Vakti zamanında bizim ekibin gönüllü rehberi Memo ile gezmiştik Süleymaniye ve çevresini. Sanat tarihçi Memo bize caminin haziresinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman türbesinin girişindeki Hacer’ül Esved taşının parçalarını göstermiş, muhteşem camiyi gezdirmiş ve o günkü turumuzu, külliyenin hemen yanı başında bulunan tarihi kuru fasulyecilerdeki muhkem bir ziyafetle bitirmiştik…
O günden aklımda kalan en önemli hikayelerden biri de, Mimar Sinan’ın Süleymaniye’nin içinde inşa ettiği ‘is odasıydı’. Bugün; caminin ibadete açılışının 460. yıl dönümü. Bu vesileyle, daha önce değişik mecralarda yazdığım, Sinan’ın dehasını gözler önüne seren bu öyküyü sizlerle de paylaşmak istedim…Mimarbaşı Koca Sinan, caminin inşaatını bitirdikten sonra içerisini aydınlatmak için tam 275 tane kandil ve mihrabın yanına da iki dev mum koydurmuş. Bu kandil ve mumlardan çıkan isin camiye zarar vermemesi, ibadet edenleri de rahatsız etmemesi için, büyük ana kapının hemen üzerine küçük, özel bir oda yaptırmış…
Kubbeye yakın bölümlere de karşılıklı iki menfez açmış; kandillerden ve iki büyük mumdan çıkan isin hava akımı vasıtasıyla, mihrabın tam aksi yönüne hareket ederek bu odanın içine akmasını sağlamış...İşte bu odanın ismi ‘is odasıymış’. Mimar Sinan’ın dehası bu kadarla da bitse iyi… Bu odada özel bir nemlendirme sistemi inşa etmiş Mimarbaşı ve toplanan islerin odanın duvarlarına yapışmasını planlamış. Sonra da camiden yükselen kandil ve mumlardan çıkan bu isleri kazıyarak, dönemin en kıymetli mürekkebini damıtmış…Bu mürekkeple günümüze kadar ulaşan ve halen Topkapı Sarayı Müzesi’nde saklanan pek çok kıymetli Kuran’ı Kerim ile padişah fermanları yazılmış. Süleymaniye’nin içindeki birçok kalem işi süsleme de, yine bu odada toplanan islerden damıtılan çok kıymetli mürekkeple yapılmış...
Bu ne muazzam bir dehadır, ne akıllara durgunluk verecek bir zekadır hakikaten hayran kalmamak mümkün değil. Üstelik de Koca Sinan’ın ‘bu benim kalfalık eserimdir’ sözleriyle tarif ettiği camiden yansıyan bir deha…