POMPEO İSTANBUL’DA NE YAPIYOR?
SuperHaber YouTube Koordinatörü Barış Özkan ve SuperHaber programcısı Ceyhun Bozkurt ile ‘Haberin Olsun’ yeni bölümüyle yayında…
ABD’de 3 Kasım seçimlerini Trump’ın kaybetmesiyle birlikte Dışişleri Bakanı olarak son günlerini yaşayan Mike Pompeo İstanbul'a geldi. Özel uçakla İstanbul Havalimanı’na inen Pompeo'yu ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu yetkilileri karşıladı. İstanbul'da Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'la görüşecek olan Pompeo'nun, Türk yetkililerle bir görüşme hazırlamaması ya da Ankara'ya gitmemesi Türkiye'nin tepkisini çekmişti.
POMPEO’NUN TARTIŞMALI ZİYARETİ NE ANLAMA GELİYOR?
Tüm teamüllerin dışında gerçekleşen ziyareti değerlendiren Ceyhun Bozkurt, "Pompeo’nun görev süresi boyunca Türkiye’ye sadece bir kere gelmiş, bu mevcut gelişinin haricinde. O da Barış Pınarı Harekatı sırasında, plansız bir ziyaret. Pompeo Türkiye’yi ziyaret etmeyi seven birisi değil. Barış Pınarı’nda Türkiye’nin terör örgütüne karşı harekatını engellemek için geldi. Bugün de geldiği zaman bizim yetkililerimizle değil, Fener Rum Patrikhanesi ile görüşüyor. İşin içine girdiğimiz zaman çok boyutlu bir ziyaret olduğunu değerlendiriyoruz. Evanjelistlerin, Ortodokslar’ın güçlü olduğu bir eyalette senatör adayı olmayı plandığı yönünde bir iddia var. O yüzden 2020 seçimlerinde Fener Rum Patrikhanesi’nden destek istediği konuşuluyor. Öncesinde yaptığı ve sonrasında yapacağı turlara bakıldığında gittiği ülkelerin yetkilileriyle görüşüyor. Türkiye’deki yetkililerden ne Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan, ne de üst düzey başka bir isimden randevu talebi yok. İddia şu, ‘İstanbul’da görüşelim’ şeklinde bir söylem içine girdiği, doğal olarakta bizim yetkili isimlerimizin bunu reddettiği konuşuluyor. Diplomatik usule uygun da bir jargon kullanılmıyor. Neresinden tutarsan elde kalıyor dediğimiz bir anlamda ziyaret. Artı Fener Rum Patrikhanesi ile ABD arasında geçmişten bu yana olan iletişim ağını da düşündüğümüzde mesela Amerika'daki başpiskopos ve Bartholomeos'un sağ kolu, mevcut Trump yönetimine çok yakın bir isimdi. Hatta Trump ile yaptığı bir görüşme çok tepki çekmişti. Sonuçta Türkiye’yi ilgilendiren bir konuda doğrudan bir din adamıyla yapılan görüşme ve Türkiye’nin doğal olarak tepkisini çeken bir görüşmeydi. Bunu da yanına koyuyoruz. Meşhur ABD’nin Fener Rum Patrikhanesi’ni ekümenik, evrensel patriklik olarak gösterme çabalarını da yanına koyuyoruz. Geçmişteki meşhur ‘not ediyoruz’ krizi bu meseleden dolayı başlamıştı. Bartholomeos Amerikan Büyükelçiliği davet etmişti, ekümenik patrik olarak. Biz de buna tepki olarak hiçbir yetkilimiz o davete icap etmemişti. Dönemin büyükelçisi, çok tartışmalı bir isimdi, Eric Edelman ‘Bunu not ettik’ şeklinde tepkisini göstermişti. Biz de karşı reeksiyonumuzu göstermiştik. Bu mesele hep bir kriz odak noktası oldu. O nedenle bizim Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir o bölgede belli gayrimüslim vatandaşlarımızın bağlı olduğu dini bir yapı. Belli dergahların, cemaatlerin, tarikatların yapılanmalarının ve dini merkezlerinin olduğu bir yer. ABD buraya çok büyük paye veriyor. Artı patrikhanenin Yunanistan bağlantıları. Artı Ortodoks dünyasında Amerika’nın Fener Rum Patrikhanesi’ni Rusya’daki Moskova Ortodoks Rum Kilisesi'ne karşı kullanma çabaları. Pompeo gibi biliyorsunuz dini açıdan da kimliği de çok kritiktir, eski Amerikan istihbaratının direktörü, tepesindeki isim. Aynı zamanda dini bir yapısı da var. Belli gruplar var, IŞİD’in belki de daha tehlikelisi. O yapıya mensup, o inanç sistematiğine bağlı aynı zamanda. O açıdan da tehlikeli. Pompeo’nun Türkiye karşıtlığı da malum. Doğu Akdeniz krizinde Yunanistan’ın hiçbir sınırı olmamasına rağmen Türkiye, Doğu Akdeniz’e sınırı olan ülkelerin haklarını savunduğu halde ABD, Türkiye’nin yanına yer almamıştı. Hakkaniyetin değil haksızlığın yanında yer almıştı. Yunanistan’ı ve Rumlar’ı desteklemişti. Tam Doğu Akdeniz geriliminin olduğu dönemde Rumlar’a yönelik bir ziyaret gerçekleştirmişti, yine tepki çekmişti. Bu ziyaret hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir tarzda ziyaret değil. Diplomatik teammüllere uygun bir ziyarette değil. ABD’nin bu tarz hareketlerine alışığız. Bunların bir devlet politikası olarak uygulandığını ve Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum içerdiğini düşünüyoruz. O yüzden Trump gitse de, Biden gelse de, yarın öbür gün Biden gidip başka birisi gelse de ABD’nin politikalarında ciddi bir değişim olmayacak, Türkiye’ye karşıtı pozisyonlarını hep koruyacaklar. Türkiye’nin agresif hamlesi dedikleri şey, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli politikalarının karşısında bir tutum izliyorlar. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan ismi üzerinden yürütülen psikolojik harekatın amacı da o. Erdoğan üzerinden bugün simgeleşen belli politikalar var. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin milli çıkarları, Ege’de Türkiye’nin haklı uyarıları, terörle mücadele. 40 yıldır PKK’yı destekliyorlar, Türkiye’de ne kadar terör örgütlenmesi varsa hepsinin arkasında duruyorlar. Azerbaycan’ı destekleyemeyecek miyiz? Destekleyeceğiz. Bizim tek millet olmamızı geçtim, dört tane BM kararı var. Uluslararası yapıların ‘burası Azerbaycan toprağı’ dediği bir coğrafyayı Azerbaycan tekrar devlet sınırları içine katmak için bir operasyon yapıyor, herkesin desteklemesi gerekiyor. Azerbaycan’ı destekleyince, PKK ve PYD’ye karşı mücadele edince, FETÖ’ye karşı mücadele edince agresif oluyorsun." ifadelerini kullandı.
Ceyhun Bozkurt ve Barış Özkan ile ‘Haberin Olsun’un tamamını YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz...