Sağlar irtica paranoyasını hortlattı
Geçtiğimiz günlerde katıldığı televizyon programında "türbanlı bir hâkimin karşısına gittiğimde, benim haklarımı koruyacağına, adaleti yerine getirebileceği doğrultusunda kuşkum var." diyerek başörtüsü tartışmasının fitilini ateşleyen CHP'li Fikri Sağlar, irtica paranoyasının hortladığını gösteren ikinci bir açıklama daha yaptı. Sağlar, bu kez de AK Parti'nin şeriat devleti hedefine Türkiye'yi adım adım sürüklediğini iddia etti. Sağlar'ın çıkışları "CHP aslına mı dönüyor?" dedirtti.
Eski Devlet ve Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Halk TV'de katıldığı bir programda "Türban irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır. Başörtüsü yüzyıllar boyunca Anadolu'da bir geleneksel giysidir. Arada fark var. Ben kendimden söylüyorum, yargılandığım zaman türbanlı bir hâkimin karşısına gittiğimde, benim haklarımı koruyacağına, adaleti yerine getirebileceği doğrultusunda kuşkum var. Nitekim de başıma geldi" şeklindeki skandal ifadeleri kullanmıştı.
Türban ve başörtüsüne ilişkin bu sözleri yeni bir tartışmanın fitilini ateşlerken Fikri Sağlar’a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere demokrat ve mütedeyyin kesimden tepki geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu zat artık bu çağda yaşamıyor. Çok gerilerde kaldı. CHP zihniyetinin faşizan anlayışının bugüne yansımasıdır. Bu faşist anlayış hâlâ yaşamını sürdürüyor” sözleri ile eleştirdiği Fikri Sağlar'dan sosyal medya hesabı üzerinden ikinci bir açıklama daha geldi.
Sağlar'ın "Türkiye Kamuoyuna" başlığı ile paylaştığı açıklama "CHP aslına mı dönüyor?" sorusunu akıllara getirirken, unutulmaya başlayan 'irtica paronayası'nın da hortladığını ortaya koydu.
Türkiye Kamuoyuna... pic.x.com/eqDrEF3wkx
— Fikri Sağlar (@dfikrisaglar) January 1, 2021
İşte Sağlar'ın buram buram irtica paronayası pompaladığı o açıklama:
"Ben ve benim gibi düşünen milyonlarca yurttaşımız, geçmiş yüzyılların değil, 21. yüzyılın uygar dünyasında yerini almış, herkesin dilediği gibi özgürce yaşayabildiği, tüm temel hak ve hürriyetlerin eşit değerde ve önemde kabul edildiği, başı örtülü-başı açık ayrımı yapılmadan tüm kadınların dilediği kıyafetle, dilediği yerde çalışabildiği, kadın ve erkeğin eşit kabul edildiği, farklı etnik kimliklerin, inançların, yaşam tarzlarının ötekileştirilmediği, laik, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, sosyal ve adil bir hukuk devleti istiyor.
Peki siyasal İslamcı ideoloji ve onun temsilcisi AKP ne istiyor? Tartışılması gereken soru budur ve artık Türkiye halkına anlatılması gereken gerçekler buna ilişkindir.
Dün hakkımda yürütülen linç kampanyası AKP’nin kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan insanlara ve toplum kesimlerine karşı kara propaganda ve nefret dilini bilinçli bir tercih olarak kullandığını bir kez daha göstermiştir. Çünkü AKP, siyasal islamcı ideolojisi üzerinden bir “yeni gerçeklik” yaratmaya çalışıyor ve herkesin de bu “yeni gerçeğe” koşulsuz, sorgusuz biat etmesini istiyor. Bunun için yalan, iftira ve riyayı metot olarak kullanıyor. 18 yıllık iktidarında ülkede yalanı, iftirayı ve riyayı genel yaşam biçimine dönüştürmeyi de başardığından, halkımıza gerçeği söyleyenlerden nefret ediyor. Ne yazık ki AKP’nin bu siyasal islamcı yalan rüzgârında ekseni kayanların AKP’ye kapılanlarla sınırlı olmadığı da acı şekilde görülüyor.
İşaret etmeye çalıştığım gerçeği bir kez daha tekrar ediyorum:
AKP, demokrasiyi, özgürlükleri ve adaleti yok ederek, din kurallarıyla yönetilen şeriat devleti hedefine Türkiye’yi adım adım sürüklüyor. Özellikle yargıdaki militanlaşmanın hedefi budur. AKP’nin bu hedefini din ve inanç özgürlüğü takiyesinin arkasına saklama çabasına aldanan bugünün sözde “özgürlük savunucusu”, dünün yetmez ama evetçilerine de İran’ın 1979’a giden tarihsel sürecini hatırlamalarını öneriyorum.
Siyasal islamcı ideoloji hiçbir zaman demokrasiyi benimsememiş, onu reddeden bir anlayıştır. Siyasal islamcı AKP, demokrasiyi iktidara gelebilmek ve ardından da onu yok etmek için kullanmıştır. Ülkede yaşanan baskıcı ve faşizan ortam bunun somut kanıtıdır. Siyasal islamcı ideolojinin demokrasiyi özümsemesinin mümkün olmadığı AKP’nin18 yılda ortaya koyduğu uygulamalarıyla artık net olarak görülmüştür. Çünkü siyasal islamcı ideoloji, kendi siyasetinin tanrısal kelama dayandığını, bu nedenle siyasetinin “mutlak doğruyu” temsil ettiğini, toplumun da dinin emri olarak tarif ettiği bu “mutlak doğrulara” göre yaşaması gerektiği iddiasını sürdürüyor. Siyasal islamcı ideoloji, demokrasiyi özümsemiş, farklılıklara saygılı, özgürlükçü bir anlayış yerine, toplumu ve devleti din kurallarına göre yönetme hevesinden asla vazgeçmemiştir. AKP geçmişteki “gömleğini” çıkarmış ama giydiği yeni “tek adamlık gömleğiyle” demokrasi ve laik Cumhuriyetle olan kavgasını sürdürmektedir. Bunun için de çoğulcu demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini ve hukuk devletini korumakla yükümlü başta yargı olmak üzere, tüm sivil anayasal erkleri ve kurumları siyasal islamcı ideoloji çerçevesinde militanlaştırmakta ve daha çok şeyler göreceğimizi de açıkça söylemektedir.
Peki daha neler göreceğiz? AKP’nin “2023 hedefi” olarak tekrar ettiği hedefin, gerçekte ekonomik hedefler olmadığını ülkenin içinde bulunduğu ekonomik buhran artık açıkça ortaya koymuştur. Ancak AKP kendi kitlesine, tek adamlık rejimi ile geri getirdikleri saltanatın ardından, Cumhuriyetin 100. yılında hilafeti de geri getireceklerine dair subliminal mesaj vermeyi sürdürüyor. AKP’nin 2023 hedefi, 18 yılda aşındırdıkları laiklik ilkesinin artık anayasadan büsbütün çıkarılarak, laik demokratik Cumhuriyeti yıkma hedefidir. Öyle değilse, o halde milyonlarca yurttaşın duyduğu bu ciddi kuşkuları gidermek de başta AKP’nin sorumluluğundadır.
Kafasını kuma gömenlerden, ekseni kayanlardan, sağa-sola şirin görünmeye çalışanlardan olmadan, bu gerçeği anlatmaya ve siyasal islamcı ideolojinin laik demokratik Cumhuriyeti yıkma hedefine milyonlarca yurttaşımızla birlikte karşı çıkmaya sonuna kadar devam edeceğim"