Sayım Çınar'dan usta şef Gürer Aykal ile müziğe doyuran bir söyleşi!
Sayım Çınar’dan, müziğin şefi Gürer Aykal ile notaların sihri ve 18.Uluslarası Antalya Piyano Festivali’ne dair keyifli bir söyleşi!
Sayım Çınar
sayimcinar@gmail.com
18.Uluslararası Antalya Piyano festivali, film festivalinden sonra da devam ediyor. Etkinlikler de var. Müzik kendini gösteren ve ilgi gören sanat dallarından biri. Siz de bunu yaptığınız festivalle kanıtlıyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?
“DİLİ OLMAYAN BİR UYGARLIK OLABİLİR Mİ? PEKİ MÜZİĞİ OLMAYAN BİR UYGARLIK? ASLA!”
Müzik, yalnızca dinlenmesi güzel olan bir şey değildir. Kültürümüzün içine gömülüdür. Dili olmayan bir uygarlık olabilir mi? Peki müziği olmayan bir uygarlık? Asla! Aslında müzik bize neyin iyi neyin kötü olduğunu gösterir. Bazı duygularımız ancak müzikle ortaya çıkabilir. Müzik kendi kendine olan bir şey değildir. İnsanlar müzikle düşünüyorlar, duygulanıyorlar. Buna açık olmak lazım, yüz yüze olmamız lazım. Müziği anlamıyorum diyenler var, bir dil arıyorlar müzikte. Bunun için sözlü müzik var. O zaman “Heh anladım diyorlar”. Ve sonra sözleri müzikle mırıldanıyorlar. Önce anlamıyorum deyip, sonra anlıyorlar. Öylece müziğin içine giriyorlar. Bu sefer sözsüz müzik dinlediğinde de müziği mırıldanıyor. Bu çok güzel bir şey. Müziksiz hiçbir an yok. Burada şu an çalan müziği bile tüm notalarıyla duyabiliyorum.
Bu yıl festivalde popüler müziklerin de yer aldığı bir konser de oldu. Çağ Erçağ’ın çelist olduğu Hakan Şensoy yönetiminde Nurkan Renda’nın da yer aldığı çok değişik bir konserdi. Klasiklerin hepsini farklı bir şekilde dinledik. Popülerlik ve derinlik bir aradaydı.
“ORHAN GENCEBAY’IN KONSERDE OLMASINI, HAKAN VE ÇAĞ’IN GÜNÜMÜZ KOŞULLARINDA HATASIZ KUL OLMAZ’I NASIL HARMANLADIKLARINI GÖRMESİNİ İSTERDİM.”
O konserde biz neyi duyduk? Orta Anadolu’nun en ilkel müziğini duyduk. Ama çağdaş bir biçimde duyduk. Hakan çok çalışkan ve bilgili bir arkadaşımız. Çağ zaten harika. Müziğimizin bu haliyle değil, dünyanın anladığı bir şekilde çalmayı bir görev edinmişler. Konserde olduklarına çok sevindim. İzleyicinin nasıl içinde olduğunu da gördük. Bütün bu çok sesliliği herkes yaşadı. Orhan Gencebay’ın konserde olmasını, Hakan ve Çağ’ın günümüz koşullarında Hatasız Kul Olmaz’ı nasıl harmanladıklarını görmesini isterdim.
Ülkemizde 18 yıldır süren bir müzik festivali bu. Hem de uluslararası çapta devam ediyor. Bu konserin Trt’de gösterilmesi gerekiyor. Gösterilmediğini öğrenince şaşırdım.
Yarama bastın! Bu eserleri koyarken, en iyi şekilde ses kaydını yapıyoruz. Ama görüntü Trt’de olur. Bütün vergilerimizi de gayet güzel alan bir kurumdur. Trt’nin çok fazla kanalı var. Bir tane kanalı bize veremez mi? Sesimizi duymaları gerek. Müziğin gittiği yol budur. Trt’nin de bunu görmesi gerek.
Antalya Piyano Festivali’nin programı harika. Çok önemli art house sanatçıları buluşturuyorsunuz. Bu kadar insanı bir araya toplamak nasıl bir süreç?
Ben çok şanslıyım. Pera’dan özveriyle çalışan çok arkadaş var. Biliyorsunuz 1 yıl kadar önce biz tespit ediyoruz. Kim gelecek, ne çalacak… Yazışmaları her şeyi planlıyoruz. 460 kişi var sahneye çıkan. En önemlisi neler çaldığımızdır. Sizlere neler dinlettiğimizdir. Bizim görevimiz bu. Müziğin nereye gittiğinden konserlerimizde haberdar etmek.
