Necip Fazıl Kısakürek, ölümünün 34. yıl dönümünde anılıyor... Necip Fazıl kimdir?
Necip Fazıl, Türk fikir dünyasını bir heykeltraş titizliğiyle yontan, bir anksiklopedide geçen tabirle "Hapis hayatı üniversite yıllarından fazla olan" şair, mütefekkir, yazar, her şeyden önce abidevi bir "fikir adamı". Necip Fazıl Kısakürek, tam 34 yıl önce bugün, bir bahar sabahında gözlerini âlem-i bekâya açmış bir "dava adamı". Öldüğü gün doğan bir çocuk, bugün yolu yarılamışken, Necip Fazıl'ın eserleri dinmez bir yenilikle hâlâ yüzbinler tarafından okunmaya devam ediyor.
Necip Fazıl 26 Mayıs 1904'te İstanbul'da doğdu. Ne tevafuktur ki, 25 Mayıs 1983'te doğduğu güne bir gün kala vefat etti. Dünyaya merhaba dediği günden 79 yıl sonra, Eyüp Mezarlığı'ndan dünyaya "Elveda" dedi.
Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş'taki konağında geçti. Bahriye Mektebi'nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü'ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924'te Paris'e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi'nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925'te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü.
İlk şiirleri 1922'de "Yeni Mecmua"da yayınlandı. Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. 14 Mayıs 1929 - Ağustos 1936 arasında 17 sayı Ağaç dergisini yayınladı. 1943-1971 arasında "Büyük Doğu" dergisini çıkardı. Son Posta ve Yeni İstanbul gazeleterinde yazarlık yaptı. "Sabırtaşı" (1940) oyunuyla 1947 CHP Piyes Yarışması'nda birincilik kazandı. 1928'de basılan "Kaldırımlar" adlı şiir kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın ardından uzun süre " Kaldırımlar Şairi " olarak anıldı.
Necip Fazıl, dönemin başbakanı Adnan Menderes ile birlikte
Necip Fazıl'ın karakteri aksiyonerdi ve bu da sürekli başının derde girmesine sebep oluyordu. En uzunu 1 sene 65 gün olmak üzere toplamda 10 defa hapse girdi.
1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlendi ve 5 çocuk sahibi oldu. (Mehmet Kısakürek, Ayşe Kısakürek, Ömer Kısakürek, Zeynep Kısakürek, Osman Kısakürek)
"Sonsuzluk Kervanı" isimli şiir kitabını uzunca bir aradan sonra 1955'te yayınladı. Şiiri, üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği, yani Allah'ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü. Sağlam bir dil yapısına ve tirajik öğelere dayanan mistik eğilimli şiirlerinde çağdaş insanın bunalımlarını işledi. Türk şiirinde bir gizem rüzgarı estirdi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın da aralarında bulunduğu birçok şair üzerinde etkili oldu.
NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN ESERLERİ
ŞİİR
- Örümcek Ağı (1925)
- Kaldırımlar (1928)
- Ben ve Ötesi (1932)
- Sonsuzluk Kervanı (1955)
- Çile (1962)
- Şiirlerim (1969)
ÖYKÜ VE ROMAN
- Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
- Aynadaki Yalan (1980)
- Kafa Kağıdı (1984)
TİYATRO
- Tohum (1935)
- Bir Adam Yaratmak (1938)
- Künye (1940)
- Para (1942)
- Namı Diğer Parmaksız Salih (1949)
- Reis Bey (1964)
- Abdülhamit Han (1969)
MONOGRAFİ- MAKALE - FIKRA - HATIRA
- Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933)
- Namık Kemal (1940)
- Çerçeve (1940)
- Son Devrin Din Mazlumları (1969)
- Hitabe (1975)
- İhtilal (1975)
- Yılanlı Kuyudan (1970)
- Hac (1973)
- Babıali (1975)
- İman ve İslam Atlası (1981)
NECİP FAZIL'IN KALDIRIMLAR ŞAİRİ OLARAK ÜNLENMESİNE SEBEP OLAN MEŞHUR "KALDIRIMLAR" ŞİİRİ
Kaldırımlar
I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
Necip Fazıl Kısakürek