Şimşir Ormanı neden ölüyor? Şimşir Yanığı nedir? Tedavisi var mı?

Rize ilinin Çamlıhemşin İlçesi'ndeki Şimşir Ormanı'nı saran hastalık, 600 yıllık ormanı yok etmekle tehdit ediyor. Şimşir Ormanı neden ölüyor? Şimşir Ağacı hastalığı? Şimşir Yanığı nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mı? Konuyla ilgili bilgileri bu haberde bir araya getirdik.

Rize'de Fırtına Deresi'nin hemen yanındaki Şimşir Ormanı 600 yıllık tarihi barındırıyor. Orman, muhteşem görüntüsü ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen fotoğrafçılar için çazibe mekanı... Ancak bu görkemli ve değerli ormanla ilgili gelişmeler korkutuyor. Hastalıkla pençeleşen Şimşir Ormanı neden ölüyor? Şimşir Ağacı hastalığı ne? Şimşir Yanığı nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mı? Nasıl önlenebilir? Konuyla ilgili tüm bilgileri bu haberde topladık.

Ağaçlardan sarkan likenler ormana ayrı bir güzellik katarak adeta görsel bir şölen sunuyor. Orman Yüzüklerin Efendisi serilerindeki doğal platoyu andırıyor. Ancak son 5-6 yıldır ormandaki ağaçlara musallat olan bir hastalık bu muhteşem güzelliği tehdit ediyor. Ağaçlar hızla kururken, muhteşem görüntülere sahne olan orman hızla yok oluyor. Ormanı saran hastalığa ise bir türlü çare bulunamıyor. Bölgeye gelen turistlerin ziyaret etmeden gitmediği orman adeta yaşam savaşı veriyor.

Fırtına Deresi'nin hemen yanıbaşında bulunan Şimşir Ormanı 600 yıllık tarihi barındırıyor. Orman, muhteşem görüntüsü ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen fotoğrafçıların uğrak noktalarından.


Rize'nin Çamlıhemşin İlçesi'ndeki Şimşir Ormanı'nı saran hastalık, 600 yıllık ormanı yok etmekle tehdit ediyor.

Fırtına Deresi'nin hemen yanıbaşında bulunan Şimşir Ormanı 600 yıllık tarihi barındırıyor. Orman, muhteşem görüntüsü ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen fotoğrafçıların uğrak noktalarından.

Ağaçlardan sarkan likenler ormana ayrı bir güzellik katarak adeta görsel bir şölen sunuyor. Orman Yüzüklerin Efendisi serilerindeki doğal platoyu andırıyor. Ancak son 5-6 yıldır ormandaki ağaçlara musallat olan bir hastalık bu muhteşem güzelliği tehdit ediyor. Ağaçlar hızla kururken, muhteşem görüntülere sahne olan orman hızla yok oluyor. Ormanı saran hastalığa ise bir türlü çare bulunamıyor. Bölgeye gelen turistlerin ziyaret etmeden gitmediği orman adeta yaşam savaşı veriyor.

ŞİMŞİR AĞACI
Şimşir, şimşirgiller (Buxaceae) familyasının Buxus cinsinden çalılara verilen addır.

Genel olarak çalı nadiren ağaççık formunda herdemyeşil bitkilerdir. Sürgünleri dört köşelidir. Yaprakları derimsi, tam kenarlı ve tüysüzdür. Gölgeye dayanıklı, yavaş büyüyen nemli besin maddelerince zengin toprakları tercih eder. Çok nadir de olsa ağaç formunda olabilir ve kuşüzümüne benzer meyveler verir. Sudan yoğun olan ender bitkilerden biridir. Doğal görünümü ve dayanıklılığından dolayı tahta kaşık oymacılığında tercih edilirler.

