öyle ya, Sayın Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu hükümete desteklerini çekerlerse ne olur?
Ülke krize girer ve demokrasi de ruhunu kaybeder…
Onun için altılı masanın cumhurbaşkanı adayına naçizane tavsiyemdir, lütfen bu mükemmel anlaşmaya göreviniz bitinceye kadar riayet ediniz…