Selda Bağcan konser ücretini düşürecek
Son dakika... Karantina sürecinde '40 Yılın 40 Şarkısı' 2 albümünü piyasaya süren Selda Bağcan, konser fiyatlarını düşüreceğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çok iş düştüğünü ifade eden ünlü sanatçı, ”Bugüne kadar birçok müzisyen işsiz kaldı. Çoğu günlük yevmiye ile çalışan çocuklar. Kültür Bakanlığı’nın bu insanları araştırıp bulup destek olması, para vermesi gerekir” dedi.
Hürriyet’ten Tülay Demir’e konuşan Selda Bağcan, ’40 Yılın 40 Şarkısı’ albüm serisinin 6 albümden oluşacağını söyledi. Bağcan, "Karantinayı evde geçirdim ama albüm hazırdı zaten. Her iş, telefon ve mail’le yürüdü. Albümü oturduğum yerden yaptım. 4 tane daha var sırada. Devamı gelecek.” dedi.
İşte Hürriyet’ten Tülay Demir’e konuşan Selda Bağcan'ın söyleşisi;
- “40 Yılın 40 Şarkısı” serinizin ikinci albümü geldi. Çalışmadan biraz bahsedelim mi? Double albüm sanırım.
- Evet. Birinci bölüm rock müzik, ikinci bölüm ise sadece türkülerden oluşuyor. Çok yeni, daha 15 gün oldu çıkalı.
- Artık yeni albüm denince dinleyicinin aklına ilk düşen “yeni klip” oluyor. Var mı yeni klip müjdesi de?
- Bir reklam teaser’ı oynuyor, gördünüz mü?
- Maalesef...
- Onu seyretmenizi tavsiye ederim. Kendim yaptım zaten. Van konserimizi koymuşlar internete. O videodan parçaları arka arkaya getirip reklam teaser’ı yaptım. O şekilde duyurduk albümü.
- Onu bugün izleyeceğim mutlaka. Teaser harici bir klip olmayacak mı?
- Şarkıların bir kısmının klibi zaten var. Ama rock bölümündeki ilk şarkı “Bilgisayar Dünya”ya çekeceğim.
- İlginç bir isim...
- “Bilgisayar dünya, duygusavar dünya. Sen ne dersen de ben de varım burada”... Ne güzel sözler, değil mi...
- Etkileyici. Yine de ben klasikçiyim galiba, aklım “Nem Kaldı”da, “Dostum Dostum”da...
- Daha neler neler var albümde. “Minnet Eylemem”, “Dam Üstüne Çul Serer”...
- Bu arada “Dam Üstüne Çul Serer” çok farklı çınlıyor kulakta.
- Özel çünkü... Attila Özdemiroğlu aranjmanı, senfonik orkestrayla yorumlandı.
- Seri ikinci albümle bitecek mi?
- Devamı gelecek.
- Hedef?
- Altı... Yani dört tane daha var sırada.
- Bu albümün hazırlıkları pandemi dönemine denk geldi değil mi?
- Karantinayı evde geçirdim ama albüm hazırdı zaten. Albümü oturduğum yerden çıkardım. Her iş, telefon ve mail’le yürüdü.
PANDEMİ, DÜNYA TURNESİNİ VURDU
- Şu pandemi karabasanına döneyim yine. Müzik sektörü ciddi sıkıntıya düştü, konserler iptal oldu...
- Benim konserlerim de ertelendi. Nisan ayında üç tane vardı mesela.
- Yurtdışı mıydı yine?
- Hayır, Türkiye konserleriydi. Ama belirsiz duruma düşen yurtdışı konserleri de var.
- Onlar nerelerde planlanıyor?
- Londra’da bir festival. 20-22 Ağustos arasında düzenlenecekti ama korona yüzünden yapılıp yapılmayacağı hâlâ belli değil. Bakalım...
- Belirsiz durumda başka organizasyonlar da var mı?
- Var. Bir Amerika, hatta dünya turnesi vardı. Sonra Hollandalı bir firma ile Avrupa turnesi için anlaşmıştık. Hepsi kaldı. Ha bir Barselona’da Primavera Festivali var ya...
- Evet...
- 2020’de 20’nci yılını kutlayacaktı. Ama tahmin edersiniz ki yapılamıyor. Bu nedenle kendilerine göre önemli artistlerden görüntü istediler. O görüntüm şimdi internette.
- Festival organizatörleri mi paylaştı?
- Tabii. Üstelik o dönem hiçbir yere ne fotoğraf veriyordum, ne video paylaşımı yapıyordum.
- Neden?
- Saçım beyazdı, uçta kırmızı boya kalmış. İstemedim öyle görünmek. (Kahkaha atıyor)
- Pandemi döneminde internet üzerinden canlı konserler pek revaçtaydı. Siz hiç böyle bir işe kalkışmadınız. Neden?
- Çok talep oldu aslında ama kabul etmedim. Adam gibi ses düzeni yok. Bir de saçlarımı beyaz bırakmıştım, bakayım öyle nasıl olacağım diye. Bir tek Primavera için yapılan ricayı geri çeviremedim.
100 YILIN 100 DİVASINDAN BİRİ
- Dünyaca ünlü birçok hayranınız olduğunu biliyorum.
- 1986’da Peter Gabriel’in desteklediği The Womad Foundation Festivali’nden davet almıştım ama pasaportum olmadığı için gidemedim. Buna rağmen festival komitesi festival plağında bir şarkıma yer vermişti. 2006’da da, 1976’da seslendirdiğim “Anadolu Folk Rock” tarzındaki türküleri içeren LP’m, Londra merkezli bir yapım şirketi tarafından dünyaya sunuldu.
- Ve bugün dünya müziğinin en saygın isimlerinden biri kabul ediliyorsunuz. Meltdown Festivali’ne de Türkiye’den davet edilen tek sanatçı sizmişsiniz.
- Asıl o organizasyonla ilgili şu detay etkileyici. Antony Hagarty, Boy George’a şöyle bir davet mesajı göndermişti: “Önümüzdeki iki haftayı gerçekten dört gözle bekliyorum. Gelin ve kahramanım Selda Bağcan’ı benimle görün!”
- Amerikalı Chelsea Wolfe da bir röportajında sizi yere göğe sağdıramadı.
- Beni rol model olarak gördüğünü açıklamış. “Selda Bağcan’ın sesi vücudumu sarsıyor” gibi bir sözü var. Çok gurur verici.
- Size gurur veren başka ne gibi paylaşımlar, komplimanlar, olaylar var?
- Amerika’da yapılan “Dünya Müziğinde Tarihi ve Yaşayan Efsane Kadınlar” listesinde bana da yer verildi. Bir de İngiliz müzik dergisi Rolling Stone, “100 Yılın 100 Divası” listesinde bana yer verdi. 2012 yılında Lincoln Center’da verdiğim konser Amerika’da “2012’nin en iyi 30 konseri” listesine girdi.
FIRSATINI BULAYIM DA BORCUMU ÖDEYEYİM DİYE BEKLİYORUM
- Dönelim yine bugüne... Kısıtlamalar kalkmaya başladı. Sizin konser maratonu ne zaman başlayacak?
- Teklifler ve görüşmeler başladı. Bir de üzerimizde avansları var bazılarının. Yapılacak konserler için büyük paralar verdiler. E biz de bekliyoruz fırsatını bulalım da borcumuzu ödeyelim diye.
- İsyan sesleri mi yükseldi?
- Hayır, hiç ses çıkarmıyorlar. Ben olsam o parayı bin kere geri istemiştim. (Gülüyor)
- Sıkıldı artık insanlar karantina ruhundan ama diğer yandan tehlike geçmiş değil.
- Doğru, o nasıl olacak şimdi. Diyelim konser mekanı 5 bin kişilik. Tedbir gereği yarısı olacak. 2 bin kişi gibi... O 2 bin kişiden alınan ücretler kimi tatmin edecek, organizatörler bu yükün altından nasıl kalkacak?
- Sanatçılar fiyat düşüreceklerini söylüyor...
- E tabii, ben de düşüreceğim. Kültür Bakanlığı’na da çok iş düşüyor aslında. Bugüne kadar birçok müzisyen işsiz kaldı. Çoğu günlük yevmiye ile çalışan çocuklar. Kültür Bakanlığı’nın bu insanları araştırıp bulup destek olması, para vermesi gerekir.
KONSERLER MİTİNG GİBİ GEÇİYOR
- Kalabalık anlamında zirvedeki konseriniz hangisi?
- Valla hepsi çok kalabalık oluyor, hepsi. Genelde çok kalabalık geçiyor konserler, hatta miting gibi oluyor. Benim şarkılarım da öyle ya, milleti azdırıyor. (Gülüyor)
HER ŞEYİ DİNLERİM
- Dünya çapında milyonlarca seveniniz var. Siz kimleri severek dinlersiniz?
- Her şeyi dinlerim. Bir an gelir arabesk dinlerim, sonra klasik batı müziğine geçerim.
- Arabeskte kimi dinlersiniz mesela?
- İbrahim Tatlıses tabii... İbo’nun sesi çok farklı.
- Onun taklidi de çok çıktı ama hiçbiri sesinin, yorumunun tadını vermedi.
- İbrahim Tatlıses çok farklı. Sesi farklı, duyguları farklı.
AYDA DÖRTTEN FAZLA KONSERE ÇIKIP KENDİMİ HELAK ETMEM
- Korona gibi olağanüstü bir durum yoksa, ayda ortalama kaç konseriniz oluyor?
- Ayda üç-dört. Geçmişte ayda 9-10 konser verdiğim de oluyordu ama artık ayda dört konseri geçerse isyan ediyorum.
- Neden?
- İstemiyorum çünkü... Çok yoruluyorum, sesim kısılıyor. Sesimi korumak adına yani. Bir de niye o kadar helak edeyim kendimi? Geçen yaz dört konser yaptık üst üste ve hepsi başka şehirdeydi. Uçakla oradan oraya geçiyorsunuz, uçağa yetişmek için sabah erkenden kalkıyorsunuz, koş koş koş konsere koş. Neyse ki iyi oteller tutuyorlar. Şımardık artık biz de, 5 yıldızlıdan aşağı olmaz! (Kahkaha atıyor) Bir de yaş aldığımız için herhalde, yaşımıza hürmeten kötü otelde yatırmıyorlar. Hatta bazıları kral dairesinde ağırlıyor. Ay diyorum ne güzel şey yaşlanmak.
- Gençken nasıldı ki durum?
- Gençken nerede böyle şeyler istemek? Ben 1971’de çıktım, ilk turnem 1972’deydi. Anadolu’da doğru dürüst otel yoktu, odaların camları kırıktı.
- O zamanki turneler, koşullar açısından epey zorluymuş demek...
- Sadece konaklanan yerler değildi sorun. Bir çıktık mı turneye, ilk 20 gün üst üste matine suare... En son 1978’de Cem Karaca ile turne yaptım. 66 gün matine suare düşünebiliyor musunuz?
- Nasıl dayandınız?
- Sonlara doğru “Bir şey olsun da şu şehirde konser yapamayalım” demeye başlamıştık.
- Ama iyi kazanmışsınızdır. 2 ay boyunca gece gündüz konser ne demek...
- Kazanıyordum tabii ama bugünkü kadar değil.
- Sanatçıların en iyi kazandığı dönem hangisiydi?
- Şimdi... Şimdi 100 binler konuşuyor. Hatta bazıları için milyonlar.
- Sizin de bir konserden 300 bin lira aldığınız söyleniyor.
- Evet, böyle bir haber yapıldı, ben de cevap yazdım: “Ya ben 300 bin lirayı bir arada görmedim ki hiç, ne konseri”...
- Az kazananlardanım demek mi bu?
- İyi iyi, çok şükür durum iyi. Geçmişten bugüne bayağı fark etti ama sektörde hâlâ doğru düzgün kazanmayanlar da var. Futbolcular gibi. Birisi alıyor milyon euro’lar, diğeri ayda birkaç bin liraya koşuyor.
İNSANLARDA BU İHTİRAS OLDUKÇA DÜNYA BARIŞI ZOR
- Korona dünyada algıyı değiştirecek, daha duyarlı olunacak, barış rüzgarları esecek diye umuluyordu. Bunlar için hâlâ bir umut var mı sizce?
- İnsanlarda bu ihtiras olduğu sürece dünya barışı biraz zor... Bir de şu silah tüccarları var, barışı asıl istemeyen onlar, çünkü silah satıyorlar. İnsanlar Ay’a gideceklerine dünyadaki açlığa bir çözüm bulsalar daha doğru olacak. Bir de şu gribe bir çözüm bulsalar...
- Grip mi!
- Grip, evet. Ya bunun hiç mi çözümü bulunamaz? Gripten neler çektiğimi bir bilseniz. Her sene grip aşısı oluyorum da eskisi kadar çekmiyorum artık neyse ki. Sadece yılda bir iki kez.
- Aşıdan önce...
- Amaaan, 15 günde bir griptim.
- Sesinizi de etkiliyordu tabii. Gerçekten bir ses sanatçısı için kabus.
- Her grip sesi etkilemiyor da bir değişik türü var, o geldi mi ses komple gidiyor. Sesi sadece hastalık da kısmaz bu arada. Uykusuzluk ve her türlü içki sesi kısar.