Şehidin ağabeyi SuperHaber’e konuştu/ Özel Röportaj

250 şehit verdiğimiz 2194 gazimizin olduğu 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıldönümüne kısa bir süre kala şehitlerimizden Halil Kantarcı’nın ağabeyi Murat Kantarcı SuperHaber’e konuştu.

15 Temmuz şehitlerimizden Halil Kantarcı ile yaşamını yitirmeden önce birçok kez TV programı yapmıştık. 28 Şubat’ın çocuk mağdurlarından olan Kantarcı, beyefendiliği ve duyarlılığı ile örnek bir kişiliğe sahipti. Şehadetini duyduğumda hem çok üzülmüş hem de şehit olmasına hiç şaşırmamıştım.

Ağabeyi Murat Kantarcı ile da hem şehidimizi hem de devam eden davasını konuştuk.

KARDEŞİMİ KAYBETMEDİK BİR ŞEHİT KAZANDIK

-Bir şehit ağabeyi olarak 15 Temmuz yaklaşırken neler söylersiniz?

Biz kardeşimi şehit verdik ama onunla gurur duyuyoruz. Neticede her nefis bir gün ölümü tadacak. Bu manada biz kardeşimi kaybetmedik biz ailemize bir şehit kazanmış olduk. Halil hep İslam davasının peşinden koştu. 9-10 yıl cezaevi hayatı yaşadı. O süreç çok sancılı geçti.5- 6 tane cezaevi değişti. En önemlisi de 15-25 yaş arası cezaevinde olduğu zamanlarda ziyarete gittiğimizde Halil hep bize “ağabey benim bir sıkıntım yok. Ben burada yaşıyorum, arkadaşlarım var, sizin de hayatınız dışarıda, burası benim için medrese-i yusufiye” diyerek teselli ederdi. Oradan dönerken sanki biz cezaevindeyiz de Halil bizi ziyarete gelmiş ve teselli ediyor gibi gelirdi. Halil bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunun farkındaydı ve şahadeti çok istiyordu, Allah nasip etti. O gün bizde dışarıdaydık, bize nasip olmadı. Halil ile en son konuşan bendim. Kendisine eve git, çocuklar evde belki korkarlar dedim. Halil’de “ağabey sen gidersen ben gidersem meydanlar kime kalacak” diye söylemişti. Rabbim nasip etti, şehadeti mübarek olsun.

28 ŞUBAT İLE MÜCADELESİNİ HERKES BİLİYOR

-Siz de az önce belirttiniz. Kardeşiniz küçük yaşlarda cezaevindeydi ve idamla yargılanıyordu. Şehit olmadan önce de özellikle 28 Şubat mağduriyetlerini gündeme getirmeye çalışıyor, mücadele ediyordu. Kendisi de şehit olmasaydı bir davadan yargılanması devam ediyordu. Bununla ilgili söyleyeceğiniz ne olur?

Halil hayattayken ömrü mahkemelerde geçti. Şehit oldu yine mahkemelere gidip geliyoruz. Kendisi şehit olmasaydı da yine mahkemelerde bedeniyle olacaktı. Şimdi belki o mahkemede yok ama mahkemesi devam ediyor. 28 Şubat ile mücadelesini herkes biliyor. Halil’in halen cezaevinde birçok arkadaşı var. Ortada hiçbir suç yokken. Bu arkadaşlar 22 yıldır cezaevindeler. Aslında bu da hukuk açısından büyük bir tezatı içinde barındırıyor. 28 Şubat kararlarının gözden geçirildiği günlerde bu kararların iptal edilip daha demokratik, tarafsız yargılanmaları gerekirken maalesef öyle olmuyor.

İNSANI KAHREDİYOR…

-Siz mahkemeye gittiğinizde ne hissediyorsunuz?

