Nükleer Yetenekler: Caydırıcılıktan Kitle İmhaya ve Topyekûn Yıkıcılığa

Taktik nükleer silahlar dahi en az Japonya’ya atılan atom bombaları kadar kitle imhası yapabilmektedir. Dolayısıyla 'açıkta alanda kalan' milyon çapında canlıların ölümüne sebep olan stratejik nükleer silahlar küresel güçlerin en büyük caydırıcı gücüdür. Dr. Kemal Olçar SüperHaber için yazdı...

Dünyada nükleer yeteneği haiz üç grup ülke mevcuttur. Birinci grupta BM tarafından nükleer kapasiteye sahip olmasına izin verilen ülkeler; ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Çin ve Rusya.

İkinci grupta nükleer kapasiteye sahip olduğu bilinen ancak uluslararası hukuka göre yok hükmünde olan ülkeler; Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan, İsrail, İran.

Üçüncü grupta ise NATO nükleer silah paylaşımı kapsamında, İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda ve Türkiye’de nükleer silahların depolandığı bilinmektedir.

Bu kapsamda açık kaynak verilerine göre ABD ve Rusya federasyonu (ABD’nin 5 bin 428, Rusya’nın 5 bin 997) nükleer başlıkların yaklaşık yüzde 90’ına sahip iken, Çin 350, Fransa, 290, İngiltere 225, Pakistan 165, Hindistan 156, İsrail 90, Kuzey Kore 20 başlığa sahiptir. İran’ın nükleer kapasitesine dair kesin veriler olmadığından bu konudaki yetenekleri şüphelidir.
Genel olarak nükleer silahları iki grupta incelemek mümkündür.

Stratejik ve stratejik olmayan (taktik) nükleer silahlar. Bu tür sınıflandırmalar yaparken genellikle “patlama kuvveti, hedef, etki, fırlatma vasıtası ve menzil” gibi kriterler dikkate alınmaktadır. Nispeten daha uzun menzilli, ağır bombardıman uçaklarıyla atılan ve etki çapları daha geniş olanlar stratejik olarak değerlendirilirken, bunun dışında kalan sınıftakiler taktik nükleer silahlar olarak görülmektedir.

Ancak taktik nükleer silahlar dahi en az Japonya’ya atılan atom bombaları kadar kitle imhası yapabilmektedir. Dolayısıyla “açıkta alanda kalan” milyon çapında canlıların ölümüne sebep olan stratejik nükleer silahlar küresel güçlerin en büyük caydırıcı gücüdür. Bu tür bir savaşta önemli olan elbette ki nükleer silahların yüksek ısı, basınç dalgaları (blast) ve termal/nükleer radyasyon şeklinde ani ortaya çıkan etkileri olduğu gibi, radyoaktif serpinti, nötron, iyonize radyasyon, uzun süreli kirletme olarak görülen “gecikmiş” etkilerdir.

Yapılan çalışmalarda bir megatonluk bir nükleer bombanın etki çapının 300 km² olduğu ve bu alanda yaşayan insanların yüzde doksanını öldürebileceği ifade edilmektedir. Taktik nükleer silahlar, daha basit olanaklarla ateşlenebileceğinden genel olarak “güdümsüz bombaları, kısa menzilli füzeleri, top mermilerini, kara mayınlarını ve nükleer savaş başlıklarıyla donatılmış torpidoları” kapsadığını söylemek mümkündür.

Rusya’nın nükleer silahları kullanma konsepti ve caydırıcılığı meselesine bakıldığında; “kendi yaşamsal çıkarlarını savunmak”, ABD, NATO, Çin ve “büyük ordulara sahip gelişmekte olan ülkeler” tarafından sahip olunan nükleer tehditlere karşı güç dengesini tesis etmek ve gerektiğinde gösteri ve misilleme yapmak için nükleer kapasitesini kullanabileceği değerlendirilmektedir.

Bu durumda Rusya başta başkent Moskova olmak üzere siyasi, idari ve ekonomik bölgelerine, politik ve stratejik komuta kontrol merkezlerine, hava savunma, uzay ve diğer hava kuvvetlerinin konuşlu bulunduğu yerlere, denizaltı ve deniz üstü operatif üstünlük sağlayan unsurlarına (uzun menzilli balistik füze rampaları vb.) yönelik ve bekasını tehdit edecek konvansiyonel bir saldırı yapılması durumunda nükleer kapasitesini sahaya dahil edeceği aşikardır. Bu durumda Rusya Federasyonu Ukrayna ordusunun veya paramiliter güçlerinin Kursk işgalini mevcut imkanları ile engellemez ya da engelleyemez ise en düşükten olmak üzere taktik/operatif nükleer yeteneklerini kullanmaktan çekinmeyeceği görülmektedir. Sadece Kursk değil Ukrayna topraklarından ilhak ettiği bölgelerin de saldırıya uğraması bile kırmızı düğmeye basmaya yetebilecektir.

ABD ise Rusya’nın nükleer silah kullanma irade ve kararlılığının kabul ihtimal derecesini ölçmek ve bu türden yeteneklerini de test etmek için Rus toprakları üzerinde Ukrayna’ya bilinçsiz ve irrasyonel tacizlerine devam ettireceği ve nihayetinde ikincil vuruş hakkını saklı tutarak özellikle Baltık Cumhuriyetleri, Polonya, Bulgaristan, Romanya (Devesulu) ve hatta Ukrayna topraklarına nükleer yığınaklanma yapabileceği ön görülmektedir. Aynı kapsamda Romanya ile deniz gücü konusunda ikili ilişkilerini daha da geliştirebilir ve Karadeniz’e ABD deniz/hava unsurlarının açık ya da örtülü girişlerini hızlandırabilir. Son tahlilde ABD Rusya Federasyonu ile ilgili planlarını Romanya ve parçalanmış Ukrayna üzerinden uygulamaya devam edeceği ihtimal dahilindedir.

Ukrayna dışında Tayvan ve Gazze bölgelerinde nükleer kapasiteler caydırıcı olmaya devam edecektir. Ancak gerekli şartlar oluştuğunda ve Doğu Avrupa’da nükleer silahlar ateşlendiğinde adı geçen potansiyel ve devam eden çatışma alanlarında Çin ve işgalci/katliamcı/soykırımcı İsrail tarafından atom bombaları “serbest” bırakılacaktır. Bu gelişmelerin yeni tanımı 3. Dünya Savaşı şeklinde yapılacaktır.

Haftanın ilk takım oyunu! MasterChef'te dokunulmazlık kimin olacak? Bakan Uraloğlu'ndan sosyal medya mesajı: Herkes haddini bilsin! ABD’li Senatör Graham’dan tehdit: “Ekonominizi mahvedeceğiz”
Sonraki Haber