Prof. Dr. Göksel Aşan: İçeriyi dışarının para birimiyle ölçmek yanlış
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Göksel Aşan, CNN Türk'te Hakan Çelik'in konuğu oldu.
Prof. Dr. Göksel Aşan, eylül ayında Türkiye'nin 16 milyar dolarlık ihracatla rekor kırdığını bilirtti. Aşan pandemi dönemindeki fırsatlara da dikkat çekerek, "İçeriyle ilgili ölçümleri dışarının para birimiyle yapmak çok doğru bir analiz değil." dedi.
Profesör Aşan, özetle şunları söyledi:
ÇARKLARI DURDURMAMAMIZ LAZIM
"Çarkları durdurmamamız lazım dedik bu süreç içinde. Beni bu yüzden de çok eleştirenler oldu. Hastalıkla mücadele edeceğiz ama bir şekilde üretimi de tamamen durdurmamamız lazım.
İhracat bizim en önemli kalemimiz. Başkaları üretim yaparken siz durursanız dünya pazarında payınızı kaybedersiniz. Bunu en iyi de ihracatçılar bilirler. Ödleri kopar bir müşteri kaybetmekten. Elbette bir miktar kaybımız oldu tabi ama tamamen kaybedilmesi bizim için çok kötü olurdu.
EYLÜL REKORLA GEÇTİ
Avrupa pazarında bir miktar düşüş yaşadık ama Eylül rekorunu ihracatta kırdık. 16 milyar dolarlık risklere rağmen, bu sürekli olarak hem cumhurbaşkanımız hem Sayın Albayrak'ın vurguladığı pandemi önümüzde fırsatlar açacağının işareti.
Bir takım yeni ürünler sisteme girmeye başladı. Bir iki tane tekstil tarafında ürünümüz var. Önemli miktarda istihdam sağlayan alanlar. Katma Değeri Yüksek ürünleri üretmeye fazla odaklanıyoruz, istihdamın büyük kesmini sağlayan emek yoğun sektörleri de ihmal etmeyeceğiz. Dengeli bir çalışma götürmemiz lazım.
BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNDEN İYİYİZ
İhracatta yerlilik oranı oldukça yüksek bir ülkeyiz. Ham madde ve ara malı ithal etmeden elbette üretim yapamazsınız. Bir çok Avrupa ülkesinden biz daha iyiyiz.
İÇERİYİ DIŞARININ PARA BİRİMİYLE ÖLÇMEK YANLIŞ
Bizim dolar cinsinden milli gelirimizin düşmesinin sebebi kurdaki hareket. Türkiye ekonommisinin büyüme performansı çok daha iyi. Reelde bir düşüş olmadığını söylemek lazım. İçeriyle ilgili ölçümleri dışarının para birimiyle yapmak çok doğru bir analiz değil."
Öte yandan Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül de bugünkü yazında Türkiye'nin dünya üzerindeki artan etkesine değindi. Küresel güç vurgusu yapan Karagül, Azerbaycan'daki harekatın önemine dikkat çekti.
İşte o yazı:
Türkiye küresel güç. Şimdi Azerbaycan da yükselecek. İran Ermenistan’ın yanında! Peki, Tahran’ı korkutan ne?
Türkiye’nin jeopolitik aklı, yüz yıl sonra harekete geçti. Tarih yapan, coğrafya inşa eden, yeryüzünde çok güçlü imparatorluklar kuran bir akıl bu. Bu güç, bir siyasi genetiktir.
Bugüne kadar Anadolu dâhil, kendimize ve yakın coğrafyamıza ait bütün doğrular ve yanlışlar başkaları tarafından tanımlanmıştı. Stratejik değer dâhil, güvenlik, ekonomi, siyaset, kültür daha da ileri gidelim; varoluş mücadelemiz bile başkalarının önceliklerine göre formatlanmıştı.
Ama artık o bitti, bitirdik. Bir daha da aynı noktaya dönmeyeceğiz.
O jeopolitik akıl şimdi Kafkasya’da
“Türkiye Duruşu” derken, “Türkiye Ekseni” derken, “Türkiye’yi durdurma” planları derken, “Güney’den ve Batı’dan kuşatma” hesapları derken, “Doğu Kapısı’nı açık tutacağız” derken, aslında yüzyıllara dayanan hesapların çarpışmasından söz ediyorum.
Bugün o jeopolitik aklı her yerde görüyoruz. Önce Irak’ın kuzeyinde gördük. Sonra Suriye’de gördük. Sonra Doğu Akdeniz’de gördük. Ardından Ege’de (Adalar Denizi’nde) gördük.
Son olarak da Güney Kafkasya’da görüyoruz. Sadece biz görmüyoruz, bütün dünya görüyor. Dünya sisteminin merkez aktörleri, yüzyıllardır küresel güç haritasını belirleyen ülkeler görüyor ve büyük bir şaşkınlıkla izliyor.
Bizler bu yükselişi coşkuyla besliyoruz.
Daha düne kadar; Avrupa’nın, ABD’nin “cephesi” olarak tanımlanan, onların vesayetinde tutulan, 28 Şubat’ta İsrail’in peşine eklenen, dört yıl önce bir çokuluslu müdahale ile çökertilmek istenen Türkiye’nin; bugün coğrafyanın en geniş sınırlarında güç inşa etmesine, inisiyatif almasına, 20. yüzyılın başlarında kurulan statükoyu parçalamasına tanık oluyoruz.
