Osmanlı kadınlarının kalp para düşkünlüğü bakın nelere yol açtı...
Türkiye aylardır dolar kurundaki dalgalanmaları konuşuyor... Tarihçi Erhan Afyoncu'dan ise yabancı paralar konusunda ilginç bir yazı geldi bugün... Fransızların süs olarak kullanılan kalp paralar konusunda yaptığı kalpazanlığı ve Osmanlı'nın bu tezgahın farkına nasıl vardığını anlattı
17. yüzyılda Osmanlı topraklarında çok ilginç bir kalp para hadisesi meydana geldi. Fransız, Hollandalı, İtalyan tüccarlar, Osmanlı hanımlarının çok beğenip süs olarak kullandıkları yeni Fransız parasını, Avrupa’nın çeşitli yerlerindeki darphanelerde değeri çok düşük olarak bastırdılar. Bu paralar gemilere doldurularak Osmanlı piyasasına sürüldü, ancak piyasada değeri düşük para miktarı artınca büyük bir kaos yaşandı.
Yaşlananların detaylarını Sabah yazarı, tarihçi Erhan Afyoncu köşesinde okurları ile paylaştı.
İşte Erhan Afyoncu'nun "Sahte Fransız paraları Osmanlı piyasasını altüst etti" başlığını taşıyan yazısı;
Osmanlı hanımlarının süs olarak kullandıkları Fransız kalp paralarının ilginç bir hikâyesi vardır. 17. yüzyıl seyyahlarından Tavernier'in anlattığı hadiseyi, Cipolla ve Şevket Pamuk da incelemiştir.
OSMANLI HANIMLARI ÇOK BEĞENDİ
Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa arasında Kanuni döneminden itibaren bir dostluk vardı. 17. yüzyılın ikinci yarısında Fransa tahtında bulunan ve "Güneş Kral" diye şöhret bulan XIV. Louis zamanında ilişkiler bozuldu. Ancak siyasi ilişkilerin bozulduğu yıllarda, Osmanlı piyasasında Fransız paraları en geçerli yabancı paralardandı.
Fransa'da kullanılan en önemli para "ekü" idi. Yarım ekü ve çeyrek ekünün dışında ekünün on ikide birine Güneş Kral'ın babası XIII. Louis döneminde basıldığı için (1641) "louis" deniyordu.
XIII. Louis, Paris Darphanesi'nde yeni para basma makineleri kurdurup 1641'de yeni teknikle paralar bastırdı. Liegeli Jean Varin'in geliştirdiği sistemle darbedilen "louis" isimli bu yeni para adını, yüzünde portresi olan XIII. Louis'den alıyordu. Paranın diğer tarafında da Fransız kraliyet arması vardı. Kral, Fransa ile İspanya arasındaki gerginlikten dolayı İspanyol Reali elde edemeyince yeni para bastırmıştı. Louisler, yeni darphane tekniğiyle basılmıştı. Kenarları tırtıllı idi.
Yeni paraları çok beğenen Osmanlı hanımları, Fransız louislerini süs olarak kullanmaya başladılar. Louisler, küpe, bilezik ve kolye yapımında kullanılıyordu. Bu yüzden Osmanlı topraklarında herkes Fransız louisi arıyordu. Paranın gerçek değeri 12 louis, bir ekü ederken, talepten dolayı altı louis için bir ekü veriliyordu. Louisler para olmaktan çıkmış, ticari mal hâline gelmişti. Elbiselerini louislerle süslemek isteyen Osmanlı hanımları, Fransız paralarını elde etmek için her türlü fedakârlığı yapıyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki louislere karşı aşırı talep, Avrupalı vurguncuları harekete geçirdi. Fransız vurguncular, içinde gümüş oranı daha düşük, bakır oranı daha fazla para basarak Osmanlı topraklarında pazarlamayı düşündüler. Ancak para basımı için devletin izni gerekiyordu. Yoksa kalpazan muamelesi göreceklerdi.
HER YERDE BASILMAYA BAŞLANDI
Vurguncular, para basma hakkı olan asillerden Orange Prensi ile Dombes Prensesi'ne işbirliği teklif ettiler. Trevoux'taki darphanede düşük alaşımlı paralar basılmaya başlandı. Paranın, içindeki gümüş miktarının düşüklüğüne rağmen Osmanlı topraklarında rağbet görmesi, vurguncuların cesaretini daha da artırdı. Darphanede, gittikçe içindeki gümüş miktarı azalan louisler basıldı. Osmanlı limanlarına mal gelir gibi louis yüklü gemiler geliyordu. Bir senede Fransız tüccarların Osmanlı limanlarına getirdiği louis yüklü gemi sayısı 20'den fazlaydı.
