Gazeteci Özlem Gürses sıklıkla gerçek dışı haberlerle ekranlara geliyor. Çok komik durumlara düşüyor, sonra özür diliyor ama dilediği özür yaptığı vahim gazetecilik hatalarından daha fazla hata içeriyor…
“Bu hatam için tüm Halk TV izleyicilerinden, yayın konuğumdan, bu mizahı sayfasına taşıyan meslektaşlarımdan ve sizlerden özür dilerim.” demiş, “Gülnaz Şırınga” haberi için…
Ekrandan paylaştığı haberi hatırlayalım isterseniz: ““Siyasetin dili uzunca bir zamandır çok gergindi ve tansiyon çok yukarıdaydı. Yetmezmiş gibi sokağa da yansıdı. Bugün, çok olağanüstü bir haber okudum, Gazete Pencere’de okudum. Her sabah mutlaka okuduğum yayın organlarından biri dijitalde. Gazete Pencere’de Sayın Bahçeli’ye aşı yapan bir hemşire vardı. O hemşirenin darp edildiğini siz biliyor muydunuz? Ben de Gazete Pencere’de okudum ve aklım durdu. Aynen şöyle açıklamış. Numune Hastanesi acil servisinde tedavi altına alınmış bu hemşire hanım. Gülnaz Şırınga: ‘Neye uğradığımı anlamadım. Arkamdan gelen 4 kişi aniden sopalarla vurmaya başladı. Kendisine vururken bir yandan da ‘Canımızı acıtanın canına okuruz’ diye bağırdıklarını söyledi. Sayın Bahçeli’ye aşı yaptığı için, onun canını acıttıklarını düşündükleri için bu kadıncağızı darp etmişler”.
Bir mizahi metni gerçek gibi algılayıp, kamuoyu ile paylaşan, MHP ve ülkücü camiaya yönelik bir infial, olumsuz algı kurmak isteyen Sayın Gürses’in özür metninde dikkat edilirse olayın esas mağduru Sayın Devlet Bahçeli’nin, Milliyetçi Hareket Partisi’nin, Ülkücülerin hiç ismi geçmiyor…
Bir gazetenin mizah köşesinde yer aldığı zaman, üzerinde mizah olduğunu belirten bir ifade yer aldığı için okuyucu tarafından gülüp geçilebilecek bir metin iken, bağlamında mizah olmayan, ciddi iddiaların konuşulduğu bir programda bu metnin gerçekmiş gibi sunulmasının esas mağduru kuşkusuz ki, hakkında iddia ve isnatlarda bulunduğunuz kişi ve kesimlerdir. Burada yalnızca Halk Tv izleyicileri, yayın konuğu veya meslektaşlar mağdur değildir değildir.
Bu sayın gazeteci aynı üslup içinde Çin’e gidecek tren için de benzer bir habercilik yapmıştı. Trenin törenden sonra Halkalı’ya çekildiğini iddia etmiş ve Çin’e gitmediğini söylemişti. Tren Çin’e gitti, götürdüklerini bıraktı, oradan da yüklenip döndü… Seferler ise devam ediyor.
Bu kadar vahim hataları yapabilecek denli deneyimsiz bir gazeteci midir? Düşünmüyorum. Sanmıyorum. Sadece gördüğüm şu, en basit gazetecilik yöntemleri ile dahi gerçeğe ulaşma imkânı varken, ideolojik şartlanma ve körlük ile olayları verme tercihi içinde davranmanın bir neticesidir bu…
Genç gazetecilere, gazeteci adaylarına her zaman ilk tavsiyemiz ideolojik körlüklere kapılmamalarıdır. Kapıldıkları zaman yanılırlar. İnsanlığa, barışa, kardeşliğe, özgürlüğe, evrensel değerlere sırtlarını dönmüş olurlar. Kamplaşmaların, çatışmaların malzemelerini üretmekten başka bir işe yaramazlar. Olan gerçeğe olur. Gerçeğin olmadığı bir dünya ise insanlık için yaşanılmazdır.
Gazetecilerin belli bir dünya görüşüne sahip olmaları gerçekten uzaklaşmalarını beraberinde getiremez. Gazeteciler doğruları ayakta tutmakla görevli insanlardır. Gerçek yoksa gazetecilik de yoktur. Gerçekler gazetecilerin kendi ideolojik konumlarına aykırı bile olsa savunulmalıdır. Büyük gazetecilere bakın, niye büyük… Hepsi gerçekten yana tavır koydukları için…