Şenol Göka'dan "Derde derman derdimiz..."
TRT eski genel müdürü Şenol Göka, SuperHaber için yazdı...
DERDE DERMAN DERDİMİZ
Her soru istediği, kendine uygun cevabı nasıl içinde barındırıyorsa, herhangi bir alanda karşılaşılan her sorun da çözümünü ya da çözümlerini bünyesinde barındırır. Soru ve cevabın, sorun ve çözümün böylesine birbirine mündemiç halde bulunması varlığın, varoluşun özündendir. Eğer insan bu özü, yani varoluşun kaynağını hatırlar, yeniden idrak eder ve gürleştirirse, özgürleşir ve buhrana dönüşen çözümsüzlükleri aşıp cevaplara ulaşabilir. Belki de hepsi bir “an” meselesidir. Her şey bir anda, yani bir lahzada ya da bir zihinde olup bitiverir. Anlamak, bir bakıma, zihni harekete geçirmenin yanında bu “an”a atıfta bulunmak ve “an”a havale etmek demek olduğundan önemlidir. Anlaşmak ve anlaşılmak da öyle… Cevap sorunun, çözüm çözümsüzlüğe götüren yolun içindeyse, bir an dönüp kendimize ve içinde
bulunduğumuz duruma daha derinlemesine bakmakta yarar var.Seyyid Nesimi’nin;
“Ey Nesimi can Nesimi bil ki Hak aynındadır
Bunca mahlukun vebali ulema boynundadır” diyerek özetlediği ve bilinmesine vebal yüklediği hal-i pür melalimiz, aynı zamanda bizi düze çıkaracak değerli bir başlangıç noktasıdır. Karizmatik kişiliklerin kriz ortamlarından neşet etmesi boşuna değildir. O halde, öncelikle boyutu ne olursa olsun, yaşanan sorundan kaçıp uzaklaşmak yerine onunla iç içe olup halleşmek gerekiyor. Dert bizimdir, bizimledir ya da Erdoğan’ın her fırsatta dediği gibi “bizim
derdimiz var, biz dertliyiz.” Bu derdin kıymetini bilmeliyiz. Benzer bir kaygıyla ne diyordu Aşık Veysel;“Derdimi söylemem dertsiz insana
Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez
Derdim bana derman imiş bilmedim
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz.”Etrafımız ateş çemberi. Bu yetmezmiş gibi yıllardır içimizde büyüyen fitne ve ihanet, çemberin ateşlenmesiyle birlikte harekete geçti. Paylaşılmış bir delilikle mücadele halindeyken, harlanmış ateş çemberini yarmak ve ateşi söndürüp ferahlamak kolay değil. Ateşin harı zayıflasa bile, közü daha uzun süre kalacak gibi. Yani sıcaklığı yaklaştıkça ve karıştırdıkça yeniden yeniden yakıcılığı hissedilecek. Her şeye rağmen, yaşanan sıkıntılar ve içinde bulunduğumuz dinamik coğrafya, ayrılma için değil birleşme için samimiyetle üstün gayret sarf edenlere önemli imkanlar sunacak
potansiyele sahiptir. Birlikte barış ve huzur içinde yaşamanın onca gerekçesi varken, ayrışmanın yapay etkenlerle körüklendiği bu coğrafya, güçlü bir birleştiriciye olan ihtiyacını her geçen gün daha çok hissettirmektedir. Dolayısıyla, bu krizden rahatlatıcı bir çözüm mutlaka çıkacaktır. Şu anda yaşananlar; daha sonra fitne çıkararak ya da çıkarttırılarak barışın kalıcılığına engel oluşturabilecek her türlü zararlı unsurun ayıklanma sürecidir. FETÖ, DHKPC, KCK-PKK, DEAŞ, PYD-YPG vb yurtiçi, yurtdışı kaynaklarca beslenen ve yönlendirilen onlarca terör örgütü bu ayıklanmayı sıkıntılı hale getirse de süreç tamamlanacak, kriz bir karizma çıkartacaktır. Yeter ki, yılgınlık baş göstermesin, süreç kesintiye uğramasın ve idealler kadük kalmasın. Avrupa’da baş gösteren ayrışma ve ayrılma girişimleri, varlıklıların refahı paylaşmak istememeleri gibi kadim bir sorunu yeniden siyaset ve sosyolojinin gündemine taşıdı.Dipten gelen bu dalga tsunamiye dönüşerek yıkıcı etkisini hızlandırabilir. Tarihi; derebeyliklere, küçük imtiyazlı grupların ayrıştırıcı ve bir diğerini sömürme anlayışlı yönetimine dayanan Avrupa, dikkatleri üzerinden uzaklaştırmak ve sorunlarını derinleştirmemek için çevresindeki her türlü farklılığı, ayrışma ve ayrılma unsuru olarak körükleme gayreti içinde. Karlılığın her şeyin üzerinde tutulduğu ve şirketlerin yönettiği ABD, şimdilik sorunsuz gibi dursa da Avrupa’da baş gösteren refahın paylaşılamaması huzursuzluğunun etkisine şaşırtıcı bir hızla girebilir. Bu yeni durum, özellikle yakın çevremizde daha fazla şiddet, daha fazla kaos için hakimiyet iddiasındaki güçleri medya başta olmak üzere ellerindeki her türlü imkanla daha fazla saldırganlaştırabilir, her türlü operasyona yöneltebilir. Yine de sonuç
buralıların, buradan dünyanın her yerine insanlık için yetişmeye, insanı odağına alarak insan hikayelerini gündemde tutmaya çalışanların lehine olacaktır. Bu yüzden, her türlü medya dahil, bütün imkanlarımızı seferber ederek ehl-i salibin savletini yine kırmak için bu coğrafyada bulunmaktan, bu coğrafyayla hemhal olmaktan,
sorunlarıyla mücadele etmekten uzak durulmamalıdır. Bunu kendi refahlarını sürdürebilmek adına diğerlerinden almak için yüzlerce kilometre uzaktan gelerek kaos oluşturmayı kendilerine hak görenlerden daha çok, huzuru ve barışı kendimize hak görme adına yapmalı, dert sandığımızı kendimize derman bilmeliyiz.