Murat Bardakçı: "İstiklal Savaşı yerine Milli Mücadele ibaresini kullanmalıyız"

Habertürk yazarı Murat Bardakçı bugünkü köşe yazısında "İstiklal Savaşı" yerine "Milli Mücadele" denilmesi gerektiğini söyledi. Bardakçı, “İstiklâl Savaşı”, başka devletlerin boyunduruğu altında kalmış milletlerin bağımsızlıklarını elde etme mücadeleleridir; böyle savaşları onlar verirler" dedi.

Türk milletinin büyük kurtuluş mücadelesi ve Malazgirt zaferinin yıldönümleri törenlerle kutlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrası verilen büyük mücadele için kullanılan "İstiklal Savaşı" ibaresi ise bazı kesimlerin tepkisini çekiyor. Bunun en büyük sebebi ise Türk milletinin hiçbir zaman yabancı bir ülkenin hakimiyetine girmemekle övünmesi olarak gösteriliyor.

Habertürk yazarı Murat Bardakçı bugünkü köşe yazısında bu duruma dikkat çekti. "İstiklal Savaşı" yerine "Milli Mücadele" ibaresinin kullanılması gerektiğinin altını çizen Bardakçı, "Dikkat ederseniz, Mustafa Kemal Paşa’nın da Nutuk’ta sadece “Millî Mücadele” dediğini görürsünüz. “İstiklâl Harbi” sözü Nutuk’ta bir defa, o da Rauf Orbay’a atfen geçer" ifadelerini kullandı.

Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki "İstiklâl Savaşı” ibâresinden vazgeçip “Millî Mücadele” demeliyiz!" başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:

“İstiklâl Savaşı”, başka devletlerin boyunduruğu altında kalmış miilletlerin bağımsızlıklarını elde etme mücadeleleridir; böyle savaşları onlar verirler. Meselâ Yunanistan’ın 19. asırda bize yahut Cezayir’in 1950’lerden sonra Fransa’ya karşı ayaklanmaları birer istiklâl mücadelesidir.

Sözlerini 1823’te Yunanistan’ın bize karşı başlattığı ayaklanma sırasında Dionisios Solomos’un yazdığı, tamamı 158 dörtlükten meydana gelen ve bu yüzden “dünyanın en uzun millî marşı” olan Yunan millî marşı “İmnos is tin Elefterian”ın yani “Özgürlük İlâhisi”ne bakın! Uzun uzun Yunan kılıçlarının keskinliğinden bahseder, “düşmanı” yani bizi nasıl perişan edip kanımızı oluk gibi akıttıklarını anlatır, tâââ Spartalılar zamanına uzanan ve bitmek bilmeyen Yunan destanlarından dem vurur, sonra da özgürlüğün elde edilmesi için Yunan halkını haçın altına çağırır!

ÂKİF’İN MANZUMESİ

Başkalarının boyunduruğu altındaki milletlerin marşlarında da sözler böyledir ama dikkat ederseniz, Mehmed Âkif’in İstiklâl Marşı’nda esaretten kurtulmaktan bahsedilmez, aksine hiçbir zaman boyunduruk altına girmediğimiz hatırlatılır. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım”, “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın”, “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet” yahut “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl” gibi mısralarla istiklâlimizi kaybetmeyeceğimiz vurgulanır ve manzumenin ismi bu yüzden “İstiklâl Marşı”dır.

Zaten, tarihimizde yabancı hâkimiyetten ve boyunduruktan kurtulabilmek için verdiğimiz bir savaş yoktur. Türkiye bağımsızlığını tarihi boyunca muhafaza etmiş ama Birinci Dünya Harbi’nden mağlûp çıkmasının ardından imzalamak zorunda kaldığı Mondoros Mütarekesi’nin neticesinde askerî işgale uğramıştır. 19 Mayıs 1919’da başlayıp 9 Eylül 1922’de zaferle, yani İzmir’in kurtarılmasının ardından imzalanan Mudanya Mütarekesi ile taçlanan mücadele memleketi yabancıların idaresinden değil, işgalci düşmandan temizlemek için girişilip kazanılmış bir muvaffakiyettir. Yahya Kemal’in meşhur “1918” şiirinde söylediği gibi şafak sökmüş, ordumuz “işgal” lekesini kan ve ateşle silmiştir.

Dikkat ederseniz, Mustafa Kemal Paşa’nın da Nutuk’ta sadece “Millî Mücadele” dediğini görürsünüz. “İstiklâl Harbi” sözü Nutuk’ta bir defa, o da Rauf Orbay’a atfen geçer. Mondoros ile Mudanya Mütarekeleri arasındaki dört sene boyunca devam eden çabalar sadece askerin değil, halkın da katıldığı topyekûn bir mücadele olduğu için bu savaşa “Millî Mücadele” denmiş ve resmî belgelere de “Millî Mücadele”, “Mücadele-i Milliye”, “Cidâl-i Millî, “Harekât-ı Milliye” ve “Mücahede-i Milliye” diye yansımış, nâdiren “İstiklâl Mücadelesi” yahut “İstiklâl Harbi” sözleri de geçmiştir ve “İstiklâl Savaşı” kavramı, sonraki senelerde ortaya çıkmıştır.

Dolayısı ile, “İstiklâl Savaşı” yerine kullanmamız gereken ifade Mondoros ile Mudanya Mütarekeleri arasın geçen dönemdeki çabalarımızın doğru karşılığı, yani eskiden olduğu gibi “Millî Mücadele”dir. Ama bu ibâreyi sadece yazarların, tarihçilerin veya konunun diğer uzmanlarının yazıp söylemeleri kâfi değildir; devletinin resmî söylemlerinde de “Millî Mücadele” denmesi şarttır.

Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüne şunun şurasında iki sene kaldı ve Türkiye’nin artık bu kavram kargaşasını terkedip ifadenin doğrusunu kullanması gerekiyor!

Halk TV Sahibi Cafer Mahiroğlu Kimdir, Kaç yaşında, Nereli? Serveti! TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor? Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu!
Sonraki Haber