I yearn for a tranquil moment
To be out upon the sea of harmony,
In that enchanted boat.
Oh, boatman, do you know my heart?
Bundan tam 1010 yıl önce doğan Japon kadın şair Sugawara Takesue no Musume’nin şiiri… Büyülü bir botta olmayı arzular ve bir kayıkçıya kalbini sorar.
Rüzgâr ve su… Doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski Çin öğretisi Feng Shui’nin kelime anlamı tam olarak rüzgâr ve sudur.
Çeşme’de denize açılmış 56 tekneyi gördüğümde aklıma önce ‘Feng Shui’ geliyor. Suyun ve rüzgârın dilini çözmüş, onlarla aynı lisanı konuşan 500 yelkenci orada. Kavgaya tutuşmuş değiller, dans ediyorlar. Mücadele ederlerse kaybetmeleri kaçınılmaz. Marifet uyumu yakalayabilmekte! Sonra şiir… Şiir düşüyor zihnime.
Oh, boatman, do you know my heart?
Arkas Aegean Link Regatta yarışları üçüncü kez düzenlendi. 28 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında THY ana sponsorluğunda gerçekleşen yarışta Çeşme açıkları rengarenk yelkenlerle donatıldı. 2019 yaz sezonu kapanırken 500 bin kişinin tanıklık ettiği etkinlik, yüzlerde tebessüm olarak karşılık buldu.
İlk gününü izleyemesem de UBS’in desteklediği ilk ayağı rüzgârla sıkı mücadele ile geçmiş. Çeşme Belediyesi’nin de desteklediği yarışın bir ayağı 30 Ağustos’ta gerçekleşti. Tekneler astıkları Türk bayraklarıyla Ege’nin mavisini kırmızıya dönüştürdüler. Zafer Bayramı coşkusu, suyun ve rüzgârın dilini çözmüş yelkenciler kadar yarışları izleyen tatilcilerde de vardı. Akşam Çeşme meydanında yapılan yürüyüş bunun en iyi kanıtıydı. Üçüncü gün rüzgâr yarışa izin vermedi. Son gün, son etaba kadar yarışın kazananı belli değildi ve tam 8 takım birincilik için yelkenlerine rüzgâr doldurdu. Arkas-M.A.T. Sailing Team birinci, Orsa Cheese ikinci, Arnes üçüncü oldu.
Arkas Aegean Link Regatta’nın Çeşme’ye katkısı büyük. Bu sadece bir yat yarışı değil. Yarışların yorduğu yelkenciler akşam 9’da, en geç 10’da yatıyor olsalar da Çeşmeliler ve tatilciler yarış etrafında düzenlenen diğer etkinliklere, partilere, yürüyüşlere, konserlere de katılıyor. Yarışın son günü Before Sunset Beach Club’ta düzenlenen ödül töreninde kupalarını alan yelkenciler, bütün o erken uyumaların acısını çıkardı. Meğer sadece suyun üstünde rüzgârla dans etmiyorlarmış, pistlerde de iyilermiş.
Özellikle Alaçatı sık sık ruhunu kaybetmekle eleştiriliyor. Sokağa taşan masalardan ve müzikten şikâyetler artıyor. Oysa başka bir tatil ve turizm anlayışı pek mümkün. Arkas Aegean Link Regatta, ‘rüzgâr değeri’ni yeniden hatırlatıyor. Çünkü rüzgâr açısından dünyada yelken ve yat yarışı yapılabilecek en iyi parkurlardan biri Çeşme. Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran da katkı sağlayacak pek çok girişimi destekliyor.
Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bernard Arkas, gelecek yıl yarışı eylül ayına alacaklarını açıkladı. Böylece katılımcı tekne sayısı rahatlıkla 100’e ulaşabilecek. Yarışa bu yıl ilk kez Rus bir ekip de katıldı. Bernard Arkas, Rus yelkenci yoğunluğunun Marmaris’te olduğunu, tanıtımlarla onları da yarışa çekmek istediklerini anlattı. Yabancı yarışçı
sayısının artması başka bir önemli hedef…
Türkiye’deki pek çok yelken yarışına katılan ‘tekne süsü bir yelkenci’ olarak organizasyonun her aşamasının kusursuz yapıldığına da tanık oldum. Emeği geçen herkes takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Çeşme’nin sıkıntılarından biri sezonun kısalığı… Eylülde ve ekimde yapılacak etkinlikler sezonu uzatacaktır. Biz İstanbul için dönüş yoluna geçtiğimizde, yazlıkçılar evlerini kapatıp
şehre dönmüş, çoktan Alaçatı sokakları tenhalaşmıştı.
Deniz mavi, hava rüzgârlı, çatılar ala… Eskiden buraya sadece rüzgârı kovalayanlar gelirdi. Artık herkes geliyor. Beni de deniz ve rüzgâr çağırmıştı. Gittim. Üstelik herkes evine dönene kadar bekledim.
Tenhalık da hoşuma gidiyor. Bir elimde sakızlı dondurma taş duvarlara dokunarak ilerliyorum Alaçatı’da. Sonra havuzun başındaki şezlonga uzanıp gökyüzünü selamlıyorum maviye teslim olarak. Gitmeden defterimi çıkarıp bir şeyler karalıyorum.
Kucaklıyorum gökyüzünü, Güneş'i, yüzüme esen rüzgârı, gölge edip geçen bulutu, yanımda duran bin yıllık zeytini, dala konan kargayı. Limonata gibi şiire, şiir gibi tebessüme, kuş
tüyü bir düşe, düş olacak bir yüreğe, şarkı gibi akşamüstüne, akşamüstü gibi bir melodiye, kimseyi beklemeyen Eylül'e, Eylül gibi gelişlere… Selam veriyorum maviye.Sana da ne kal derim yaz, ne de git. Sen bilirsin. Sen en iyisini bilirsin. Geldiğin gibi… Kaldığın kadar…
İzmir’i seviyorum; bana hep ilham veriyor. Keşke daha uzun kalma nedenleri de verse… Bin yıl önce yaşamış Japon şairi düşünüyorum yeniden. Sugawara Takesue no Musume’yi. İsminin Japonca tam karşılığı “Sugawara no Takesue’nin kızı” olan şairi… Gerçek adının ne olduğunu bilmediğim şairi… Keşke onun da yolu bir yelkenliyle İzmir’den geçmiş olsaydı.
Dingin bir an için kıvranıyorum
Dışarıda, uyum denizinin üzerinde
O büyülü botta.
Ah, kayıkçı, benim kalbimi biliyor musun?