Türler
Buxus austro-yunnanensis - Yünnan şimşiri
Buxus balearica - Uzun yapraklı şimşir.Türkiye
Buxus bodinieri
Buxus cephalantha
Buxus cochinchensis
Buxus colchica - Gürci şimşiri
Buxus hainanensis - Hainan şimşiri
Buxus harlandii - Harland şimşiri
Buxus hebecarpa
Buxus henryi - Henry şimşiri
Buxus hyrcana - Hazar şimşiri
Buxus ichangensis
Buxus latistyla
Buxus linearifolia
Buxus megistophylla
Buxus microphylla - Japon şimşiri
Buxus mollicula
Buxus myrica
Buxus papillosa
Buxus pubiramea
Buxus rivularis
Buxus rolfei
Buxus rugulosa
Buxus rupicola
Buxus sempervirens - Adi şimşir.Türkiye
Buxus sinica - Çin şimşiri
Buxus stenophylla
Buxus wallichiana - Himalaya şimşiri

Afrika, Madagaskar
Buxus acuminata
Buxus calcarea
Buxus capuronii
Buxus hildebrantii
Buxus humbertii
Buxus itremoensis
Buxus lisowskii
Buxus macowanii
Buxus macrocarpa
Buxus madagascarica
Buxus monticola
Buxus moratii
Buxus natalensis
Buxus obtusifolia
Buxus rabenantoandroi

Amerika
Buxus aneura
Buxus bartletii
Buxus brevipes
Buxus citrifolia
Buxus crassifolia
Buxus ekmanii
Buxus excisa
Buxus heterophylla
Buxus imbricata
Buxus lancifolia
Buxus macrophylla
Buxus mexicana
Buxus muelleriana
Buxus olivacea
Buxus pilosula
Buxus portoricensis
Buxus pubescens
Buxus rheedioides
Buxus vahlii

 

ŞİMŞİR ORMANI NEDEN ÖLÜYOR? ŞİMŞİR AĞACI HASTALIĞI NE?
Şimşirlerimiz Üzerinde Yeni bir Tehdit: Şimşir Yanıklığı adlı çalışmayı yapan Aliye Altunışık, Funda Oskay,  Ayşe Gülden Aday Kaya, Asko Lehtijarvi ve H. Tuğba Doğmuş Lehtijarvi'nin derlediği bilgiler şöyle:

"Ülkemizde şimşir, peyzaj amaçlı yetiştiriciliğinin dışında, yaklaşık 1000 hektarlık alanda yayılış gösteren doğal popülasyonlara sahiptir. Bu doğal popülasyonlar çoğunlukla ormanın alt tabakasında yer alan Buxus sempervirens L. türünden oluşmaktadır. Şimşir, Karadeniz ve Marmara Bölgelerinde Akdeniz Bölgesine oranla daha geniş bir yayılış gösterir. Ancak bu popülasyonlar, değerli şimşir odununun bilinçsizce kesilmesi ve çiçekçilikte plansız kullanım nedenleriyle yüzyıllardır zarara uğramaktadır.

Morfolojik özelliklerinden dolayı B. sempervirens’in de içinde bulunduğu bazı bitki türleri genellikle süs bitkisi ya da dekoratif ağaç olarak düşünülmektedir. Bunun yanı sıra şimşir odunu, oyuncak, tarak, kaşık, tabak, makine yatakları, tavla pulu, ağızlık, mekik ve süs eşyaları yapımı gibi farklı kullanım alanlarına sahiptir. Plansız kullanımı nedeniyle günümüzde ancak sınırlı bir yetişme alanına sahip olan şimşirin tamamen yok olmasını önlemek için düzenlenen amenajman planlarında şimşire de yer verilmelidir.

Patojenin Türkiye’ye ne zaman ve nasıl giriş yaptığı tam olarak bilinmemektedir. Karadeniz Bölgesi’nde 2012’de gerçekleştirilen çalışmalar, patojenin doğal B. sempervirens popülasyonlarında, şiddetli şekilde yaprak dökümüne ve ağaç ölümlerine neden olduğu, ancak bu zararın alanın topografik özelliklerine ve konukçu türünün duyarlılığına göre değişkenlik gösterdiğini, bazı alanlarda daha yoğunken diğer bazı alanlarda daha az zarar oluşturduğu gözlenmiştir.

