Mehmet Acet, 40+1'in perde arkasını yazdı!
Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet, son günlerde siyasette yaşanan "40+1"tartışmalarını "Yüzde 40 artı 1 tartışmaları" adıyla köşesinde değerlendirdi. Acet yazısında, 40+1'in AK Parti'li Faruk Çelik'in aklına parlak bir fikir olarak neden geldiğini anlattı. Acet yazının devamında, "Yeni sistemin ittifaklara kapı aralaması, devamında yapılan seçimler, oyların "çantada keklik" olmadığını ortaya koydu" ifadesini kullandı.
İşte Mehmet Acet'in o yazısı;
Eski bakanlardan Faruk Çelik, "Türkiye sosyolojisi ve ekonomisi yüzde 50 artı 1 oy yükünü çekemez" deyip, Cumhurbaşkanı seçim şartının yüzde 40 artı 1’e indirilmesini önerince, bir süredir hasır altında beklemede tutulan tartışma konusu birden alevleniverdi.
Faruk bey, eski bir bakan olduğu için, AK Parti ile ipleri kopmadığı için, herkesin aklına bu sözlerini bir yerden işaret alarak mı dile getirdi sorusu geldi.
Nihayetinde yine kendi açıklamasıyla bunun kişisel görüşü olduğunu, kimseyle görüşme yapmadan böyle bir fikir beyanında bulunduğunu öğrenmiş olduk.
16 Nisan 2017 referandumu yapılıp, yüzde 50 artı 1 oya ulaşmanın zorlukları kendini gösterince "Acaba İtalya’da yapıldığı gibi en çok oyu alan kazansın biçiminde bir düzenleme yapılsaydı daha mı iyi olurdu" şeklinde soruların sorulduğunu hatırlıyoruz.
Yeni sistemin ittifaklara kapı aralaması, devamında yapılan seçimler, oyların "çantada keklik" olmadığını ortaya koydu.
Gerçi, hem referandumda, hem de Haziran 2018’de yapılan seçimlerde Cumhur ittifakı için "dizleri dövecek" ölçüde bir sonuç çıktığı da söylenemez.
Ancak sınırların zorlandığı, muhalefetin de başarılı bir ittifak kombinasyonu oluşturup sonuç alabileceği, özellikle yerel seçimlerden sonra anlaşılmış oldu.
İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde CHP’nin dikkate değer bir başarı elde etmesi, HDP ve İyi Parti’den destek alması sayesinde mümkün oldu.
Yüzde 40 artı 1 formülünün AK Parti'lilerin zihnine parlak bir fikir olarak gelmesinin gerekçesi belli.
Böyle bir durumda, en fazla oy alma kapasitesini sürdürdüğü için yüzde 40’lara ulaşması daha kolay olur diye düşünülüyor.
Ancak, evdeki hesabın çarşıya uymayabileceğine dair yeterince tecrübe de kazanılmış durumda.
2018 Mart ayında Ak Parti ve MHP, seçim ittifakının çatısını kurarken, yerel seçimleri yasal düzenlemelerin dışında tutmuşlardı.
Neden?
Çünkü o vakit iki parti de yerel seçimlerde ittifak yapmayı gereksiz görüyorlardı.
Yasalar, partilerin fiilen birlikte hareket etmesine de kapı aralamıyordu.
Ancak, birlikte hareket etme iradesi gösterildikten sonra bir şekilde yasaları çiğnemeden de hareket edilebilirdi.
Nitekim, 31 Mart takvimi yaklaşırken, bu iradeler ortaya çıktı, partiler yasanın yasaklamadığı tek formülle, karşılıklı anlaşmalar yapıp, birbirlerinin adaylarını destekleyerek seçime gittiler.
Seçim yasası, ittifaklara mani oluyordu ama bir parti, diğeri lehine aday çıkarmıyorum dediği zaman "seçmen üzerinden" ittifak sağlanıp, yasalar ihlal edilmeden seçimlere gidilebiliyordu.
Muhayyel yüzde 40 artı 1 formülü de, bu kapıyı kapalı tutmaya yetmiyor.
Yani, cumhurbaşkanı seçim şartı, 10 puan aşağı çekilse dahi, seçmen üzerinden oluşturulacak muhtemel ittifaklar, böyle bir adımı anlamsız hale getirebilir.
Bu durumda, sistemi değiştirmek yerine, toplum desteğini artıracak yönelimler ve ittifakları değiştirecek siyaset maharetleri, daha pragmatist bir yöntem gibi duruyor.
2015 yazından beri arka arkaya yapılan seçimler ve bu ortamın toplumda ürettiği yorgunluk hissi ortadayken, vaktinde olması halinde 4 seneye yakın bir vakit varken, sürekli bir şekilde seçim gündemli tartışmaların yapılıyor olması da enteresan.
Geçenlerde AK Parti yönetiminde görev yapan bir isim, 2002’den bu yana yapılmış olan seçimlerde seçmenin yüzde 65’inin en az bir kere de olsa kendileri için oy kullandığını söylemişti.
AK Parti açısından asıl hazine burada.
Yüzde 50 artı 1’in riskleri üzerinde kafa yorarken, oy alma kapasitesini artırmak için, bu hazineye "göz koyarak" hareket edilmesi daha motive edici olabilir.