Mimar Sinan’ın vücudu kafasını daha ne kadar bekleyecek?

Hayatı boyunca tam 400 esere imza atmış Mimar Sinan... Tarihte örneği görülmeyen bir usta, yanına kimselerin yaklaşamayacağı bir deha...
Fakat Süleymaniye Camii’nin karşı köşesindeki mütevazi türbesinde kafası olmadan, bedeniyle ebedi uykusunu uyumakta...

Peki Sinan’ın kafatası ne zaman, hangi nedenle ve kim tarafından alındı? Gelin hep beraber şimdi Memo'nun refakatinde tarihin tozlu sayfalarından birinin yaprağını daha aralayalım....
Avrupa’nın hızla İkinci Dünya Savaşı’na doğru gittiği, ihtiyar kıtanın dört bir yanında inanılmaz ırkçılık rüzgârlarının estiği 30’lu yılların ortasında gerçekleşir bu hadise.

Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleri Hasan Ferit Çambel, Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu Mimar Sinan’ın mezarını açarlar 1935 yılının bir ağustos gününde.

Amaç “Mimar Sinan, Türk değildi” tezini ileri süren Avrupa’ya cevap vermektir.

O yıllarda, tüm dünyada bu tip ırkçı tuhaflıklar görülmektedir. Mezar açılır, Sinan’ın naaşı ölümünden 347 yıl sonra yerinden çıkartılır. Gerekli ölçümler yapılır ve o yılların antropolojik tezlerine uygun olarak kafatasının Hint-Avrupa tipinde olduğu anlaşılır. Bu, Sinan’ın Türk olduğunun da ispatıdır. Hemen Gazi’ye haberi iletirler. Florya’daki köşkünde istirahattedir. Ekibi dinler, onlara küçük bir kâğıda yazılmış tek cümlelik bir emir verir: “Sinan’ın heykelini yapınız!” Heykel 20 sene sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin bahçesine dikilir. Peki kafatası nerededir? O dönemlerde bilim adamları bir antropoloji müzesi kurmak için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kazılar yapmakta, tıpkı Sinan örneğinde olduğu gibi Selçuklu sultanlarının da mezarları açılıp, kafatasları toplanmaktadır. Alaeddin Keykubad’ın, İkinci Kılıçarslan’ın kafatasları da bu amaçla depoya kaldırılmıştır. Ve sonra maalesef, hiçbirinden bir daha haber alınamamıştır. Umarım kaybolmamıştır o kafatasları ve umarım bir gün buluşur eksik parçalarıyla atalarımızın naaşları. Bugün Mimar Sinan’ın aramızdan ayrılışının 430. yıldönümü. Bu vesileyle hem onu anmak, hem de durumu bir kez daha hatırlatmak istedim...

Tüm yazılarını göster