Bizler; bu siyasi genetiğe sarılan insanlar olarak, bu yükselişi büyük coşkuyla besliyoruz. Amacımız çatışmaları yaymak değil. Amacımız; bize ait olanı, hak olanı yerine koymak. Amacımız; coğrafyamızı, insanımızı, kaynaklarımızı, kimliğimizi ve aidiyetimizi diri tutmak, ayakta tutmak.
Türkiye duruşu ve o siyasi dalga: Korktukları budur!
Bu yüzden derin siyasi aklımız, Türkiye’nin en güçlü varlığıdır. Sadece bizim değil, Azerbaycan’dan Bosna’ya, Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne, Akdeniz’den Karadeniz’e, bütün milletler ve ülkeler için bir kurtuluş söylemi, yoludur.
Çünkü; Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan, yeryüzünün ana eksenini oluşturan Müslüman Orta Kuşak’taki bütün ülkeler; aynı çaresizliği, rehin alınmışlığı yaşamaktadır.
Türkiye, Anadolu’da başlattığı güçlü siyasi dalgayı, bütün coğrafyaya yaymaktadır. Korktukları budur. Bu korku yüzünden, bütün terör örgütlerini, bütün taşeron ülkeleri, bütün tetikçilerini Türkiye’nin önüne, cepheye sürüyorlar.
Taşeronlarıyla değil patronlarla hesaplaşma
Ama bu olmaz, bu yetmez, bu Türkiye’yi durdurmaz. Doğu Akdeniz’deki son krizde Macron’un düştüğü duruma bakın. O bile hiçbir şey yapamadı. Yapamaz. Türkiye’nin iddiaları taşeronlarla değil, efendileri ile hesaplaşma üzerine kuruludur. Çünkü bu, yüzyıllardır hep böyle olmuştur.
Öyle BAE ile, Suud desteği ile, Körfez emirlikleri ile Türkiye’yi kuşatabileceklerini sananlar, bir önceki yüzyılın ezberleri üzerine hareket ediyor. Ama artık dünya yirminci yüzyıl parantezini kapattı.
Azerbaycan için de “savunma dönemi” bitti
Türkiye’deki bu jeopolitik aklı şimdi Güney Kafkasya’da. Azerbaycan’la birleşti ve şaşırtıcı bir enerji oluşturdu. Bu, Kafkaslar’da yeni bir güç alanının açılması demek. Ve bu güç, Sovyetler’den sonra bölgede ikinci kez denklem değişikliği demek. Azerbaycan-Ermenistan savaşı, cephe dışında dünyaya, bize olağanüstü şeyler anlatıyor. Çok yeni durumlar ortaya çıktı:
1. Artık Azerbaycan için de “savunma dönemi” bitti. Bağımsızlığından beri Ermenistan saldırılarına maruz kalan, toprak kaybeden, katliamlara maruz kalan, yalnız bırakılan Azerbaycan, ilk kez gücünü fark etti ve harekete geçti.
2. Güç denklemi tersine döndü. İlk kez Ermenistan savunmada, Azerbaycan kendi toprakları için müdahale eden ülke durumuna geçti.
İran Ermenistan’ı neden destekliyor?
3. Bakü için bu savaş bir “İstiklal mücadelesi”dir. Ermenistan’a bir saldırı yok, Azerbaycan toprakları üzerindeki terör işgaline son veriliyor.
4. Bundan sonra hiçbir zaman Azerbaycan yeniden savunma pozisyonuna çekilmeyecek. Karabağ savaşının en büyük sonucu budur ve daha ilk gün ortaya çıkmıştır.
5. Söyle bir durum var: İran ve unsurları; Müslüman Azerbaycan’a karşı Ermenistan safında yer aldı. Erivan’a yoğun askeri sevkiyat yapıyor. Nüfusunun yarısına yakını Türk kökenli olmasına rağmen, o kitlelerin neler hissettiğini umursamıyor bile.
6. BAE, Suud, Mısır rejimleri de, Müslüman Türkiye’ye karşı Yunanistan, Fransa, İsrail safında yer aldı. İki blok, bütün cephelerde Türkiye’yi sınırlamaya çalışıyor. Aslında Batı’nın Türkiye’yi durdurma tezine destek veriyor.
Her şey yeniden tanımlanacak
7. Bu durum çok yeni ve bugüne kadarki bütün ezberlerimizi bozuyor. Öyleyse her şey yeniden tanımlanacak. Türkiye kamuoyunun zihin haritası değişecek. İran ve Suud ekseni ile ilgili algısı kökten değişecek. Ama şu unutulmamalı ki; İran’daki Türk kökenli nüfusun da zihinleri sarsılacak. Sarsılmaya başladı bile.
8. Bu derin değişimleri Suriye ve Irak’ta gördük. Doğu Akdeniz’de gördük. Libya’da gördük. Ege’de gördük. Akdeniz’deki bütün ittifak arayışlarında gördük.
9. Şimdi Kafkasya’da görüyoruz. Azerbaycan’ın, topraklarını işgalden kurtarma dışında hiçbir seçeneği yok. İşgalin patronları bile masada hiçbir şey kazanamayacağını biliyor.
10. Asla geri adım atılmamalı. Yoksa Azerbaycan otuz yıl daha kaybedecek. Türkiye yıldızlaştı. Şimdi Azerbaycan yükseliyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayın