Neler, neler yapmadık bu vatan için... Kimimiz şehit olduk, kimimiz ev döşedik!

Herkesin aynı anda ateş ettiği hedefe nişan almaktan oldum olası hiç haz etmemişimdir. Aramızda kalsın, Hürriyet için tek satır yazmama konusunda da ‘artık yeter’ diye bana kızan anneme sözüm vardı. Ama malumunuz, pazar akşamları ekranda seyredecek pek bir şey yok, bu yüzden de eski ‘saz arkadaşlarım’ neler yapmış diye Altın Kelebek Ödül Töreni’ne bir göz atayım dedim.

Ne yalan söyleyeyim, görkemli başladılar. E zaten sahnede Tarkan vardı. Millet Ajda Pekkan yaşlanmıyor deyip duruyor ama bana sorarsanız asıl yaşlanmayan Tarkan. Aramızda toplasan birkaç yıl fark var ama yan yana gelsek çocuğum gibi durur. Tam şöyle keyifle güzel bir Tarkan konseri dinleyeceğiz dedik, ama anladığım kadarıyla Doğan Grubu’nun bütçesi ancak iki şarkılıkmış. Pat diye bitiverince hevesimiz kursağımızda kaldı.

Sonra sahnede dünya tatlısı bir yumurcak belirdi. Tamam dedim bu işi öğrenmişler ve yılların hantal sıkıcı, aynı mütemmim cüzü ısıtıp ısıtıp önümüze koyan törenine farklı bir yenilik getirmişler. Hay demez olaydım!

Okan’ın sahneye çıkmasıyla birlikte Altın Kelebek görünümlü Zaga başladı. Gecenin ilk ve en önemli ödülü açıklandığında kulaklarıma inanamadım. Doğan Grubu, belki de tarihinde ilk defa TRT’nin dizisine ödül veriyordu. Ekip sahneye çıktı. Fakat ne olduysa, apar topar tek kelime bile edemeden tabir-i caizse kulise itelendiler. Zaten gecenin en büyük bombalarından biri de buydu.

Birer cümle de olsa ödül alan herkese söz hakkı tanıyan Kelebek’çiler, ekranların en çok seyredilen dizisine, talimatı nereden geldiği anlaşılamayan bir sansür uygulamıştı. Diriliş Ertuğrul ekibi öylesine içerlemişti ki kendine yapılan bu haksızlığa, aldıkları gibi geri postaladılar Altın Kebelek’i ve okkalı bir cevapla tarihin en hızlı iade edilen ödülü olarak belki de Guinness Rekorlar Kitabı’ına geçtiler.

Organizasyondaki bu denyoluğu düzeltmek için sahneye çıkan Okan’ın kullandığı cümlelerse, değil gönüllerini almak, halt ettikleri işin üstüne sıva çekmek oldu. Ardından şık bir jest yapıp, 15 Temmuz’daki başarılı yayıncılığı nedeniyle Hande Fırat, ‘Yılın Medya Olayı Özel Ödülü’nü almak üzere sahneye davet edildi. Böyle bir ödülü Aydın Doğan’dan başkasının vermesi elbette düşünülemezdi. Ağır ağır tırmandı merdivenlerden yaşlı kurt. Üç cümlelik kısa konuşmasında bana sorarsanız gecenin en büyük gafına imza attı Aydın Doğan.

Sokaklarda tanklar yürür, tepemizde F-16’lar sorti yaparken ve daha da ötesi kendi kanalı darbeciler tarafından basılmışken, meğer Aydın Bey, Hande Fırat’a, “Cumhurbaşkanı’nı yayına bağlarsan, sana istediğin yerde düğün yaparım. Ev eşyalarını bile ben alırım” diyebilme gevşekliğini kendinde bulabilmiş. Öyle bir gecede habere bonus vermeyi düşünen zihniyete, bu mesleki kirlenmeye ve insani dejenerasyona inanın diyecek laf bulamıyorum. Bugün 66. ölüm yıl dönümü nedeniyle yad ettğimiz büyük ozan Orhan Veli yaşasaydı, o efsane dizesini bana sorarsanız böyle güncellerdi.

