Medya mahallesini sarsacak iddia: Hangi yazarlar sahte takipçi satın alıp yazılarını yayıyor?
Habertürk yazarı Oray Eğin, takipçi satın alan, bot’larla yazılarını yayan köşe yazarlarını kaleme aldı.
Oray Eğin, sosyal medyada çokça paylaşılan bazı köşe yazarlarının yazılarını sadece kendisi ve bir iki yakını dışında kimsenin paylaşmadığını ancak bot satın alarak çok paylaşılmış gibi göründüğünü iddia etti..
İşte Oray Eğin'in bugünkü yazısından bir bölüm:
MEDYA MANİPÜLASYONU
Saat farkından dolayı gazeteleri çoğu kişiden önce okuyorum. Türkiye uykusundayken benim medya tüketimim başlıyor. Kim zaman internet siteleri güncellendiğinde bilgisayar başında oluyorum.
Sosyal medyada paylaşım rakamları bir başarı ölçüsü olmaya başladığından beri bizim gazete de dahil birçok yayın organı bu verileri okurlarla paylaşıyor. Bakıyorum, gazeteler güncellenir güncellenmez kimi köşe yazarlarının sayfalarında anında kaç kişi tarafından paylaşıldıkları çıkıyor. Gerçekten birinin o arada okuyup paylaşmasına imkân yok, daha sayfa yenileneli birkaç dakika oldu.
Twitter’da çok paylaşıldığı gazetenin sitesinde belirtilen bir yazıyı aratıyorum, sadece bir-iki kişi çıkıyor. Bazen yazarın kendisi oluyor paylaşan sadece... Herkese açık olmayan, ancak ücret karşılığında ve çeşitli “veri madeni” araçlarıyla yapılan API aramalarında kuşkulandığım karşıma çıkıyor: Rastgele hesapların paylaştığı, hiçbir yorum eklenmeden otomatik olarak yapıştırılmış görüntüsü veren linkler.
Sosyal medyada veriyi manipüle etmek o kadar kolay ki. “Bot”lar ABD seçimine bile etki etti, bizdeki okunma oranlarını mı çarpıtmayacak?
SORUMLU KİM?
Herhangi bir isim vermek istemiyorum şimdilik. Çünkü bunun bireysel bir yöntem mi yoksa kimi gazetelerin kurumsal politikası mı olduğunu bilmiyorum. (Habertürk bu hilelere başvurmuyor. Hatta medyada tam şeffaflık uğruna Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği’yle birlikte Güvenli Reklam Platformu’nun kuruluşunu imzaladı.)
Kimi köşe yazarlarının sosyal medya danışmanlarıyla çalıştığına ise bizzat tanık oldum. Hiçbir husumetimin olmadığı, zaman zaman e-mail’leştiğim bir yazarın beni engellediğini görünce şaşırdım, nedenini sordum. O da neden engellendiğimi bilmiyordu. Bir dönem hesabını birisinin yönettiğini söyleyerek belki o zaman engellenmiş olabileceğim tahmininde bulundu.
Özellikle köşe yazarını paylaşım pornografisine zorlayan, “En çok ben paylaşıldım” saçmalığını bir zafer madalyasına dönüştüren listelerin üst sıralarındaki isimlere bakınca şüphe duymamak imkânsız.
Yılmaz Özdil’in binlerce kişi tarafından paylaşılmasını sorgulamıyorum. Günde en az üç-beş kişiden bir yazısı benim de önüme geliyor sonuçta. Ama hiçbirimizin okumadığı, okuyan hiç kimseyi tanımadığımız bu isimler nasıl en çok paylaşılan oluyor? Birçoğu e-mail atmasını iki sene önce öğrendi.
ETİK KURALLAR
Geçtiğimiz günlerde New York Times, birçok ünlünün sosyal medyada etkinliklerini artırmak için takipçi satın aldığını ortaya çıkarmıştı. Aralarında gazeteciler de vardı ve Amerikan medyasında bu konuyla ilgili küçük bir tartışma çıktı. Geçen hafta Kadir Kaymakçı’nın da yazdığı gibi Chicago Sun-Times takipçi satın aldığı ortaya çıkan yazarının yeni köşesini kaldırdı, ona yeni bir hesap açtırdıktan ve bir süre kızağa çektikten sonra görevine devam etmesine izin verdi.
Bu konularda evrensel bir etik düzenleme yok; sosyal medyanın tarihi çok yeni ve medyanın adapte olması da vakit alacak. Sosyal medyanın kendi geleceği, demokrasiye ve dünyaya uzun vadede nasıl etkisi olacağı (şimdilik hep olumsuz) bile bilinmezlikten ibaret zaten.
Ama gazeteciler söz konusu olduğunda geleneksel etik kurallarının takipçi manipülasyonunda da devreye girmemesi için hiçbir bahane yok. Sonuçta gazetecinin varlık nedeni gerçeğe bağlılığı ve okuruna (izleyici, takipçi vs.) karşı dürüstlüğü. Takipçi satın almak, bot’larla yazı paylaşmak okuru kandırmaktan, yalan yazmaktan pek farklı değil. Tabii basınımızdaki onlarca etik sorun arasında sıra buna gelecek mi, göreceğiz.