Şok iddia... Yaşar Kemal'e Nobel ödülünü CIA engellemiş...
İngiliz ve Amerikan edebiyatı dersleri veren, bir dönem Türkiye'de de çeşitli üniversitelerde akademisyen olarak çalışan Prof. Barry Charles Tharaud, Yaşar Kemal'e Nobel Edebiyat Ödülü verilmemesinin büyük haksızlık olduğunu söyledi... Yaşar Kemal'in Homeros, Shakespeare ve Charles Dickens gibi edebi zenginliğe sahip bir yazar olduğunu vurgulayan Tharaud, Nobel'i engelleyenin ise CIA olduğunu savundu... Yaşar Kemal ile Van Gogh'un benzediğini ifade etti...
İngiliz ve Amerikan edebiyatı dersleri veren, bir dönem Türkiye'de de çeşitli üniversitelerde akademisyen olarak çalışan Prof. Barry Charles Tharaud, Yaşar Kemal'e Nobel Edebiyat Ödülü verilmemesinin büyük haksızlık olduğunu söyledi... Yaşar Kemal'in Homeros, Shakespeare ve Charles Dickens gibi edebi zenginliğe sahip bir yazar olduğunu vurgulayan Tharaud, Nobel'i engelleyenin ise CIA olduğunu savundu... Yaşar Kemal ile Van Gogh'un benzediğini ifade etti...
Geçmişte Türkiye’de çeşitli üniversitelerde görev yapan Prof. Barry Charles Tharaud, Yaşar Kemal’in beş erken dönem romanı İnce Memed I, Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, İnce Memed 2 üzerine incelemelerini ‘Çukurova-Yaşar Kemal Edebiyatının Temelleri’ adlı kitapta topladı.
"HOMERAUS DESTANLARIYLA YARIŞABİLECEK EDEBİ ZENGİNLİKTE"
Tharaud, Karar Gazetesi'nden İnci Döndaş'a verdiği röportajda, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitapla amacının Yaşar Kemal’in yaşamı ve eserleri konusunda tarafsız bir değerlendirme yapmak, Avrupalı okuyucuya Kemal’le ilgili derinlikli bir görüş sunmak, üçüncüsü ise Yaşar Kemal’in politik ve kültürel koşullardan dolayı günümüzde hak ettiğinden daha az tanındığı İngilizce konuşan dünyaya, onun yaşamı ve erken dönem eserleri hakkında genel bilgi vermek olduğunu söylüyor. Zira Tharaud’a göre bu beş roman Homeros destanlarıyla yarışabilecek edebi zenginliğe sahip. Ona Nobel Edebiyat Ödülü verilmemesini büyük haksızlık olarak gören Tharaud sorularımızı yanıtladı...
Yaşar Kemal’in eserleriyle ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız?
1984’ten 1986’ya kadar Ankara’da Fulbright Profesörü olarak çalıştım. O yılların sonuna doğru ‘İnce Memed’in İngilizce çevirisini satın aldım. Romanı çekici buldum ve ABD’ye döndüğümde derslerimde öğretmeye başladım. Homeros’tan modernlere büyük klasikleri anlattığım dünya edebiyatı derslerimde, dersin en popüler eseri İnce Memed oldu.
Onun romanlarını neden çok seviyorsunuz?
Başlangıçta en ilgi çekici olan şey Yaşar Kemal’in zulüm ve baskıya karşı mücadele tasviriydi. Öğrenci olduğum günlerimde Dickens’ın ‘Oliver Twist’ini ilk okuduğumda kızdığımı hatırlıyorum. Çünkü baskıcı toplumsal sistemin merhametinde olan yetim bir çocuğa uygulanan acımasız baskıyı tasvir ediyordu. Charles Dickens ile Yaşar Kemal arasında sosyal çevre ve tarihsel dönem arasında büyük farklar olmasına rağmen, ikisi de zulme karşı savaştaydı. Şahsen bu zulmü deneyimlemiş ve dolayısıyla büyük bir insanlık davası için yürekten yazıyorlardı. Ayrıca ikisi de birey doğa karşıtlığı gibi evrensel felsefi temalara eğiliyorlardı.
Onu evrensel yapan nedir?