Neler neler yapmadık bu vatan için,

Kimimiz şehit olduk, kimimiz ev döşedik.

Bu bir ödül töreni organizasyonu mu, kurumsal şirket gecesi mi ayırmakta zorlanmaya başlamıştım. Artık törende körlerle sağırlar birbirini ağırlıyordu.

Tam o sırada, ‘Yılın çifti’ ödülü için sahneye Tatlı İntikam dizisinden Leyla Lydia Tuğutlu ve Furkan Andıç davet edildi. Fakat bu ne yaman çelişkidir ki, oyuncuları halk tarafından ‘En iyi çift’ seçildiği iddia edilen dizi, bir hafta önce reytingleri düşük diye Kanal D yönetimi tarafından yayından kaldırılmıştı.

Ardından belki de dünyada bir ilk yaşandı. Önce 20. sanat yılı için özel ödül verilen Demet Akalın, sonra da ödülü verecek isim Ebru Gündeş çağrıldı sahneye. Yahu siz hiç mi ödül töreni seyretmediniz? Bu işin adabından, sırasından hiç mi haberiniz yok? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır! İnsan hiç mi ders almaz yıllardır yaptığı binlerce hatadan!

Konukların arasından sahneye fırlayan ve “Türkiye’nin en güzel kadını Banu Alkan’ı neden göremiyorum?” diye höyküren ahmak troll, işin tuzu biberi oldu. Artık ekranda Kelebek Ödül Töreni değil, 5. sınıf bir vodvil izliyorduk. İşte o an aklıma, Doğan Holding binasından ayrılırken Vuslat Hanım’a, “Magazin ciddi bir iştir. Sizdeki bu avareler korkarım başınıza bir gün çok büyük çorap örecek. İşte o zaman da beni hatırlarsınız” dediğim an geldi. Allah söyletmiş!

Bir ödül töreni düşünün ki başından sonuna fevkaladenin fevkinde rezalet. Tören artık Pantene’in Altın Kelebek’inden çıkıp, adeta Altın Kepek Ödülü haline gelmişti. Pantene’in nefis kokusu, bu Kelebek takımının eline geçince, maalesef en ucuzundan Arap sabununu bile aratır olmuştu. Gelelim geceden aklıma takılan sorulara:

BİR Yahu Hürriyet’in kesesinden, Oscar’dan MTV Ödülleri’ne kadar Evliya Çelebi misali dünyayı gezen Cengiz Efendi, gittiği törenlerden hiç mi bir şey öğrenmemiş?

İKİ Neden her Altın Kelebek gecesinde mutlaka ödül alan ya da veren taraf, gazetenin magazin müdürü Selim Akçin’in eski eşinin PR şirketinin sanatçılarından oluşuyor? Mesela, kurduğu cümleyi kendi dahil kimsenin anlamadığı, Twitter’da devlete en ağır lafları eden Mahsun ve Kelebek Ödül Geceleri’nin vazgeçilmez assolisti Sibel Can gibi aynı isimler, neden bu gecelerin demirbaşıdır? O kadar yazdım çizdim, söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Yok mu benden başka Selim’in eski eşinin PR şirketi Deep İletişim ile Kelebek’in inorganik bağını deşifre edecek bir babayiğit?

ÜÇ Hürriyet organizasyonlarının kamberi, kırmızı pantolonluların efendisi, Kelebek Ödülleri’nin jüri üyesi ve ekibin ‘başganı’ Ertuğrul Özkök, nasıl oldu da bu geceye katılmadı? Yoksa birileri kameramanlara ‘Aman sakın ha Ertuğrul’u çekmeyin’ diye gizli bir talimat mı verdi? Firar mı etmişti, yoksa yine Tibet’te arınma seanslarında mıydı? Bu ne kirmiş arkadaş, arın arın bitmedi!