Trevoux'taki darphaneyi kısa sürede başkaları izledi. Fransızlar'ın yanı sıra Cenevizliler de louis basma işine girdiler. Osmanlı hanımları, paranın içeriğine bakmadan louisleri aldıkları için darphaneler yıllarca çalıştı. Paraların içindeki gümüş miktarı, olması gerekenin üçte birine düşmüştü. Kalp sikke akışı zirvesine, 1656-1659 yılları arasında ulaştı. Jean-Baptiste Tavernier, gümrüklerden giren kalp sikkelerin sayısını 180 milyon olarak verir. Bunun yanında gümrük memurlarına rüşvet verilerek kaçak yollarla sokulanlar da oluyordu.
Para basımı o kadar abartılmıştı ki, kalpazanlar sonunda tedbir alma ihtiyacı hissettiler. Gümüş oranı iyice düşürüldüğünden, bu paraların kendi piyasalarını altüst etmesini önlemek için bu sikkelere "Tüm Asya'da geçerlidir", "Uzak Asya'daki mallar için ödemedir" şeklinde ibareler koydular. Fransızlar, 1665'te piyasaya hissettirmeden düşük alaşımlı paraları toplamaya başladılar. Osmanlı topraklarında ticaret yapan İngilizler, sattıkları malların ödemesinin, kalp louislerle yapılmasını kabul etmediler. 1667'de Osmanlı hükümeti nezdinde durumu protesto ettiler. İngilizler'in protestosu Osmanlılar'ı harekete geçirdi. Osmanlı yönetimi durumu Fransa nezdinde protesto etti.
Osmanlılar'ın Fransa'yı kalpazanlıkla suçlaması üzerine Fransız yetkililer harekete geçti. XIV. Louis paranın basımını durdurdu. Osmanlı İmparatorluğu'nda da sert tedbirler alındı. Gümüş miktarı düşük louisler tespit edildi. Kalp paraları piyasaya sürenlerin bir kısmı yakalandı. İbret olsun diye ağır cezalara çarptırıldılar.
Bütün Avrupa kalp louislerin peşine düştü. Cenova'da kalp paraları evinde bulunduranlara bile ağır cezalar verileceğine dair bir ferman yayınlandı. Ancak Cenevizliler, ikili oynuyorlardı. Kalp louisler Cenova topraklarında darbedilmeye devam ediyordu. Bunun üzerine Fransa ve Venedik, Cenova'yı sıkıştırdılar.
1655-1669 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na milyonlarca kalp louis girmişti. Paralardaki sahtekârlık fark edilince imparatorlukta kaos meydana geldi. Herkes elindeki louisten kurtulmaya çalışıyordu. Gerçek louisleri bile artık kimse istemiyordu. Bu yüzden imparatorlukta fiyatlar arttı, piyasa altüst oldu.
FRANSIZ SEYYAHIN GÖZÜYLE SAHTE PARA TİCARETİ
17. yüzyıl seyyahlarından Jean-Baptiste Tavernier, rahmetli Teoman Tunçdoğan tarafından çevrilen "Topkapı Sarayı" isimli eserinde sahte para hikâyesini şöyle anlatır:
"Marsilyalı bir tüccar, İzmir'de tuttuğu bir aracıya, bir miktar ipek alması için diğer gümüş sikkelerle birlikte -herhangi bir amaç gütmeksizin- 'beş sol'lük iki-üç yüz ekü göndermiş. Bu bozuk paralar Türklerin çok hoşuna gitmiş; onları o kadar sevmişler ki, bunların İspanyol 'sekiz real'ine denk olduğunu sanmışlar ve onların sekizine bir ekü vermeye başlamışlar. Bunu gören aracı, Marsilya'ya yazarak oldukça yüklü miktarda sol yollanmasını istemiş ve bundan büyük para kazanmış.
Eğer bizim Fransızlar bu kazançla yetinmiş olsalardı, hilede aşırıya kaçılması yüzünden kesilen bu sikke ticareti hâlâ sürebilir ve çok yararlarına olurdu. Çünkü Türkler artık başka parayla ticaret yapmak istemiyorlardı ve orduların ulufeleri ödenirken askeri memnun etmek için ödemeleri sol ile yapmak gerekiyordu... Dolayısıyla bizim Fransız tüccarlar, Türkiye'de önce bir ekü karşılığında sekiz sol vererek (oysa Fransa'da bir ekü on iki sol ediyordu) yüzde elli kazanmışlar.
