Kıbrıs’la ilgili devam yazımı bir sonraya bırakarak, sıcağı sıcağına Mersin’de polisimizi hedef alan saldırıyı madde madde bir analiz etmek istedim. Başlayalım:
-
Saldırının seçildiği şehir önemli: Mersin. Bu ilimizin stratejik ve ekonomik potansiyeli çok yüksek. Öncelikle bir Doğu Akdeniz kenti. Doğu Akdeniz jeopolitiğinde Türkiye Mavi Vatanını korumak için mücadele veriyor ve burada Mersin önemli bir stratejik nokta. Örneğin yıllardır bu şehrimizde kurulacak bir tersanenin mücadelemize yapacağı etkiyi uzmanlar vurguluyor. Ayrıca Doğu Akdeniz deniz trafiğinde önemli bir durak. Bu açıdan Mersin’in seçilmesi bilinçli bir tercih gibi görünüyor.
-
Dönem de önemli. Türkiye bir ayağı Batı’da bir ayağı Doğu’da, yeni dünya kurulurken önemli adımlar atıyor. Haziran sonunda NATO liderler zirvesinde, Eylül ayı içinde de Şangay İşbirliği Örgütü toplantısında önemli bir aktördü. Ancak Batı dünyası, Türkiye’yi Asya’ya pozisyon almaya çağırıyor ve bunun için uğraşıyor. Örneğin Rusya ile devam ettirdiğimiz diplomasiyi kesmemizi ve yaptırımlar gibi Rusya karşıtı politikalara iştirak etmemizi istiyorlar. Oysa Türkiye kendi ulusal çıkarı için bu dayatmaya karşı çıkıyor ve Ukrayna ile olduğu kadar Rusya ile de diplomasisini sürdürüyor.
-
Türkiye’nin Yunanistan’a karşı yürüttüğü haklı diplomasi de bu dönemin önemli gündem maddeleri arasında. Yunanistan’ın ABD ve AB liderliğinin desteğini alarak gayri askeri statüdeki adaları silahlandırması, Pentagon (dolayısıyla Washington) ile koordineli bir şekilde yoğun silahlanmaya gitmesi ve deniz hukukunu ayaklar altına alacak adımlar atma girişimleri Türkiye’nin haklı tepkisini çekiyor. Yunanistan’ın PKK başta olmak üzere Türkiye’yi hedef alan terör örgütleriyle muhabbeti biliniyor.
-
Saldırı PKK/PYD ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine darbe üstüne darbe indirdiğimiz dönemde gerçekleşti. TSK, Jandarma, MİT ve Emniyet’ten oluşan güvenlik ve istihbarat bürokrasimizin örgüte yönelik başarılı operasyonları, bu örgütleri Türkiye’ye karşı kullanan kuvvetlere de darbe niteliğinde. Son olarak Mersin’de terör örgütü DEAŞ’a karşı Türk emniyeti saldırının gerçekleştiği gün ciddi bir operasyon başlattı. PKK sınır içi ve ötesinde tepelenirken, DEAŞ gibi hücreler oluşturarak faaliyet yürüten örgüte karşı Türkiye çok başarılı bir mücadele yürütüyor. Son olarak üst düzey elebaşları yakalandı.
-
Karabağ Vatan Savaşı ile birlikte kazanılan mevziler, Asya’nın giriş kapılarından Güney Kafkasya’da dengenin Türkiye ve Azerbaycan lehine değişmesi, birilerini rahatsız etti.
-
Türk savunma sanayiinin gösterdiği gelişim ve dünya pazarlarında etkili olması da birilerini rahatsız eden gelişmelerden. Bu durum Türkiye’nin gerek sivil gerekse askeri diplomasisinin elini güçlendirdi. Mavi Vatan’da, Suriye ve Irak’ta, Karabağ vatan savaşında tüm adımları gelişen savunma sanayimizin üretimleriyle daha güçlü atıyoruz.
-
Son olarak Türkiye 2023’te seçime gidiyor. Sonuçta her seçim dönemi tabana da yayılan ciddi tartışma ortamı oluşturur.
İşte tüm bu gelişmelerin ışığında bu saldırıyla;
- Türkiye’nin iç cephesinde gedik açmamızı,
- Enerjimizi saydığımız coğrafyalardan içeriye kaydırmamızı,
- Birilerinin istediği politik zemine (deyim yerindeyse hizalarına) geri dönmemizi isteyenler hamle yapmış görünüyor.
Bunun için de en kullanışlı aparat terör örgütleri. PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C vs. tüm terör örgütlerinin iplerinin dışarıda olduğunu da bir yerde not edecek olursak, bu saldırıyla birilerinin terör kartını yeniden sahaya sürmek istediğini anlayabiliyoruz. İç cephede, anlamsız tartışmalarla yürütülebilecek bir tartışma ve kutuplaşma, terör örgütlerinin, arkalarındaki Yunanistan gibi kuvvetlerin ve en tepedeki emperyalistlerin işine yarayacaktır.
Ayrıca büyük darbe yiyen terör örgütleri açısından da, örgüt tabanına motivasyon niteliği taşır.
Bu nedenle bu saldırıya karşı ortak tutum almak ve dış politikada da Kuvayi Milliye şuuruyla hareket etmek, bu saldırıya verilecek en sert yanıt olacaktır.
Tarih boyunca olduğu gibi kenetlendiğimizde, milletinden alacağı güçle geri kalanı güvenlik güçlerimiz yapacak imkan ve kabiliyette. Yeter ki biz onların arkasında A siyaseti B siyaseti demeden duralım. O zaman göreceğiz ki bu teröristler ve ağababaları hangi ine de girseler Türkiye Cumhuriyeti’nden kaçamayacaklar.