Seçim öncesinden beri normalleşmenin, dilin ve üslubun kontrolünün zaruri hale geldiğinden bahsediyoruz. Ancak, siyasetçiler erken seçime hazır olduklarını ispatlamak istedikleri için midir, yoksa hala seçimden çıkmış olduklarını fark etmediklerinden midir kavgaya devam ediyorlar.
Bu sertlik, konuşma zeminlerini ortadan kaldırıyor. Makuliyeti çökertiyor. Ölçüyü, endazeyi şaşırtıyor.
CHP, Milliyetçi Hareket Partisi’nin farklı bir siyasi parti olduğunu unutup, aldığı oya bakmaksızın sürekli ayar vermeye uğraşıyor. Kendi oyunu HDP’ye kaptıran, bundan rahatsızlık duymayan bu parti, seçimde koyduğu hedefin 10 puan, bir önceki seçimde aldığı oyun bir puan altında oy aldı, ancak nedense bunun üzerinde durmuyor, sorgulamıyor… Birinci olan partinin oy kaybettiğini söylüyor, ancak kendisinden 16 puan yukarıda olduğunu görmüyor. Birinci partinin milletvekili sayısının kendisinin iki katı olduğunu anlamıyor. TBMM Başkanlığı’na neden kendi adayının seçilmediğini, seçilemeyeceğini kavramıyor, MHP’ye saldırıyor…
CHP agresif davrandıkça, MHP’liler de cevap vermeye uğraşıyor. Cevap vereyim derken de, nezaketi ve konuşmalarındaki özeni ile maruf Devlet Bahçeli’nin bile tepkisini çeken gereksiz, yersiz, hadsiz cümleler sarfediliyor.
Cumhuriyeti kuran, büyük millet hizmetleri olan bir partiyi eleştirmek ayrı bir şey, yaptığı yanlışlara dikkat çekmek ayrı bir şey; birilerine atıfta bulunarak bile olsa hakaret etmek ayrı bir şey…
Bu bakımdan, CHP’ye ve CHP’lilere yönelik bu türden bir niteleme asla kabul edilemez. Herhangi bir nedenle zikredilemez. Zikredilmesi de mazur görülemez. Söz ağızdan çıktıktan sonra, spin doktorluğu bu işin tedavisine her zaman yetmez. Spin doktorluğu, özellikle siyasetçilerin kontrolsüz, ani, taprip eden açıklamalarını takiben durumu düzeltmek için, “onu öyle demedim, bunu böyle demedim” türünden düzeltici, tedavi edici açıklamalar için kullanılan bir iletişim bilimi terimidir. Eskiler, bu durumlarda “zırva tevil götürmez” derler…
Siyasettir, dövene elsiz, sövene dilsiz olunmaz. İlla, her söze cevap vermek de gerekmez. Bunun bir kararının olması lazımdır. MHP’lilere önerim, Devlet Bahçeli’yi takip etmeleridir. Onun en sert ifadelerinde bile aslında kendi içinde zarafeti, hassasiyeti olan, ayrıca tavzihe ve tevile ihtiyaç bulunmayan cümlelerini tekrarlamalarıdır.
TBMM Başkanlığı seçimleri geride kalmıştır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başkanı arayıp kutladığını beyan etmiştir. Kaldı ki, Sayın Kılıçdaroğlu’da üslup konusunda hassasiyeti olan bir insandır. Bu da mühim bir faktördür siyaset için. Ahmet Davutoğlu, seçim bittiği günden beri çok büyük bir hassasiyetle tüm taraflara incitmeyen, kırmayan, ölçülü bir dil kullanmaya özen göstermektedir. Şimdi, bu örnekler ortada iken, aşağıdaki isimlerin kavgayı körüklemesi, pire için yorgan yakması anlaşılabilir değildir.
Seçim bitti. Hükümet kurma süreci başladı. Sürecin geç başlaması da hayırlı oldu. Hiç değilse, olurlar ve olmazlar tartışıldı. Şimdi, hızlı bir şekilde olurdan hareketle netice alınması daha yerinde olacak; görevlendirmede yaşandığı düşünülen gecikme, hükümetin tesisi noktasında telafi edilebilecektir.
Her kesimden Devlet Bahçeli’ye eleştiri yöneltiliyor. Bunların pek çoğu yersiz ve haksız. Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı durduğu yerde duruyor. Olmazların peşinde değil. CHP, AK Parti ile olası bir koalisyonu tabanına anlatmak için MHP üzerinden bir çıkış arıyor, ancak yanlış yapıyor. Ne taktik, ne stratejik bir yarar bulmayacağı birçok adım atıyor. MHP, koalisyona girmeyeceğini bir şekilde netleştirmekle aslında CHP’nin elini güçlendirdi. Tek alternatif haline getirdi. AK Parti ise, çok akıllı bir strateji ile, denklemde asla olmayacağını bildiği halde, hala MHP sanki bir diğer alternatifmiş gibi davranıp, CHP’nin duruşunu bozuyor.
CHP, MHP’nin denklemde görünmesinden rahatsız, koalisyon ortaklığının biteceğinden, hükümet şansının kaçacağından korku ve panikle, yandaş kalemleri vasıtasıyla MHP’ye itibar algısı peşinde koşuyor.
Korkmasına gerek var mı? Yok.
Artık CHP’nin de AK Parti’nin de, diğerlerinin de, herkesin de şunu görmesi lazım, Devlet Bahçeli ne diyorsa o… Devlet Bahçeli, orada öyle, burada böyle konuşmaz. O gün öyle, bu gün böyle demez. Buna karakteri müsait değil. Bir de Devlet Bahçeli, gerçekten çok açık şeffaf bir siyasetçi. Devlet Bahçeli’nin sıkıntısı, en yakınındaki isimlerin bile kendisini anlama güçlüğü içinde olması. MHP adına konuşanlar, davrananlar biraz sabırlı ve sakin olmayı becerseler, Devlet Bahçeli onları parlamentoya taşıdığı gibi iktidara da taşıyacak, ancak, bu da MHP’de yok…
Son bir komikliğe dikkat çekmek istiyorum. Bir masabaşı araştırmacısı MHP’nin önümüzdeki seçimde tabanının %65’ini kaybedeceğini söylemiş. Baraj altı kalır demiş… Bunlar ne yiyor, ne içiyor, ne ile besleniyorlar da böyle akıl küpü oluyorlar, zekalarını parlatıyorlar, merak ediyorum…
Burada yazıyorum, gidilecek bir seçimde zararlı çıkma ihtimali en yüksek olan parti CHP’dir. Oylarının HDP’ye kaptırdı, kaptırmaya da devam edecek. Çözüm süreci devam ettiği müddetçe, AK Parti’yi şu ankinden daha parlak bir akıbet beklemiyor. Öyle, birilerinin masabaşı üretimleri ile, MHP böyle sade suya tirit iddia ve ithamlarla bitti demekle bitmez, oyları erimez, bu iki partiyi beslemez…