Örneğin, hastalık etmeninin Karadeniz kıyılarının nemli nehir vadileri boyunca 3-25 km mesafede dikey yayılış gösterdiği ancak iç kısımdaki nehir vadilerine henüz yayılmadığı görülmektedir. Bunun yanı sıra, hastalık etmeni yakın zamanda B. sempervirens fidanlıklarında da tespit edilmiştir. Şimdiye kadar incelenen bütün fungal izolatların fungisitlere karşı daha hassas olan G1 clade’e ait olduğu saptanmıştır.
Patojene karşı hassasiyeti nedeniyle B. sempervirens bireyleri üzerinde fungisit kullanımı, hastalık
etmeniyle mücadelede mümkün olan tek alternatif yöntem olarak görünmektedir. Bununla birlikte, bu alanda kullanılacak olan kimyasalların, orman ekosistemine ve çevredeki yerleşim bölgelerine vereceği zarar, fungisit kullanımını sınırlamaktadır.

ŞİMŞİR YANIĞI NEDİR?
Fungusun uygun koşullarda yaşam döngüsünü bir hafta gibi kısa bir sürede tamamlaması, fungisit uygulamalarının tekrarlı olmasını gerektirdiği için, ciddi bir dezavantaj olarak görülmektedir. İnsan kaynaklı tahribatın yanı sıra, Cylindrocladium buxicola (Henricot ve Culham, 2002) adı verilen fungusun neden olduğu “şimşir yanıklığı”, bu türün en önemli hastalıkları arasında yer alır. Günümüzde hastalık nedeniyle uğranan kayıplar, o denli ciddi boyutlara ulaşmıştır ki şimşir, birçok ülkede süs bitkisi olarak kullanılamaz hale gelmiş, doğal yetişme ortamlarından hızla yok olmaya başlamıştır. Dolayısıyla, “şimşir yanıklığını”, orman, fidanlık, park ve bahçelerdeki şimşirlerin “en tahripkar hastalığı” olarak tanımlamak yanlış olmaz.

Söz konusu yabancı istilacı tür, son 20 yılda Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülkede giderek artan bir hızla yayılmaktadır. Bu yayılışta hastalıkla bulaşık ancak belirti göstermeyen fidan, çelik, tohum, sürgün ucu gibi bitki materyallerinin taşınması önemli rol oynar. Hastalığın ülke içi ve ülkeler arası yayılışının engellenmesi ve kontrol altında tutulmasında, mümkün olan en sıkı tedbirlerin uygulanması mutlak bir gerekliliktir.

C. buxicola orijini bilinmeyen yabancı istilacı türlerden biridir. Şimşir yanıklığına yol açan bu fungal patojen, ilk kez 1990 yılı ortalarında Birleşik Krallık’ta ortaya çıkmış ve özellikle hastalıklı bitki ticareti aracılığıyla buradan tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Hastalık Avrupa ile sınırlı kalmamış, 1990’ların sonlarına doğru Yeni Zelanda (Crous vd., 2002) ve 2011’de Kuzey Amerika’ya kadar ulaşmıştır.

Hastalık etmeninin bulunduğu ülkeler Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, İran, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Gürcistan, Almanya, İrlanda, İtalya, Hollanda, Norveç, Rusya, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve Yeni Zelanda olarak verilmiştir.

Biyolojisi
Hastalık etmeni, nemli ve ılık (~18-25 °C) hava koşullarında bir hafta içerisinde hızla tamamlanabilen  bir hayat döngüsüne sahiptir. Patojen, başarılı bir enfeksiyon için yüksek nem ya da serbest suya gereksinim duyar. Bu koşullar altında, fungusun eşeysiz sporları, yaprak yüzeyine bulaştıktan 7 gün sonra tüm yüzeyi kaplamaktadır. Yani koşullar hastalık etmeni için uygun olduğunda her 7 günde yeni bir enfeksiyon gerçekleşmektedir. Sporların yayılışı, kısa mesafede yağmur ve rüzgarla, uzun mesafede ise dereler ve taşkın suları aracılığıyla gerçekleşir. Sporlar ayrıca kuşlar, hayvanlar ve insanlar üzerine, tırmık, budama, kesme vb. işlerde kullanılan makas gibi aletlere ya da hastalıkla bulaşık bitkilerin nakliye sırasında temas ettiği yüzeylere yapışarak da taşınabilir.

