'Papa, Irak'taki yüz binlerce insanı kimin öldürdüğünü biliyor mu?'
Katoliklerin dini lideri Papa Francis, Irak'a yaptığı ziyarette Necef kentinde Şii lider Ayetullah Ali el Sistani ile görüştü. Papa'nın bu tarihi ziyaretini bugünkü köşe yazısında ele alan Star yazarı Sibel Eraslan "Irak'ın ABD tarafından 2003'teki işgalinde binlerce değil, yüz binlerce değil, 1.5 milyonun üzerinde Iraklı hayatını kaybederken, acaba Papa neredeydi?" diye sordu.
Tarihte ilk kez Irak'ı ziyaret eden Papa, önceki gün Bağdat'ta Başbakan Mustafa el-Kazımi ve Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile görüşmüştü. Katoliklerin ruhani lideri, Bağdat'ta Seyyidet'ül Necat Kilisesi'ni de ziyaret etti.
Irak temaslarının ikinci gününde ise, önce Necef'te Şiilerin en büyük dini merci Ayetullah Ali el-Hüseyni es-Sistani ile bir araya geldi.Papa, Necef'ten sonra Nasiriye'de Hazreti İbrahim'in doğduğu yer olduğuna inanılan antik Ur kentini ziyaret etti.
Papa bugün de Erbil'deki temaslarını sürdürürken, Star yazarı Sibel Eraslan'dan dikkat çeken bir yazı geldi.
"Papa, Irak'taki yüz binlerce insanı kimin öldürdüğünü biliyor mu?" başlıklı bir yazı kaleme alan Eraslan, "Ajansların bildirdiğine göre, görüşmeleri, Irak'taki farklı dini gruplar arasındaki diyalog çalışmaları minvalinde gerçekleşti. Papa; ' Irak'ın, bölgenin ve tüm dünyanın iyiliği için farklı dinler arasında karşılıklı saygı ve diyaloğun beslenmesinin önemi'nden bahsetti." ifadesini kullandı.
İlk bakışta pozitif değerlere atıf yapan, barış ve kaostan kurtuluş temalı olduğu bildirilen bu Irak ziyaretinin temelde ciddi bir sorunu olduğunu ifade eden Eraslan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Papa dış ziyaretlerine, dini bir şahsiyet olarak mı gidiyor, yoksa siyasi bir temsiliyet gücüne de sahip mi? Avrupa özelinde uzun yüzyıllar ağır bedeller ödenerek ulaşılan sekülerizm fikri, en kaba tabiriyle kutsallarından arındırılmış hayat, tüm dünyaya bir kurtuluş hedefi olarak zorunlulaştırılırken, Papa ve Vatikan niçin bunun dışında? Tüm dünyada seküler devlet anlayışının bayraktarlığını yapan kişiler bu gezilerdeki bulanıklığı dile getirmekten niçin kaçınıyorlar? Herkesin de bildiği gibi, Papa sadece dini içerikli bir söylemle çıkmıyor yola... Bu dün de böyleydi ve hep böyle de olacak: Papa siyasi bir kimliktir, Avrupa hukuk tarihinde ciddi paradoks oluşturduğu halde; Papa siyasi bir temsil kişisidir...
Hibrit diplomasi dedikleri bu olsa gerek... Söz konusu Orta Doğu olunca, tüm kullanışlı enstrümanlar sahaya çıkartılıyor. Büyük katolik mirasının, dünya siyaseti, hatta daha da somut söyleyecek olursak Orta Doğu'nun geleceği konulu bir siyasette kullanılması nasıl oluyor da barış adına alkışlanabiliyor... Orta Doğu'daki Hristiyanların haklarını koruyup kollamak için beyanatlar vermesi de ciddi bir ayrımcılık hattının üzerinde oturuyor. Zira Orta Doğu'da ve özelde Irak'ta bunca dökülen kan, yaşanan bunca facia, henüz üzerinden dumanı kalkmamış vahşet ve derin insanlık dramında, kalkıp da tek başına Hristiyanların haklarını aramak, Irak halkı adına oldukça onur kırıcı değil mi? Evet çok geniş bir insanlık kavşağından bahsediyoruz, Müslüman, Hristiyan, Musevi, ve bu dinlerin mezhepleri, rengarenk etnik gruplarla, 'Bereketli Hilal'de tarihin hiç bir vaktinde bir monoloji, tekillik, durağanlık, sabite yoktur. Orada her şey çoktur. Öyleyse, o coğrafyada Hristiyanlar tek başına ağlamadı... Orta Doğu dediğimiz coğrafyada yer gök ağlıyor, Osmanlı'nın çöküşünden sonra oradaki büyük girdap uğultularını hiç kesmeden dönemeye ve yutmaya devam ediyor...
Ama öte yandan unutkanlığın da imkanı yok bu kederli coğrafyada...
Irak'ın ABD tarafından 2003'teki işgalinde binlerce değil, yüzbinlerce değil, 1.5 milyonun üzerinde Iraklı hayatını kaybederken, acaba Papa Francesca neredeydi? Şimdi kalkmışlar, oturmuşlar, DEAŞ'tan bahsediyorlar. Bölgede sanki DEAŞ'tan başka hiç bir terör örgütü yokmuş gibi...
Bu nasıl bir adaletsizlik, bu nasıl bir körlük, bu nasıl bir karartma? 2003'te Arefe akşamında sela okuyarak bayramı haber veren Bağdat Camilerini vura vura şehre girenler ve Irak'ta büyük bir katliama sebep olanlar hakkında niçin tek kelime yok...
Kadınların topluca tecavüze uğradığı, insan cesetlerinden kilometrelerce caddelerin uzandığı Irak'tan mı konuşuyoruz?
Diyeceksiniz ki niçin bu kadar kızıyorsun, Papa İstanbul'a da gelmedi mi? Geldi ama misafirdi, direktif dağıtmaya gelen bir siyasi lider olarak gelmedi. Orta Doğu'ya yönelik teklifler isterse barış adı altında olsun, Orta Doğuyla ilgisi olmayan birilerinden gelince, elbette ki 'dış direktif' olarak anlaşılır. Ya Papa'nın ziyaretini oyun oynayarak, gerdan kırarak karşılayan, bununla övünen Irak yöneticilerine ne demeli? Ya Şii dünya? Irak'ta vurulan milyonlarca Iraklı hakkında bir şeyler söyleyebildi mi dünyaya, Papa aracılığıyla? ABD'nin İran karşıtlığında ve ambargolarında bizler devlet ve toplum olarak hep İran'ın yanında olduk... Galiba 1998'di, İran futbol takımı, Fransa'da, ABD'ye gol attığında, millet sokaklara inerek sevinç gösterisinde bulunmuştu hiç unutmam... İran filmleri, İran şarkıları toplumumuzda beğenilir, pek çok sözümüz, şiirimiz, destanımız aynıdır ya da denktir... Bizdeki halk düzeyindeki empati kadar bile olsa; 'mezhebine bakmadan Müslümandan yana olma' tavrını acaba İran da gösterebiliyor mu? Bu ağır soru benim kalbimi kanatıyor, Tahran'ı, İsfahan'ı, Şiraz'ı, Meşhed'i, Kum'u, Tebriz'i çok seven biri olarak soruyorum, Orta Doğu'daki mezhep, meşrep, etnik köken kavgasını sonlandıracak hamlede Türkiye ve İran bunun öncülüğünü birlikte yapamazlar mı? Niçin Papa'ya ihtiyaç duyulsun ki?"