Menzil Sağlık Bakanlığı'nı ele mi geçirdi?
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, aynı gazetede köşe yazan Saygı Öztürk'ün “Menzil: Bir tarikatın iki yüzü” isimli yeni kitabından ilk ipuçlarını bugün köşesine okurları ile paylaştı.
Saygı Öztürk’ün görüştüğü tarikatın lideri Seyyid Abdülbaki (Gavs-ı Sani)'nin oğlu Saki Erol, cemaatle ilgili soruları yanıtladı.
“Menzil, Sağlık Bakanlığı’nı ele geçirdi mi?” sorusuna “Doğru, Recep Akdağ'ı tanıyorum. Buraya (Menzil'e) gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsız bir insanı almışsa vallaha o doğru değildir” yanıtını verdi.
"DEVLET KEŞKE LAİK OLSA"
Erol, “Devlet işine baksın. Devlet devletliğini yapsın. Cemaat de cemaatliğini. Türkiye'de cemaatler sivil toplum örgütü gibi, herkes bir yere bağlıdır. Aşiret, cemaat vs… Batılılar gibi yürüyeceğiz ama yürüyemedik. Ortadoğu bu, aşiretsiz gitmez. Peygamber gelmiş. Yüzde 99 insanlık tarihi burada başlıyor. Almanya'daki insanları gördüm, sağına soluna bakmıyorlar. Resmen adamlar bizim dinimizi yaşıyor. Biz de onların dini gibi yaşıyoruz. Fransa da öyle. Gittim, devlet kiliseye bir şey yapmıyor. Keşke laiklik olsaydı. Devlet de kendine çekidüzen vermelidir” ifadelerini kullandı.
- İşte Aytunç Erkin'in o köşe yazısı;
* “Menzil Tarikatı Sağlık Bakanlığı’nı ele geçirdi mi?”
- Saygı Öztürk bu soruyu Menzil şeyhi Saki Erol'a sordu, şeyhin yanıtı açıktı: DOĞRU
- Aynı soruyu Menzil'den kopan şeyh Feyzeddin Erol'a sordu, şeyh 2 bakanın adını verdi
1 – Gazeteciliğin temeli muhabirliktir… Aramak, sormak, koklamak ve yürekli bir şekilde ateşin içine atlamak… Kaba tabiriyle ‘deli' olmak gerekir! 20'li yaşlarımda bir istihbarat aldığımda ilk aradığım isimlerden birisi o dönem Hürriyet'te yazan Saygı Öztürk olurdu. Saygı ağabey eğer bu bilgi kendisine de gelmişse ‘Bilmiyorum' derdi… Gelmemişse… Arşivini açardı ya da bilebileceklerin telefonlarını verirdi! 20 yıl önce de bugün de Sözcü Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, muhabirlikten kopmadı, heyecanın hep diri tuttu.
Kitap daha yeni çıktı ama şanslı bir gazeteci olarak daha önce okuma fırsatı buldum.
Gündemi değiştirecek bir konuyla karşımıza çıkan Öztürk, ‘Menzil-Bir Tarikatın İki Yüzü' adlı kitabıyla bir ilki gerçekleştirdi.
15 Temmuz 2016'daki darbe girişimin ardından sonra sıkça tartışılan “FETÖ gitti METÖ geldi” yani Menzil tarikatı devleti ele geçiriyorlar iddialarını araştırmak için Adıyaman'daki Menzil Köyü ve Eskişehir'deki Buhara'ya gitti.
Saygı Öztürk, burada şeyhler ile konuştu… O zaman hemen başlayalım…
Menzilciler neden ikiye bölündü?
– Menzil'e gidenin uyuşturucuyu bırakması için neler yapılıyor?
– Menzil niçin ikiye bölündü? Şeyhler arasında nasıl bir mücadele sürüyor?
– Menzil şeyhi niçin zehirlenmek istendi? Yargı ve Emniyet neden kapıştı?
– Alparslan Türkeş, Menzil için kime hangi görevi verdi? Sonunda ne oldu?
– Tarikat, Bilgin Balanlı'nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nı nasıl önledi?
– Menzil, bürokrasi ve siyasette nasıl bir yol izliyor?
– Holding kuran tarikatın ticari işleri nasıl yürütülüyor?
– Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Menzil'e niçin gitti?
– Menzil 15 milyon lirayı kurtarmak için kimden yardım istedi?
Menzil Şeyhi Saki Erol Saygı Öztürk'e tarikatlarının iç yüzünü açık açık anlattı.
“Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsız insanı almışsa doğru değil”
2 – “Beni, şeyhin yanına götürmek için Menzil Köyü Muhtarı Yücel Özkan ile Adıyamanlı iş insanı Erkan Çakmak geldi. Şeyh Saki Erol, gelmemden dolayı son derece memnun olduğunu, zaman zaman dini konularda gazeteci Ruşen Çakır'la sohbet ettiğini, ikinci görüştüğü gazetecinin de ben olduğumu söyledi. Tabii ki bu sözleri ve herkesin merak ettiği tarikatın içyüzüyle ilgili tepedeki isme sorular yöneltecek olmak beni de mutlu etmişti.”
