Nasıl bir darbe sevici olduğunu Ersoy Dede anlattı

Star yazarı Ersoy Dede, yıllar önce de kalemini darbeciler için kullanan Emin Çölaşan'ın geçtmişte imza attığı bir haberi gündeme getirerek "FETÖ iddianamesi" tartışmasını farklı bir boyuta taşıdı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda, Sözcü gazetesinin yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru'nun da aralarında bulunduğu 5 şüpheli hakkında iddianame düzenlendi.

Savcılık tarafından hazırlanan 61 sayfalık iddianamede, bu 5 şüphelinin "FETÖ silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

İddianame kamuoyunda büyük tartışma yaratırken, Çölaşan'ın FETÖ ile ilişkilendirilmesine itirazlar yükseldi.

Ancak Star yazarı Ersoy Dede daha önce de kalemini darbeciler için kullanan Emin Çölaşan'ın geçtmişte imza attığı bir haberi gündeme getirerek konuyu farklı bir boyuta taşıdı.

İşte o köşe yazısı;

- Emin meydanı boş buldu sallıyor

Sözcü Gazetesi’nde ‘Son Bakış’ı yazmış Emin Efendi.. Neymiş, Erdal Eren’e sormuş da ‘askeri sen mi öldürdün?’ diye, o da demiş ki ‘ağabey ben öldürmedim’ falan.. Emin Efendi, hikaye yazmayı bırak, o cezaevine seni kim hangi vazifeyle yolladı onu anlatsana hele.. Ben söyleyeyim.. 12 Eylül darbecileri, Emin Çölaşan’dan kamuoyunda oluşan tepkileri dindirecek haber istediler. Darbeden üç ay sonraki Mamak Cezaevi ziyareti işte o darbenin medya ayağının bir ürünüdür.. Emin Çölaşan, iki senelik bir muhabir.. Kendi ifadesine göre Genelkurmay’a dilekçeyle başvurmuş. Aslı ise komutanlar, kamuoyunda oluşan işkence ve kötü muamele algısını kırmak için, sembol hale gelmiş olan Mamak Cezaevi’nin propagandasını yapmak istiyor ve bunun için Çölaşan’ı görevlendiriyorlar.. Olay bundan ibarettir.. Şimdi ‘yandaş’ falan diye gazetecilere çamur atanlar, darbeci generallerin emriyle işkenceleriyle ünlü cezaevi güzellemeleri yapanlardan başkası değil..

Erdal Eren’e o soruyu kim sordu ne yanıt aldı?

Nedense haberin muhabiri Emin, olayı böyle acıklı acıklı anlatıyor ama haberin foto-muhabiri Savaş Ay’ın anlattıkları tam öyle değil.. Bakın ne diyordu Savaş Ay; “… Yan yana üç hücre var. Birinin diğerlerinden bir farkı var; ampulü dışarıda yanıyor. Kabloyu hücrenin içine sokmamışlar. Kabloyu söküp kendine elektrik vermesin diye yapmışlar bunu. O hücre Erdal Eren’in hücresiydi işte…. Erdal’ın hücresinin kapısını açtılar. Karaltıyı gördüm ben…. Emin Çölaşan kilitlendi kaldı Erdal’ı görünce… Erdal’a sordum; “Bizimle duygularını paylaşır mısın Erdal?” Bana bir baktı Emin Abi ve koluma vurdu. Hani “burada soruları ben sorarım” havasında. Yanıtladı Erdal: ‘Beni ibreti âlem için asacaklar. Çünkü hiçbir savunmamı ve söylediklerimi dikkate almadılar. Karar verilmiş. Tamam, erin bulunduğu tarafa doğru bir el sıktım ama vurulan er yüzüstü düştü. Mermiyi benden yese, arkaya doğru düşmesi gerekirdi. Arkadan vurulmuştu. Hem de iki mermiyle…… Halkımı korumak için yaptım. Kitlemi korumak görevini üstlenmiştim, bunun için canımı bile verirdim..’ Emin Çölaşan bana dedi ki; ‘ya hu kardeşim karşında idam edilecek bir adam var, ona sorulur mu böyle bir durumda duyguların ne diye ?……” Anlayacağınız gazetecilik yapmaya çalışan Savaş Ay, özel görevli olarak cezaevine gelen Emin Çölaşan tarafından engellenmeye çalışılmış.. Gerçek bilginin halkla buluşmasına bizzat Emin Efendi engel olmuş..

Bir gazeteciye cezaevinde ‘komutanım’ çekiyorlar

“Özel Görevli” ne demek merak edenler için yazı dizisinden şu satırları nakledelim;

- Merhaba arkadaşlar, ben Milliyet gazetesinden geliyorum. Aranızdaki eski kırgınlıkları unutuyor musunuz? Koğuşlarda hiç olay çıkıyor mu?

+ Kırgınlıkları unutuyoruz komutanım. Aramızdaki hiçbir olay yoktur komutanım….

Bir gazetecinin, cezaevinde ‘komutanım’ diye karşılanması ve utanmadan bunun basılması, oraya ‘özel görevli’ gidildiğinin de ispatı değilse nedir başka?..

Gerçekleri yazmaması için aldığı talimatı kendi açıklamıştı

‘Doğrunun, gerçeğin dışarı çıkması istenmemiş’ dedim ya.. İşte Savaş Ay’ın soru sorması biraz da bu yüzden rahatsız etmiş olmalı.. Bu da benim yorumum değil.. Emin Efendi bakın bir röportajında ne diyor;

- Ama o günlerde Mamak işkenceleri ile ünlü bir yerdi.

+ Biz işkence filan görmedik… Mesela mahkumlar için "kafası kabak diye yazmayacaksınız" dediler, "sıfıra vurulmuş" diye yazdık. "Mamak'ta işkence var" diye yazabilir miyim?!.

- O zaman da kamuoyu gözünde bir işkencehane aklanmış gibi görünmüyor mu?

+ Bir sürü koğuşu gezdik. Hiçbir Allah kulu çıkıp "bize işkence yapıldı" demedi. Zaten diyebilir mi? Mümkün mü?

- O zaman Mamak'ı aklamak gibi oluyor işte.

(Haftalık Dergisi / 26 Ağustos 2005 / Arda Uskan)

ABD seçimlerinde son durum ne? Yargıtay kararı beklenmeden davalı yerler ihaleye çıkarılıyor YSK Başkanı Yener: ABD'deki seçim sistemini ülkemizle kıyaslayacağız
Sonraki Haber