Milli iradeyi böyle tehdit etmişler! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı AK Parti'ye hangi mesajı yolladı?
Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Meclis'te hazırlık aşamasında olan yargı reformunu kaleme aldığı yazısında 9 yıl önce yaşanan çok çarpıcı bir olayı da köşesine taşıyor. 2007 yılında AK Parti'nin hazırlamak istediği Yeni Anayasa nasıl engellendi? Yüksek yargı organlarıyla ilgili yasada hedeflenen ne?
İşte Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet'in köşe yazısı;
Biraz gerilere gidelim.
Çok değil, 9 sene öncesine...
Temmuz 2007 seçimleri yapıldıktan sonra Ak Parti hükümeti ilk iş, yeni bir anayasa için harekete geçmişti.
Parti adına çalışmaları yürütmek üzere Anayasa hukukçusu Ergun Özbudun başkanlığında bir heyet oluşturuldu.
Aynı yılın sonbaharına gelindiğinde
Anayasa çalışmalarında önemli bir mesafe katedilmiş, Yeni Anayasa Metni diyebileceğimiz bir çalışma ortaya çıkmıştı.
Ama sonra bir şey oldu.
Bu çalışmalar birden pat diye durdu.
YENİ ANAYASANIN ÖNÜNÜ YARGITAY'DAN GELEN TEHDİT KESTİ
Ak Parti'nin o dönemde Meclis'te 341 milletvekili vardı.
Yani diğer partilerle bir uzlaşma sağlanamaması halinde Anayasa'yı tek başına referanduma götürebilecekti.
Ama olmadı.
Olmamasının sebebi dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın gönderdiği bir mesaj idi.
Yalçınkaya, yargı çevreleriyle kurduğu iyi ilişkilerle tanınan dönemin Başbakan Yardımcısı aracılığıyla Anayasa çalışmaları yapan heyete şu mesajı iletmişti:
“Üzerimde baskı var. Ben bir kapatma davası açma arzusunda değilim ama eğer bu Anayasa işinde ısrar ederseniz mecbur kalacağım, Partinizle ilgili kapatma davası açacağım”.
Mesaj hedefine ulaştı ve Ak Parti yeni bir Anayasa yapmaya en yakın olduğu dönemde, Yargıtay Başsavcısı'ndan gelen tehdit nedeniyle bu işten vazgeçti.
6 ay sonra o kapatma davası başka bir gerekçe ile daha doğrusu bahane üretilerek aynı isim tarafından açıldı.
Bu anekdotu hatırlamamızın sebebi, bugünlerde Meclis'te görüşmeleri yapılan yüksek yargı organlarıyla ilgili yasa çalışması.
Çalışma yüksek yargının yapısını gerçekten radikal bir biçimde değiştiriyor.
Yargıtay ve Danıştay'ın bütün üyelerinin üyelikleri düştükten sonra sayıları azaltılan yeni yapı için yeni atamalar yapılacak.
ASIL HEDEF PARALEL YAPI
Konuyla ilgili değişik çevrelerle görüşmeler yaptım.
Yargıtay'ın yeni yapısı oluşurken bütün üyelerin atamasını daha önce olduğu gibi HSYK yapacak.
Danıştay atamalarının çoğunluğu da yine bu kurum tarafından, bir kısmı ise Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak.
Konuştuğum bir HSYK yetkilisi bana, buradaki temel hedefin Yargıtay ve Danıştay'daki paralel yapı unsurlarının temizlenmesi olduğunu söyledi.
Aynı isim, “HSYK'da bir rahatsızlık var mı?” soruma, “Hayır, böyle bir rahatsızlık yok. Yeni üyeler konusunda kendi aramızda anlaşır, bir karara varır, atamaları yaparız” cevabını verdi.
Konuya tepki gösterenler ise, yargı mensuplarının herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma geçirmeden görevden uzaklaştırılmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ediyor.
Aynı çevreler, bu şekilde yargının yürütmeye bağımlı hale getirilmek istendiğini söylüyor.
Konunun görüşüldüğü Meclis Adalet Komisyonu'nun Başkanı Ahmet İyimaya ise, bu görüşlerin tamamının yanlış olduğu görüşünde.
“Anayasa ihlali iddiasına ne dersiniz?” diye sorduğum İyimaya şunu söyledi: “Anayasa hakim ve savcılar görevden alınamaz demiyor, emekli edilemez diyor. 139. maddeye bakarsanız bunu görürsünüz. Burada da Yargıtay ve Danıştay'da üyelikleri bitecek olanlar emekli edilmiyor, görev yerleri değişiyor.”
İyimaya ayrıca, komisyon görüşmelerinde bulunan Yargıtay yetkililerinin de bu düzenlemeye destek verdiğini ekledi.
Sonuç olarak söylemek gerekir ki, Meclis'in yargı organlarıyla ilgili yasa çıkarması yargıya müdahale anlamına gelmez. Aksine bu görev milli iradenin temsil edildiği tek makam olan TBMM'ye aittir.
Tabii bu, memlekette öbür türlüsüne alışık olanların zoruna gidiyor.
Hazımsızlığın sebebi bu.