Menderes Türel’in de klasik müzikle olan ilişkisi çok iyi. Bu da festivale ayrı bir hava katıyor. Her belediye başkanı bu vizyona sahip değil. Şans değil mi bu?
Açılış konserinde kendisi sahneye çıktı. Büyük piyanist onunla beraber başladı çalmaya. Nasıl bir özgüven! Ama çok iyi bir piyanist. Akdeniz Filarmoni de onun kendi isteğidir. Dilerim gelecekte daha iyi paralar buluruz Akdeniz Filarmoniyi de Aspendos’un taşına yazarız.
Hem burada hem Amerika’da yaşıyorsunuz. Dünyayı da takip ediyorsunuz. Sizi kalbinizden vuran bir festival var mı?
Strazburg çok önemlidir. Oradaki ambiyans çok başka. Prag Festivali’ni çok sever ve takdir ederim. Geniş yelpazelidir. Amerika’da oda müziği festivalleri çoktur. Festivaller kentin başka kentlere sunduğu bir farktır. Antalya’nın nesi var denince, deniz kum güneş ama bunlar yetmiyor. Aspendos var. Devlet senfoni, opera ve bale var. Tüm bunların kendine yakışır yerlerde halka buluşması gerekir.
Müzik şehirlerle birleşiyor. Daha romantik bir hava katıyor. Her şehrin bir müziği olmalı değil mi?
Dilediğin umarım olur. İyi bir kulak, müziği hazımsamış biri romanlardaki, kitaplardaki anlara müziksiz de gidebilir.
Festivaldeki ekibinizden bahseder misiniz?
Cengizhan var. Onunla 2 yıl sonrasının planını yapıyoruz. Gelen şefler orkestrayla gelir. Ama Antalya’nın amacı büyükleri Türk müziğiyle birleştirmek. Bu da bir katkı. Müziğimize bize. Çok yazışma var. Son konserde Pekinel Kardeşleri çıkarıyoruz. İki piyano gerekiyor. Antalya’da bir tane piyano var. Bu tarz işlerin organizasyonunu yapıyoruz.
Devlet okullarındaki müzik denince akla flüt geliyor. Siz matematikle müziği bir araya getiren birisiniz, ne düşünüyorsunuz?
Eğitim sistemimiz üzerine tartışmalar var. Kimse dinlemez ama çocuklar okula ilk başladıkları zaman 2 yıl sadece matematik ve müzik öğrenebilseler neler olur neler. Bakın Türkiye15 yıl sonra nereye gelecek. Yalnız müzik ve matematik! Bunun için öğretmenlerimizi de çok iyi eğitmemiz gerekir tabii. Müzik öğretmeni başka bir şeydir.
Müzik sinemada da var, edebiyatta da. Çocuklara müziği sevdirmek için okullarda Yeni Başlayanlar için Mozart gibi kitaplar olsa, ne dersiniz?
Sevdirmekten öte, anneler çocuklarının düzenli ve çalışkan olmalarını istiyorlarsa hamileyken Mozart dinletsinler. Çocuk gelişecek. Matematiği harika olacak.
“SAVAŞ YAPAN İNSANLAR BİR ŞEYLER ÇALIYOR OLSAYDI BU SAVAŞLAR OLMAZDI.”
Bir de ülkemizde öfke kontrolü problemi var. Müziği hayatımıza dâhil etmeliyiz değil mi?
Tabii ki sinir krizi geçiriyor olabilirsin, icraya verilmiş olabilirsin ama bir enstrüman çalıyorsan kendini kurtarırsın. Her ne olursa olsun. Herhangi bir enstrümanı günde yarım saat çalan birinin ruh doktoruna ihtiyacı olmaz. Dünyadaki savaşlarda da müziğin eksik olduğunu düşünüyorum. Savaş yapan insanlar bir şeyler çalıyor olsaydı bu savaşlar olmazdı.
Sizin oğlunuz da müzikle çok ilgili. Eşi de. Onlar neler yapıyor? Onlar da müzisyen çünkü.
3 oğlum var. Büyük oğlum Ankara Devlet Konservatuarı’nda viyolonsel öğretmeni, doçenttir. Eşi Ebru Bilkent senfoni orkestrasında flüt sanatçısıdır. Ortanca oğlum THY’de pilot ama o da keman çalar çok büyük bir tutkuyla. En küçük oğlum ses mühendisidir. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de diplomalı bu işi yapan çok az insandan biridir.