DÖRT Peki ya Nil Karaibrahimgil’den Ayşe Arman’a, Ahmet Hakan’dan Gülse Birsel’e neden grubun en renkli kalemleri yoktu böyle önemli bir gecede? Yasaklı mıydılar, tenezzül mü etmemişlerdi, yoksa patronlarıyla aynı karede görünmekten tırstıkları için mi icabet etmediler?

BEŞ Geçen sene ödülünü alırken Can Dündar’a selam gönderen Mevlevi, şarkıcı, dizi yıldızı, gazeteci-yazar Gülben’in inatla ödül veren olarak seçilmesi, Doğan Grubu’nun son dönemde yaşanan süreçle ilgili muhalif tavrını ortaya koyan bir tercih miydi?

ALTI FOX’un anchormani Fatih Portakal’a Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in bizzat ödül vermesi, grubun politik duruşunun bir ifadesi midir?

YEDİ Kelebek Gecesi’ni düzenleyen Cengiz Semercioğlu, törene Banu Alkan’ı değil, troll’ünü çağırmıştı. Ama ertesi sabah yapımcısı olduğu Star TV’deki Duymayan Kalmasın’da Banu Alkan baş konuk olması garip değil mi?

SEKİZ Kelebek gibi, magazinin dünyasının lideri olduğunu iddia eden gazetenin gecesinde Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Çağatay Ulusoy, Burak Özçivit, Halit Ergenç, Erkan Petekkaya; Serenay Sarıkaya, Tuba Büyüküstün, Bergüzar Korel, Nurgül Yeşilçay gibi isimler nasıl yer almaz? Bu ağır toplar neden bizim gecemie niye katılmadılar diye hesap soracak bir yönetici yok mu gazetede? Vah ki ne vah! Madem ki bu kadar beceriksizsiniz, bu işlerin magazinin gerçek duayeni Kenan Erçetingöz’e bıraksaydınız da nasıl yapılacağını size gösterseydi. Aradaki farkı merak eden Gecce.com’un organizasyonuna katılan davetli listesiyle Kelebek’inkini kıyaslayıversin.

DOKUZ Türkiye’de toplasan beş tane medya patronu var. İnsan nezaketen de olsa diğer medya patronlarını davet etmez mi? Siz de kurum olarak rakiplerinizin üstünü çizenlerden misiniz?

ON Kardeşim bu ülkede halk müziği diye bir gerçek var. Yahu, bu toprakların ozanlarına ödül vermek ne zaman gelecek aklınıza? İçinizde türkü dinleyen bir Allah’ın kulu yok mu? Hadi geçtim halk müziğini, sizin tiyatro dünyasına da mı gareziniz var? Ali Poyrazoğlu, Haldun Dormen, Ferhan Şensoy, Haluk Bilginer, Gülruz Sururi, Yıldız Kenter, Hümeyra ve Nevra Serezli gibi tiyatronun devleri neredeydi? Siz bu işi sanatı ve sanatçıları desteklemek adına mı yapıyorsunuz, yoksa Hürriyet’teki küçük ama cevval magazin çetesinin isimlerini gazlamak için mi?

SON SÖZ: Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranılmaz. Eğer derdiniz muhalefet yapmaksa, çıkın bunu mertçe yapın. Yok, derdiniz idare-i maslahatsa bunun da adını dürüstçe koyacak yüreğiniz olsun. Ne şiş yansın ne kebap derdindeyseniz böyle iyot gibi havada kalırsınız ve kusura bakmayın ama Türkiye artık o Türkiye değil, kimse yemez. Buna kim inanır derseniz, bir tek Kadir İnanır. O bile bu geceye gelmemiş zaten...

Tüm yazılarını göster