Semra Güzel dosyasını açarken, PKK terör örgütünün Sivil Toplum Kuruluşları (STK) içinde nasıl örgütlendiği gerçeğiyle de yüz yüze gelmiştik. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki başta TTB olmak üzere meslek örgütlenmeleri ile STK’larda ciddi bir örgütlenme ağı oluşturmuşlardı. Bu örgütlenmenin bir temeli vardı. Örgütün sözde devlet yapılanması olan KCK terör örgütlenmesinin önemli bir ayağını da meslek örgütleri ve STK’lar oluşturuyor. Bu nedenle Türk solunun (ki artık kendilerini Türk olarak kabul etmiyorlar) hakim olduğu bu yapılara sızdılar, sol söylemlerle meslek örgütlerinde, STK’larda Genel Merkez ve il örgütlenmelerinde etkili konuma geldiler.
Söylemleri hep sözde İnsan Hakları, barış, kardeşlik üzerine kuruluydu. Ancak ellerinde bebekten kadına, gençten yaşlıya silahsız sivillerin kanları olan bir örgütün talimatıyla hareket ediyorlardı.
Terör örgütünün sözde Anayasa taslağı olan KCK Sözleşmesinin “Demokratik Örgütlenme Sistemi” başlıklı On İkinci Bölümünde örgütün siyaset ve sivil toplum örgütlenmesi ile düzenleme mevcut. Orada madde madde parti, STK vs. örgütlenme tanımı gayet net yapılıyor.
Yine örgüt elebaşları, sık sık örgüt içi eğitimlerinde, toplantılarında, yazdıkları yayınlarda silahlı kadrolar ile sivil kadroların faaliyetlerinin nasıl düzenlenmesi gerektiğini anlatıyor.
Hatta bu yapılanmalara o kadar önem verirler ki, “legal yapılar” dedikleri bu yapıları korumak için militanlara “sakın iletişime geçmeyin, zor durumda bırakmayın” diye talimat bile verilmiştir. Örnek KCK/PKK elebaşlarından Abbas kod adlı Duran Kalkan’ın, hendek-barikat terörü öncesinde şehir terörizmini teorize ettiği 2012 tarihli kitapçık. Bakın Duran Kalkan, ismini aktarıp reklamını yapmak istemediğimiz o kitapçıkta şehir merkezlerindeki teröristlere hangi talimatı vermekte:
“Toplum içinde, yurtseverler arasında kendisine göre ilişkiler kurabilir, imkan yaratabilir, silah, cephane temin edebilir. Bunlar olabilir, biz bunları engellemiyoruz. Biz kurum ve kuruluşlardan söz ediyoruz. Kurum ve kuruluşlara zarar verilmeyecek, onlarla ilişkili olunmayacak.”
Her canı, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait resmi veya sivil her şeyi hedef alan bir terör örgütü elebaşı, kendilerine yandaş yapılar için “onlara zarar vermeyin” diye talimat veriyor. Yani o yapıların çalışmalarını çok fazla önemsiyorlar.
Özetle kendilerinin kontrolünde sözde STK’lar kurdular, yine var olan bazı STK’ların ve meslek örgütlerinin içine sızdılar.
Bunlardan en bilineni, İnsan Hakları Derneği. Kurulduğu tarihten itibaren insan olarak PKK’nın katlettiği tüm insanlarımızı görmezden gelen, onların canlarını can olarak kabul etmeyen, ancak terör örgütünün siyasal alanda meşruiyet kazanması için her türlü çabayı gösteren bir örgütlenme…
İşte bu örgütün bir dönem Diyarbakır Şube yöneticiliğini yapan Ferhat Berkpınar’ın 2015 yılının Şubat ayında PKK terör örgütünün kampına giderek, omzunda Kalaşnikofla, teröristlerle de samimi pozlar vermiş. Poz verdiği teröristler arasında HDP’li firari eski vekil Semra Güzel’in sözlüsü PKK’lı terörist Volkan Bora da var. Zaten Volkan Bora ile akraba. Volkan Bora ile birlikte öldürülen terörist Fırat Berkpınar’ın da kardeşi. Bir terör örgütünün kampına giderek kanlı silahlarla pozlar vermek, hangi insan hakları faaliyeti olmakta, bunu sormak lazım.
Aynen Semra Güzel hadisesinde olduğu gibi gerekçe yine “Ama o tarihler Çözüm Süreci’ydi”. Kimse kusura bakmasın, benim de yöntemine yönelik net eleştirilerim olan süreç de dahi olsa, bir insan hakları yöneticisinin bir terör örgütüne yapması gereken tek şey, “Silahı bırak, terörü bırak, masumları katletmeyi bırak” çağrısını yapmak olmalı. Ancak Ferhat Berkpınar, bu çağrıyı yapmak yerine bu örgütle samimi pozlar vermiş.
Hadi Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi güvenlik görevlileri olduğu için Mehmetçiklerimizi, polislerimizi, korucularımızı savunmuyorsun. Aybüke, Necmettin öğretmenlerin, Bedirhan bebeklerin, Yasin Börülerin ve daha binlerce silahsız sivilin hakkını savunmayacaksın ve kendine insan hakları savunucusu diyeceksin…
Yok öyle yağma. Bu ülke, büyük bir anti-emperyalist Kurtuluş Savaşı ile büyük bir liderin liderliğinde kuruldu. Binlerce yıllık bir tarihi temel aldı. Emperyalizmin işbirlikçilerinin insan hakları kisvesi altında yaptıkları yıkıcılığı da görür.
Berkpınar, Şubat ayında yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı. Gözaltında tutulduktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış.
Ulaştığım bilgilere göre Berkpınar şimdilerde İHD benzeri bir yapıda maaşlı eleman olarak çalışıyormuş.
Gerçek anlamda insanlık düşmanı terör karşıtı insan hakları, hak ve hürriyet savunucularına eyvallah. Ancak onların arasına sızarak örgütsel faaliyet yürütenlere sonuna kadar hayır.