Ne var ki, Avrupa'nın diğer halkları, İngilizler, Hollandalılar, İtalyanlar onların kazançlarını kıskanıp yollarını kesmişler, sadrazama şikâyet etmişler; sadrazam da bundan böyle bir ekü karşılığında on iki sol alınmasını ya da bu paranın artık tedavülden kaldırılmasını, gemilerde bulunan 'sol'lere de el konmasını ferman buyurmuş. Fransızlar bununla da yetinmemişler; ne var ki, sadrazamın buyruğuna boyun eğmek de gerektiği için içinde 'dört sol'lük bile saf gümüş bulunmayan sikkeler kestirmeyi düşünmüşler; bu da onlara yüzde yirmi beş gibi büyük bir kazanç sağlıyormuş.
Türklerin hileyi anlamaları için belli bir zaman geçmiş; paranın kenarlarının düzgün ve görünüşünün beyaz olması Türklere yetiyormuş; alt tabakadan kadınlar, kızlar bunları başlıklarına süs olarak takıyorlarmış. Tıpkı varlıklı kadınların altın takmaları gibi, onlar da bu güzel küçük sikkeleri alınlık olarak başlıklarına sıralıyorlarmış.
Tüccarlarımız amaçlarına ulaşmak için, bu sikkeleri alıp satabilecekleri eyaletler aramaya başlamışlar. Önce Dombes, Orange ve Avignon eyaletlerini denemişler; daha sonra İtalya'ya geçerek Monaco ve Massa illerinde bir süre uğraşmışlar. Ne var ki, Türklerin üstünde kadın yüzü bulunan paraları daha çok sevdiklerini gözlemleyince ve bu prensler onlara ülkelerinde bu kadar düşük ayarlı sikke kesme ve Dombes Prensesi de kendi damgasını kullanma iznini vermek istemeyince, gözlerini imparatorluğun nüfuz alanı içinde kalan, ama Cenevizlerin elindeki toprakların ortasında bulunan kimi şatolara dikmişler; buralarda, bu şatoların senyörlerinin de işine gelen koşullarda arzularına kavuşmuşlar.
Orange'da kestirdikleri sikkeler de Türklerce beğenilmiş ve Türkler arasında rağbet görmüş. Çünkü üstündeki damga güzel ve çok belirginmiş. Buna karşılık, Avignon Papalığı'nda kesilenler -kadın çehresi pek güzel çizilmediği ve boynuna asılı haç Türklerin hoşuna gitmediği için- pek tedavül şansı bulamamış. Bu ticarette yüzde yirmi beş kazançla yetinilseydi, iş sürüp gidebilir ve kazanç da çok büyük olurdu. Ama, yavaş yavaş işin suyu çıkarılmış ve sonunda her sikkede 'bir sol'lük bile gümüş kalmamış.
Fransızlarımız onların tedavülünü sağlamak için bir eküye on sekiz, hatta yirmi sol vermeye başlamışlar; bu durum İstanbul, Halep, İzmir ve diğer ticaret kentlerindeki büyük tüccarların işine gelmiş. Çünkü, taşra eyaletlerindeki küçük tüccarların getirdikleri mallar karşılığında ödeme yaparken, bir ekü karşılığı olarak on iki-on üç sol veriyorlarmış.
Ticaretlerinin sarhoşluğuna kapılmış ve kazançları iyi giderken en güzel malları almakla yetinmeyerek bulabildikleri her çeşit yüksek değerli parayı da satın almışlar ve kalp paralarını yapmaya devam etmek amacıyla Fransa'ya götürmüşler. Böylesine geniş bir imparatorluğun bütün topraklarında bu ticaret o kadar ileri gitmiş ki, söz konusu topraklarda olağanüstü miktarda kalp para yaygınlaşmış; bu durum gümrük kayıtlarına da geçmiş. Bilgileri dışında kalanlar (tayfaların ve diğer bazı kişilerin gizleyebildikleri paralar) hariç, imparatorluk topraklarına yönelik kalp para akışı yüz seksen milyona ulaşmış. Kalp olmayan para getiren diğer Avrupalı tüccarlar, bu kargaşaya karşı seslerini yükseltmiş ve şikâyetlerini ikinci kez sadrazama iletmişler; sonunda, Türkler gözlerini açmış.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...