İtalya’da Coronavirüs (Covid 19) salgını niye dünyanın bütün ülkelerinden daha yıkıcı oldu biliyor musunuz?
Ağzı olan konuştu, her kafadan bir ses çıktı, herkes ayrı bir görüş ileri sürdü ve insanlar alınan önlemlere de, söylenenlere de inancını kaybetti, kendilerini akışa bıraktılar ve bu günkü duruma geldiler…
Televizyonlarda konu tartıştırıldı.
Tartışmalar başta ciddiye alalım mı almayalım mı boyutunda gitti.
Tartışmacı uzmanların bir kısmı önemsiz bir grip olarak yaklaştı, bir kısmı insanların bağışıklık sistemlerini güçlü tutmaları ile atlatacağını söyledi, bir kısmı ise işin ciddiyetini dile getirdi.
İşin ciddiyetini dile getirenlerin önerileri kişilerin gündelik hayatlarını etkilediği için, olaya basit grip gibi yaklaşanların söyledikleri daha fazla kabul gördü.
İşin bir de siyasi boyutu vardı. Siyaset de hızlı karar alamadı.
Alınacak her tedbir kıyasıya eleştirildi, kimsede önlemleri dile getirmeye ve uygulamaya cesaret kalmadı.
Bu çokseslilik etkili oldu ve insanlar konuyu bir siyasal çekişme boyutu içinde gördü.
Umursamazlık arttıkça arttı.
Sağlık altyapısı kontrollü bir siyaset izlense belki bu kadar yetersiz kalmayacaktı.
Ancak tüm vakalar aynı dönemler içinde birikince ne hastane, ne sağlık elemanları yeterli olmadı.
Üstüne üstlük sağlık ekipmanları sıkıntısı da aldı başını gitti…
En baştan itibaren için ülkemiz açısından önerimiz farklı görüşlerde bilim insanlarının ekranlardan tartıştırılmaması yönünde oldu.
Herkesin bilgisine saygılıyız. Ama tartıştıkları konular ve tartışma dili bizim bilgi ve anlama alanımızın dışında. Dolayısıyla tartışma platformları herkese açık değil yalnızca kendilerine özel olmalı idi.
Aralarında tartışıp en doğru buldukları önerileri veya tedbirleri siyasi otorite ile paylaşıp uygulanması konusunda bizleri aydınlatmaları en makul olanı idi.
Bilim Kurulu bunun için var.
Bilim Kurulu üyelerinin ekranlarda farklı görüşler ileri sürmeleri doğru değil. Bu toplantıda yapacakları bir iş, ekranda değil.
İtalya örneği hepimiz için önemli dersler içeriyordu.
Ancak maalesef reyting ihtirası zaman zaman koronavirüs tehlikesinin önüne geçti ve ekranlarımızda, sosyal medyamızda işi sulandıran, hafife aldıran mesajlar yüklü tartışmalar ve bilgi kirlilikleri yaşandı.
Bizde de testler arttıkça vaka sayıları artıyor, gün geçtikçe hayatını kaybeden hasta sayısı yükseliyor. Bir o kadar da iyileşen hasta olduğu görülüyor.
Şu anda sağlık altyapımız bu yükseliş trendini karşılayacak gibi görünüyor.
En kötü senaryolara ilişkin olarak kestirim yapan uzmanlar orta kötülükte senaryoları seslendiriyor.
Bütün bunlar olurken yine bir ikilik doğdu: Maske takalım mı takmayalım mı?
Lütfen her ne yapmak lazım ise bunu bir an önce bilimsel ortak karar olarak söyleyiniz ve vakit kaybetmeyelim.
Gelinen nokta bu tür tartışmalarla vakit kaybedeceğimiz bir yerde olmadığımızı gösteriyor.
Sağlık altyapımızı yetersiz hale getirmeden bu badireyi atlatmaya bakalım.
Ekonomik bakımdan tüm ülkelerin büyük bedeller ödeyeceği açık.
Sosyal açıdan yine işin faturası azımsanamaz.
Pek çok ülke, ABD ve AB işin siyasi faturası ile yüz yüze gelecek. Bunlar da görülüyor.
Ama bedeli yüksek can kayıpları olan, uzun yıllarca belimizi doğrultamayacağımız bir manzara ile karşılaşmayalım.
Herkes ağzından çıkana dikkat etsin, laf olsun diye konuşmasın.
Siyasette rekabetin böyle günlerde ve olaylarla olmayacağı da unutulmasın.
Hükümetler dirayetli olmadıkça sorunlar büyüyor. Kurbanlar artıyor.
Hükümetlerin karar alma ve uygulama kapasiteleri sorunları belli bir yerde tutabiliyor.
Bu gerçek de görülsün.