Muharrem Sarıkaya deneyimli, birikimli bir gazetecidir. Ankara gazetecisi olduğu için tanıdığımız, selamlaştığımız, konuştuğumuz bir kişidir. Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile röportaj yaparken nasıl o denli sinirlendi, anlamak mümkün değil.
Kuşkusuz ki olay baştan sona son derece üzüntü verici. Hem bir genç insanın maruz kaldığı böylesi kötü bir muamele bakımından, hem de mesleğin en eskilerinden birisinin içine düşmüş olduğu feci durum açısından…
Bir o kadar üzüntü verici kısmı ise olayın üç gün sonra duyulması, başta Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin olmak üzere olaya şahit olanların tepkisiz kalması, genç gazetecinin işvereninin olayı sıcağı sıcağına takip etmemesi, Habertürk’ün olay patlak verdiği anda hızlı bir tepki ortaya koyamaması vs. çoğaltılabilir…
Böylesi berbat bir durumu neden saklarlar ki? Her türlü şiddeti, hadsizliği, ölçüsüzlüğü en azından haber olarak gören medyanın iş kendisine gelince görmezden gelme çabası içine girmesi, üstelik taraflardan ikisi de gazeteci, meslek çalışanı olmasına rağmen etik kabul edilebilir mi? Bu halin üç gün kamuoyundan saklanması, unutturulmaya çalışılması ne demek? Medyamızın hali şu mu: “Ele verir telkini, kendi yutar salkımı…”
Diğer yandan uzun yıllar boyu siyaset yapmış, büyük bir güven ve sevgi halesi oluşturmuş, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı deneyimi yaşamış bir hanımefendi Belediye Başkanı’nın gözleri önünde gerçekleşen olaya rağmen bırakın en ufak bir tepki vermeyip konuşmaya devam etmesi nedir? Bu soğukkanlılıkla veya olaya aşırı şaşırmış olmakla ifade edilebilecek bir tavır mıdır? İnsanlıktan gerçekten bu kadar uzaklaştık mı? Karşımızda bir genç hangi nedenle olursa olsun tokatlanırken, ona ağır hakaretler edilirken susmak, kendi konusuna yoğunlaşarak ekran karşısında konuşmaya devam edebilmek için nasıl bir kalbe sahip olmak lazım?
Habertürk’e gelince, sürekli en parlak isimlerinin skandallarıyla gündeme geliyor, ancak tedbir almakta geç kalıyor. Bir anda karar verme güçlüğü çekiyor. Bu durum da ne yazık ki güvenirliğine ve marka değerine zarar veriyor…
İsimleri hala akçalı ilişkilerle anılan bazı gazeteciler bu kurumda her gün el üstünde. Bazı isimlerle yine karışık ilişkiler nedeniyle yolunu ayırmak zorunda kaldı. Oysaki Habertürk, insanların önemsediği, değer verdiği bir yayın kurumu ve ismi lekelenen kimseye de ihtiyacı yok…
Okullarımızda medya etiği dersleri okutuyoruz, öğrencilerimize kirlenmeden ve kirletmeden bir meslek hayatı yaşamalarını öğretmeye, benimsetmeye çabalıyoruz. Bu kadar kirlenmiş ve temizlenmesi de zor görünen bir dünya içinde gençlerimiz ne kadar temiz kalabilirler ki?
Takdir edilmesi gereken bir şey varsa şudur: Meslek örgütleri kıdemli diye Muharrem Sarıkaya’nın arkasında durmamış, genç meslektaşlarını korumuşlardır. Son derece haysiyetli açıklamalar yapmışlardır. Siyaset kurumunda da çok önemli isimler hiç çekinmeden Belediye Başkanı Hanımefendiyi eleştirmişlerdir.
Sosyal medyaya çok kızdığım durumlar olsa da iyi ki var ve bu olay sosyal medya olmasa ortaya da çıkmazdı…
Ancak, her şeye rağmen olan bitenler gazetecilik mesleğinin geleceği açısından hiç umut verici değil.
Genç meslektaşımıza bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Herkese de ders olsun, kimse kibirlenmesin. Saçma sapan tutum ve davranışlara tevessül etmesin…