Davalar çok enteresan sanki bir tiyatro gibi. Darbeci hainler çıkıp kendilerini savunuyor. Hatta tümgeneraldi galiba bir gün boyunca savunma yaptı. Avrupa İnsan Hakları mahkemesine göre hakim de müdahale edemiyor. Ve o adamların bir kısmı kabul ediyor. Şöyle ki,15 Temmuz günü bu işin içindeydim. Yurtta Sulh diye bir WhatsApp grubunda yazmışım ama ben darbe olduğunu değil de bir terör tehlikesi olduğunu düşünerek bunları yazmışım diyor. Bunun karşılığında mahkeme başkanı şunu söylüyor; “Askerin karşısında elinde Türk bayrağı ile duran bir halk var. Bunun neresinde şüphe var.” O hain de, “ben anlayamadım” cevabını veriyor. Mahkeme başkanı “çocuklarımızı sana mı emanet ettik, sen saf mısın?” dediğinde avukatları “benim müvekkilime nasıl saf dersin” diye savunma yaptı. İnsanı kahrediyor. Müşteki avukatları kadar da bunların avukatları bulunuyor orada. Bizim de orada olmamız gerekiyor. Adam düğüne gider gibi elbisesini giyiyor, eline dosyasını alıyor, savunma yapıyor. İnsan bunları görünce keşke idam olsaydı diyor.

MAHKEMELERE 10 BİNLER GELMELİ

-15 Temmuz’u unutmamak gerekiyor bu manada katılımın daha çok olması gerekir vurgunuz önemli…

Halil eğer şehit olmamış olsaydı bugün o mahkemelerde olacaktı. Hem STK’ların hem de vatandaşların daha çok ilgi göstermesi lazım. Bu mahkemenin devamı olacak. 10 bin kişi gelsin. Adamların “siz durun biz çıkacağız” der gibi havaları var. Bu insanın daha çok içini acıtıyor.

ŞEHİT ÇOCUKLARI ONLAR

-Çocukları çok küçüktü. Amca olarak size babalarını soruyorlar mı?

En küçüğü 1,5 yaşında. Hiçbir şeyin farkında değil. Büyüğü de 11 yaşında. O da her şeyin farkında ve iç dünyasında yaşıyor. Ama ortanca Zeynep 4 yaşında ve tam arada kaldı. Babasının olmadığının farkında ama soruyor, “amca babam ne zaman gelecek” diye. Annesine de soruyormuş, babam gelsin gibisinden. Annesi “cennete gitti kızım artık gelmeyecek” diye konuşunca şimdi bunu da kabullendi. “Zeynep biz cennete gidince babanı göreceğiz” denildiğinde “iyi insanlar cennete gider” diyor. “Herkes gitmeyecek” diye söylüyor. Bundan birkaç ay önce bana dedi ki “amca babam geliyor,akşam geldi üzerinde pardesü vardı. Ben babamı gördüm.” Allah onlara kefil. Şehit çocukları onlar. Bizlerin haricinde vatandaşlar, kaymakamından bakanına, Cumhurbaşkanımızın çocukları, damadı sürekli ziyarete geliyor. Kader böyleymiş ama şu da var, Zeynep babasının adını taşıyan okulda okuyor.

RABBİM ŞEFAATİNE NAİL EYLESİN

-Başbakan Binali Yıldırım,” Aslan be Halil Kantarcı” dediğinde hepimiz çok duygulandık, elbette sizde…

Bu sözleri duyunca gurur duymaktan başka bir his olma ihtimali yok insanda. Birçok cami, su kuyusu, yetimhane açıldı Halil’in adına. Annem babam memlekette. Orada da programlar var. Bunların hepsi ile gurur duyuruyoruz. İnşallah bundan sonra kardeşime yakışır bir hayat yaşarız. Cennette buluşuruz. Rabbim şefaatine nail eylesin.

Özel Röportaj / SuperHaber - Arzu Erdoğral

İsrail'den Husilerin liderine 'Haniye, Sinvar ve Nasrallah' tehdidi! ABD'den Çin'e bir ilginç soruşturma: Bu kez neden iletkenler! Ankara Valiliği "Ezan okutulmadı" iddiası üzerine tahkikat başlattı
Sonraki Haber