Sanat ve Siyaset

“Kötü sanat siyasete sığınır”, der, Jan Paul Sartre.  Bunun çok örneği var. Sanatına güvenmeyen yahut vasat sanatçılar, siyasi taraftarlıkla kitlelere ulaşmaya çalışırlar.

Tarkan böylesi problemi olan bir sanatçı değil. Dünyanın tanıdığı birisi. Her zaman çok dinlenir. Çok kazanır.

Tarkan’ı eleştirirken bunu siyasal bir yanaşma için yaptığını iddia etmek doğrusu pek hakkaniyetli olmaz.

Açıklaması ortada. Siyasal iklimi, iktidarı değil, genel olarak dünyanın yaşadığı sıkıntıları ifade için bu şarkıyı yaptığını söylüyor.

"Bir yıl kadar önce ruh halimin çok iyi olmadığı bir dönemden geçtim. Pandemi, dünyada olup biten üzücü olaylar, insanlığın endişe verici gidişatı, doğanın yok edilişi gibi bir sürü şey beni çok olumsuz etkilemiş, umudumu kaybeder gibi olmuştum. O anlarda bu şarkının melodi ve sözleri içimde yankılandı. 'Geççek geççek elbet bu da geççek, gör bak umudun gününü gün etçek' . Hepimize iyi gelecek bir şarkı yazmalıyım dedim. Belki bu şarkı bizi biraz teselli eder, bize moral verir, umut olur diye düşündüm. Dilerim ki 'Geççek' yüzünüzde bir gülümsemeye vesile olur ve hepimize iyi gelir.”

Kendi beyanı elbette önemlidir. Buna itibar etmek de lazımdır.

Rahmetli Dr. Fethi Tevetoğlu ağabeyimin yakını birisinin maalesef, dil konusunda özensizliğini de belirtmeliyim. Tarkan, geldiği aile yapısı, kültürel doku, değerler nedeniyle dilimize daha itinalı olmalıydı.

Elbette sadece Tarkan’ın değil tüm pop müzik sanatçılarımızın gençlik üzerindeki etkileri nedeniyle dile daha özenli olmalarını isterdim.

Burada siyasetine güvenmeyenlerin sanata sığındıkları bir durum vardır.

Altı parti bir masa kuruyor, etrafında toplanıyor, esas destek umdukları partiyi o masaya çağırmaya cesaret edemiyor, gizleme gereği duyuyorlar ise problem buradadır.

Bir yandan arka kapı diplomasisi ile ilişkileri sürdürüyorlar, diğer yandan toplumun önüne çıkınca bağırıyorlar.

İlişkilerinin, ortaklıklarının bulunmadığını söylüyorlar.

Burada ciddi bir siyasal etik problemi bulunuyor.

Seçmeni aldatıcı, yanıltıcı bir süreç yürütülüyor…

Kazanmak için her yol mubah görülüyor. İşte bu ilkesizlik ki, öyle Tarkan’ın şarkısıyla tevil edilemeyecek kadar büyüktür.

Madem HDP olmadan yüzde elli artı bir oya ulaşmanız mümkün değil, bunu biliyorsunuz, neden çıkıp açıkça topluma bunu deklare etmiyorsunuz?

Burada etik ihlal yok mu?

Vatandaşa saygı nerede?

Masaya dönersek, bekledik ki, bu altı parti iktidara geldiklerinde neler yapacaklarına dair ve aralarındaki ittifakın içeriğine dair bizi aydınlatsınlar.

Orada da bir aydınlatma ortaya çıkmadı. Tek anladığımız birbirine benzemeyen bu altı siyasal yapının tek bir konuda birleştikleri idi: “2023’te Recep Tayyip Erdoğan olmasın…”

Başka?

Başka bir şey yok…

Peki, kim olsun?

O konuda da bir açıklama yok. Uzlaşma yok.

Dert çok deniyor.

Çare nedir?

O da yok…

Kısacası, iktidarı eleştirdikleri konuların hiç birisinde kendileri iktidar oldukları takdirde hangi yol, yöntemleri izleyeceklerini ve sorunları ortadan kaldıracaklarını açıklayamıyorlar ise zaten ortada bir çaresizlik vardır…

Tüm yazılarını göster