Hastalık etmeninin yayılışında, toprağa dökülen bitki artıkları da önemli rol oynar. Fungus oluşturduğu dayanıklı yapılar sayesinde, bitki artıklarında ve toprakta 5 yıla kadar canlılığını muhafaza edebilmektedir.

Hastalık Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın en önemli belirtisi “şiddetli yaprak dökümü” dür. Hastalığın ilk belirtileri, yapraklarda görülen açık ya da koyu kahve renkli lekelerdir. Daha sonra bu lekeler genişleyerek, iç içe daireler şeklinde konsantrik bir görünüm alır. Hastalıklı yapraklar, bir süre sonra tümüyle kahverengi ya da saman rengine dönüşür ve dökülür. Hastalığın diğer bir tipik belirtisi de, ana gövdede ve dallarda, kahverengi ya da siyah renkli, boyuna çizgi şeklindeki kanser oluşumlarıdır.

Hastalıktan etkilenen yapraklar, hastalık etmeninin gelişimi için uygun olan nemli ve ılık hava koşulları altında, bir hafta gibi kısa bir sürede dökülür. Ancak havaların daha geç soğumaya başladığı dönemlerde hastalığa yakalanan bitkiler söz konusu belirtileri göstermeyebilirler.

Hastalığın Ülkemizde Yeni Bölgelere Girişi ve Yayılışı Nasıl Önlenebilir?·
- Şimşirin doğal yayılış alanlarında, şimşir üretimi yapılan devlet fidanlıkları ve özel fidanlıklarda ilgili kişiler hastalık konusunda bilgilendirilmeli/eğitilmelidir.

- Şüphelenilen ya da belirti taşıyan bireylerden örnekler alınarak kesin teşhis için uzmanlara gönderilmelidir.

- Şimşirlerin (fidan, çelik, tohum, sürgün ucu vb.) yurt içi ve yurt dışı transferleri sıkı kontrol altında tutulmalı ya da tamamen durdurulmalıdır.

- Ormanlarımızda şimşir sürgünü toplama faaliyetleri sınırlandırılmalıdır.

- Riskli ya da hastalıklı orman ve fidanlıklarda, konukçu bitki ile temastan sonra kıyafetler ve ayakkabılar başka alanlara geçmeden önce temizlenmeli, kullanılan aletler (tırmık, kesme aletleri) ve şimşirlerin taşındığı nakliye araçları da dahil olmak üzere hastalığın bulaşmasına neden olabilecek tüm kaynaklar uygun dezenfektanlarla temizlenmelidir.

Kültürel Önlemler
- Fidanlıklarda, fidanlar arası mesafe arttırılmalı, doğal orman alanlarında ise üst tabaka kaldırılarak aralama ve budama gibi silvikültürel yöntemlerle ağaçlar arası hava sirkülasyonu sağlanmalıdır.

- Fidanlıklarda üstten sulama yapmaktan kaçınılmalıdır.

Kimyasal Mücadele
- Fidanlık, park ve bahçelerde koruyucu fungisit uygulamaları yapılabilir. Chlorthalonil kullanımının fidanlık koşullarında başarı sağladığı bildirilmektedir.

- İlaçlama yapılan fidanlarda hastalığın maskelendiği unutulmamalı ve bu tür fidanların bulunduğu riskli bölgelerden diğer alanlara hiçbir şekilde fidan transferi gerçekleştirilmemelidir.

Gürcistan'da siyasi kriz derinleşiyor! Alperen Duymaz kimdir, nereli? Kaç yaşında ve hangi dizilerde oynadı Inter Como şifresiz canlı maç izle İtalya Ligi şifresiz maç
Sonraki Haber