Cumhuriyet tarihihin yedinci referandumunu yaşadık. İlk referandum 1961 yılında 27 Mayıs darbesi ile birlikte hazırlanan Anayasa için yapıldı. İkincisi 12 Eylül darbesinin ardından gerçekleşen 1982 Anayasası için yapılan referandum idi.
Üçüncü referandum 1987 yılında 1980 darbesi ve onun ürünü 1982 Anayasası ile birlikte siyaset yasağı getirilen kişilerin siyasi hayata dönebilmeleri için yapıldı. Yaşımız elverdi, ilk oyumuzu o zaman kullandık. Yasakların kalkması için “evet” dedik. Yasaklar kalktı. Rahmetli Turgut Özal’ı çok sayar, beğenirdim, bununla birlikte aralarında rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş, rahmetli Necmettin Erbakan, rahmetli Süleyman Demirel, Rahmetli Bülent Ecevit gibi milletin büyük bir kısmının takdirini kazanmış siyasilerin yasaklı olması aklımıza ve vicdanımıza ters geliyordu. Az bir farkla da olsa, siyasetin önüne getirilen bu antidemokratik bariyer kaldırıldı. Dördüncü referandum ise 1988 yılında yerel seçimlerin erkene alınması içindi. Millet reddetti. Gerekli görmedi. Beşinci referandum ise 2007’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliği için yapıldı.
İyi de oldu. Millet Parlamento’nun dışsal baskılarla Cumhurbaşkanı seçme kabiliyetini yitirmesini veya zorlamalarla olmayacak kişileri cumhurbaşkanı seçmesini doğru bulmadığını gösterdi ve iradeyi doğrudan eline aldı. Altıncı referandum 12 Eylül 2010 tarihinde yapıldı. Bu değişiklikle bir kez daha değiştirilen bazı hususlar o referandum ile kabul edilmişti. Fetö ile ortaya çıktı ki, her değişiklik istenileni vermiyor… Tashih gerekiyor. Bu gün yedinci kez referandum için oylarımızı kullandık ve milletimiz yine “evet” yolunda çoğunluk iradesini ortaya koydu… Hayırlı, mübarek olsun…
Erken yorumları dinliyorum. Bazı siyasi kimlikli insanların değerlendirmelerini çok sathi, sığ bulduğumu ifade etmeliyim. Bazıları ise selden kütük kapma telaşı ile hareket ediyor…
Alınan netice “evet” cephesi bakımından çok önemlidir. Bu bir siyasi parti veya kişi seçimi değildir. Sistem değişikliği konusunda bir fikir beyanıdır. Dolayısıyla burada evet cephesindeki siyasi partilerin oylarını toplayıp ona ne kadar yaklaştı, yaklaşmadı veya hangi parti seçmeni daha fazla katıldı, hangisi az katıldı gibi yorumların sağlıklı ve anlamlı bir tarafı bulunmamaktadır.
Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin önce TBMM’de akabinde millet nezdinde birlikte hareket etmeleriyle anayasa değişikliği dolayısıyla sistem değişikliği gerçekleşmiştir. İşin esası budur. Burada, bazı Ak Parti’li siyasiler veya kalemler dahil bir kısım yorum yapan kimselerin olayın özünü anlamaktan uzak, sorumluluk ve vicdani duyarlılık içermeyen değerlendirmeleri çapsızlıklarından neşet etmektedir. Şunu çok iyi görmek değerlendirmek, görmek lazımdır ki, Ak Parti seçmenlerinden de “evet” demeyen çok önemli bir kitle bulunmaktadır. Bu da normaldir. Partiler bir sistem değişikliğine karar veriyor olmakla birlikte bu kararları tüm seçmenlerince benimsenecek de değildir. Doğu ve Güneydoğu illerinde terörün etkisinin kırılması ile birlikte oyların görünümü de değişmiştir. Ancak burada oransal olarak bir değişiklik kesin olmakla birlikte, bunun sayısal karşılığını abartmamak lazımdır. Genel oy oranı içinde ve özellikle “evet” oylarında büyük bir etkisi olduğunu ifade etmek de yine doğru değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin seçmenlerinin “evet” içinde katkısının az olduğunu ifade etmek ise açıkça bir haksızlıktır. MHP ve lideri Devlet Bahçeli, bu değişikliğin en önemli mimarları arasındadır. Bazı Ak Partili siyasilerin ve kalemlerin hangi nedenle olduğunu anlamadığım, ancak doğru olmadığı da açık olan değerlendirmelerini de bu bakımdan çok sağlıklı, doğru ve ahlaki telakki etmek mümkün değildir.
Yine bazı MHP muhaliflerinin neticelerden hareketle, Devlet Bahçeli ve MHP oyları üzerine spekülatif çıkışlarını da yenilen pehlivanın güreşe doymaması olarak görüyorum.
Ortada bir hakikat var: Referandum, “evet” ile neticelenmiş ve anayasa değişikliği milletimizin çoğunluğunca kabul görmüş yani meriyet kazanmıştır. Yani, maksat hasıl olmuştur.
Oranın daha yüksek olması veya daha az olması neticeyi değiştirmemektedir. Artık değişiklik kesinleşmiştir. Bu işin en önemli mimarı da kim ne derse desin Devlet Bahçeli ve Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Devlet Bahçeli, istediği ve öngördüğü neticeye ulaşmış bir liderdir.
Ak Parti de, MHP de bu bakımdan başarılıdır. Başarı ortaktır. Bunun dışındaki yorumlar boştur. Gereksizdir. Siyasi nezaketle de, emeğe saygı ile de, ahde vefa ile de bağdaşmaz.