TSK’nın ÖSO güçleriyle birlikte Suriye’de Cerablus üzerinden gerçekleştirdiği harekât devam ediyor.
Şu ana kadar bir şehit verdik, üç de yaralı askerimiz olduğu haberi geldi. İnşallah bu sayılar artmaz.
Ancak, tartışmalara bakınca, yorumları görünce, olayları analiz eden kimi isimleri dinledikçe nerede, hangi coğrafyada ve hangi vatana bağlı olarak yaşadıklarını sorgulamadan geçemiyoruz.
PKK’nın Suriye uzantısı örgüt ve silahlı kanadı PYD ve YPG Türkiye – Suriye sınırı boyunca bir hat oluşturmak ve bizim Arap ve Türkmen irtibatımızı kesmek için sinsi bir mücadele veriyor. Bunu yaparken de DAİŞ/ISIS denilen terör örgütü ile mücadeleyi gerekçe olarak gösteriyor; Batı’dan her türlü lojistik desteğin yanısıra bir de büyük bir meşruiyet alanı devşiriyor.
Türkiye çok öncesinden bir kırmızı çizgi ilan etmişti, Fırat’ın batısında bu örgütün yerleşemeyeceği ve böyle bir koridorun oluşumuna izin vermeyeceği konusunda.
Fakat, Menbiç’in DAİŞ’ten temizlenmesi için Amerika başta olmak üzere pek çok aktör bunlara bir yol verdi, sonrasında Fırat’ın doğusuna çekileceklerini, oraya yerleşmeyeceklerini, bölgenin demografik dengesinin değişmesine izin vermeyeceklerini açıkladı.
Bölgede belirleyici aktörlerin açıklamalarına rağmen PKK’nın Suriye uzantılarının koridor çabası devam ediyor.
En son Cerablus’ta DAİŞ’e karşı harekâtını sürdüren Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı Rus yapımı olduğu açıklanan güdümlü füzelerle yapılan saldırılar ve iki tankımızın vurulması, bir askerin şehit olması, üç askerin ise yaralanması hadisesi, Amerika’nın açıklama ve çağrılarına rağmen PKK’nın uzantısının Fırat’ın doğusuna geçmeyi kabul etmediğini gösteriyor.
Şimdi gelen haberler bu terörist örgütün Menbiç’e silah ve eleman yığınağı yaptığı yolunda.
Önemli değil, TSK’nın desteği ile ÖSO en kısa sürede bu mütecaviz ve şımarık terör odağını oradan silip atar.
Ancak, burada esas tartışmamız gereken bir başka soru şudur: Bizler, PYD/YPG terörist yapılanmasının sınırlarımız boyunca Fırat’ın doğusunda var olmasına izin mi vereceğiz?
Türkiye’nin her ilini kan gölüne çeviren, sürekli terör eylemleriyle güvenlik ve huzuru tehdit eden bu örgütün yaşamasına evet mi diyeceğiz?
Varlık sebebi müttefiklerimizce DAİŞ ile mücadele olarak belirtilen örgütün artık böyle bir mücadelenin hiçbir yerinde olmadığı, tersine sürekli bir toprak kazanımı ve bölgesel dengeleri değiştirmek için diğer terörist örgütü kullandığı ortaya çıkmışken, bu yapının Fırat’ın doğusunda da aynı batısındaki gibi muzır olduğu açık değil mi?
Türkiye’nin Cerablus, Menbiç bölgesi için geçerli olan uluslararası hukuktan ve ikili anlaşmalardan doğan tüm hakları Fırat’ın doğusu için de geçerlidir.
Türkiye sınırlarını korumak, ülkesinin ve vatandaşlarının huzur ve güvenliğini temin etmek, bölgenin uluslararası statüsünün değişmesini önlemek, milli çıkarlarını gözetmek durumundadır.
Bu bakımdan da artık ülke sınırları içinde etkinliği, otoritesi kalmayan Suriye devletinin ve hükümetinin yeniden tesisine kadar, bu ülke topraklarından kendisine yönelebilecek her türlü tehdide karşı yapılması gereken her ne varsa yapmak Türkiye’nin hakkıdır.
Her ilimizde terör yaratan PKK ve uzantıları, terör örgütü DAİŞ kadar tehlikelidir.
Bu yapılanmaya karşı Türkiye’nin söylemlerini de, eylemlerini de sadece Fırat’ın batısı parantezi içine hapsetmek çok mantıklı ve makul değildir.
DAİŞ’ten temizlenen alanların bu terörist yapıya teslim edilmesi Türkiye’yi büyük bir güvenlik açığına sokar, Suriye’yi de uzun yıllar çözülemeyecek sorunlarla başbaşa ve çözümü tehir oldukça da yükü Türkiye’ye bindirecek bir ortamda bırakır.
PKK ne ise PYD/YPG’de odur…
Fırat’ın batısı ne ise doğusu da odur…