Saygı Öztürk, Menzil tarikatını yöneten Şeyh Saki Erol'la ilk dakikalarını böyle anlatıyor…
İHALEYE GİRDİĞİNİ NASIL ANLATTI?
Öztürk soruyor: “40'ı aşkın şirketiniz olduğu biliniyor. Neyiniz var?”
Şeyh anlatmaya başlıyor: “Semerkand Holdingimiz var, hastanemiz var, Semerkand TV var, radyo, dergi… O kadarını da bilmem yani tam altını, ne yapıyorlar filan. Kanunlar elverdiği müddetçe her ticareti yaparız. Bu ihale meselesine geliyorum. İhaleye de girdim ben, ama senin hakkının yenilmesine hayır. Senin programın daha iyiyse, buna rağmen ben aldıysam o haramdır. İşi liyakat sahibine, vatanına bağlı olana vermek lazım. Şimdi bazı bakanlıklarda kadrolaştığımız yazılıyor, söyleniyor. Şimdi sizinle tanıştık. Bu durumda benim sizin gazetenizde kadrom mu oldu? İnsanın arkadaşının, dostunun olması kadro mu şimdi?”
“ORTADOĞU BU, AŞİRETSİZ OLMAZ”
İşte röportajın can alıcı yeri!
Sözcü yazarı şu soruya yanıt istiyor: “Menzilcilerin Sağlık Bakanlığı'nı ele geçirdiği biliniyor.”
Şeyh Erol'un cevabı ise açık:
“… Doğru, Recep Akdağ'ı tanıyorum. Buraya (Menzil'e) gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsız bir insanı almışsa vallaha o doğru değildir. Bir genelleme yapıyorlar. Devlet işine baksın. Devlet devletliğini yapsın. Cemaat de cemaatliğini. Türkiye'de cemaatler sivil toplum örgütü gibi, herkes bir yere bağlıdır. Aşiret, cemaat vs… Batılılar gibi yürüyeceğiz ama yürüyemedik. Ortadoğu bu, aşiretsiz gitmez. Peygamber gelmiş. Yüzde 99 insanlık tarihi burada başlıyor. Almanya'daki insanları gördüm, sağına soluna bakmıyorlar. Resmen adamlar bizim dinimizi yaşıyor. Biz de onların dini gibi yaşıyoruz. Fransa da öyle. Gittim, devlet kiliseye bir şey yapmıyor. Keşke laiklik olsaydı. Devlet de kendine çekidüzen vermelidir.”
3 – “… 2019 yılının Ramazan ayıydı. Eskişehir'e bağlı Sivrihisar İlçesi'ni geçtikten sonra ‘Buhara' tabelasını gördük. Yanımdaki arkadaş, ‘Ben seviyorum abi, onun için fırsat buldukça yanına gidiyorum. Orada kendimi huzurlu hissediyorum' diyordu.”
Saygı Öztürk'ün görüştüğü diğer şeyh de Menzil'in Buhara kolunun başındaki Feyzeddin Erol
Öğreniyoruz…
Şeyh Erol'a medrese öğrencileri “Sultanım”, “Şeyhim”, “ Seydam” diyor. Öztürk, “Ramazanda Feyzeddin Erol'la konuşmaya gitmiştim. Oruçlu olmadığımı öğrenince önce çay ikram etti, arkasından da yemek. Erol, ‘Ben sosyal bir insanım, yadırganacak bir şey yok' dedi..” diye anlatıyor görüşmeyi.
Peki Feyzeddin Erol neler anlattı?
Kitaptan okuyalım: “…Rahmetli babam (Şeyh Muhammed Raşit Erol) hakikaten çok büyük ahlakı olan bir insandı. Hiçbir zaman başkasının parasında gözü olmamıştır. Ne vakfımız, ne dergimiz, ne radyomuz, ne televizyonumuz, ne de okulumuz vardı. Bazen on tane bakanın evimize geldiği günler de oldu. Hiçbir zaman devlette, ‘Şunu bu işe al, şu kişiyi işe al, bunu buraya koy' demedik. ‘Bugünkü Menzil' diyeceksin. Teyp kapandıktan sonra izah ederim.”
“DEVLETTE HER YERDE VARLAR”
Saygı Öztürk, Menzil'in Buhara kolunun şeyhine net bir soru yöneltiyor: “Sağlık Bakanlığı'nda Menzilcilerin gücü ne?” Cevap da net:
“… Ne olacak… Enerji eski Bakanı Taner Yıldız da Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ da bizim evimizde büyüdüler. Her hafta yanımda olan insanlardı. Şimdi selam vermiyorlar. Biz, Menzil'den kopunca bizden koptular. Biz değil, Menzilciler Türkiye'nin her yerinde güçlüdür. Bilmiyorum, devlette her yerde adamları var.”