Yaşar Kemal, diğer bütün büyük yazarlar gibi evrensel çünkü hepimizin er ya da geç yüzleşmesi gereken konuları ele alıyor. Örneğin, insanlar yaşlandıkça, güç kaybı yaşarlar, fiziksel görünümleri değişir ve zihinsel keskinliklerini kaybederler. Bu değişimler, onlara eşlik eden psikolojik stresler ortaktır. Hepimiz kendi ölümümüzü görüyoruz. Bazen din ve kültürün birincil amacının ölümle yakınlık kurmak olduğunu düşünüyorum. Çoğu din ve kültür bunu varoluşçuların ‘kötü kader’ dediği şekilde yapar, yani inkâr yoluyla, ölümün olmadığını varsayarak. Fakat ancak ölümü kabul edersek kendimizi ve insanoğlunu kabul edebilir, böylece daha zengin ve dolu dolu bir hayat yaşayabiliriz. Yaşar Kemal’in hayatının ‘ilkel olayı’, babasının üvey kardeşi Yusuf tarafından öldürülmesine çocukken tanık olmasıydı. Yaşar Kemal’in sanatının tümünün bu ilkel olaya bir şekilde yanıt olduğunu düşünüyorum. Her romanında yazarla tanımlanan bir karakter vardır. Otobiyografik üçlemesi olan ‘Kimsecik’te Mustafa; ‘Dağların Öteki Yüzü’ üçlemesinde Hasan... Büyük yazarlar gibi Yaşar Kemal bizi etkileyen kaygılara değinmiştir; hepimizi bir kadın dünyaya getirir, hepimiz değişir, gelişir ve belli psikolojik streslere katlanır ve ölürüz. Yaşar Kemal, Charles Dickens, John Steinbeck, Emile Zola ve diğer birçok yazar tarafından yoksulluk ve zulüm konuları ele alınsa da, bu ‘Marx’ temaları kendi başına evrensel nitelik kazanmak için yetersizdir. Yaşar Kemal, Homeros, Rabelais, Shakespeare, Charles Dickens ve zaman zaman kıyaslandığı William Faulkner gibi daha derin sorunlara eğilmiştir, Steinbeck ve Zola ise bana böyle yapmamışlar gibi görünüyor.
Peki Türk edebiyatı için önemini nasıl anlatırsınız?
Yaşar Kemal ve Nâzım Hikmet modern Türk edebiyatının Shakespeare’i. Nâzım Hikmet, Bursa’da cezaevindeyken, Türk şiir dilini Anadolu lehçesiyle temas ettirerek zenginleştirdi. Yaşar Kemal de benzer bir şeyi başardı bunun dışında Yaşar Kemal, Anadolu Türkçesinin yerli bir konuşmacısıydı. Anadolu lehçesinin birçok sözünü modern yazılı ve sözlü Türkçe’nin bir parçası haline getirdi. Shakespeare’in İngilizce için yaptığının aynısını Türkçe’ye yapmayı başardı. Aradaki fark şöyle: Shakespeare Latince ve Yunanca’dan İngilizce’ye yeni kelimeler, Yaşar Kemal ise Türkçeye Anadolu’daki lehçe ve kültürünü ithal etti. Dahası, Türkiye’de Doğu ve Batı unsurlarını bir araya getiren yeni bir edebiyat için bir potansiyel oluşturdu, bu gerçek anlamda ‘dünya edebiyatı’ örneği.
EDEBİ AÇIDAN PAMUK’TAN DAHA İYİ
Kitapta yazdığınız üzere Nobel Edebiyat Ödülü verilmemesinin haksızlık olduğunu düşünüyor musunuz?
Yaşar Kemal gibi bir yazara karşı çalışan ideolojik güçler var. Yaşar Kemal’in bazı çevrelerde ‘Marksist’ bir yazar olarak tanımlanması talihsizlik. İlk siyasi ilişkileri bilinmeseydi, Marksist olarak damgalanması pek olası değildi. O bir hümanistti ancak davetsiz Marksist stereotipi onu, sınıf savaşını çok uluslu şirketlerin ve süper zenginlerin lehine işleyen örgütlerin görüş alanına soktu. Mesela CIA’in Boris Pasternak’a 1957’de Nobel Ödülü verilmesinde, 1964’te Pablo Neruda’nın bu ödülü alamamasında ve 1973’te Neruda’yı öldüren Pinochet rejimini kuran darbeyi onlar için tasarladığındaki rolünden eminiz. Onların Yaşar Kemal’in Nobel almasını engellemek için çalışmadıklarını düşünmek mümkün görünmüyor. 1970’lerin başından bu yana Nobel Ödülü incelenmiş ve tartışılmıştır. Yaşar Kemal, Çukurova’daki beş romanına dayanarak, ödülü almış olmalıydı.
Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü aldı, sizce onun romanları Yaşar Kemal’inkinden daha mı iyi?
Orhan Pamuk’a övgüde bulunan arkadaşlarımın görüşlerine saygı duyuyorum ama Pamuk’un çalışmalarının Yaşar Kemal’inkilerden daha zengin ve değerli olduğunu düşünmüyorum. Hatta tersine, Orhan Pamuk’un bazı çalışmalarını okunmaz buluyorum, ‘Kara Kitap’ gibi. ‘Sessiz Ev’, ‘Kar’ ve bazı eleştirmenlerin ‘düşüş’ olarak değerlendirdiği ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ı sevdim ama genel olarak Pamuk’u okumak için cazip bulmuyorum. Onun bazen oryantalizme kaçtığını düşünüyorum, Pers minyatür kültürünü ‘Benim Adım Kırmızı’da kullanışı gibi. Edebiyat teorisini de fazla akademik biçimde kullandığına inanıyorum, bu bana sanki akademik bir kitle için yazıyormuş gibi hissettiriyor.
VAN GOGH GİBİYDİ
Kitapta Yaşar Kemal ile Van Gogh arasında benzerliklerden bahsediyorsunuz. Nedir bunlar?
Büyük sanatçıların ve yazarların gerçekliğimizi değiştirdiğine inanıyorum. Hayatı yeni perspektiflerden görmeyi öğretiyorlar. Toplumumuz, kültürümüz, bize belirli bir şekilde görmeyi öğretir. Genellikle, toplumumuz bir şeyleri ‘görmemizi’ öğretmezse, görmüyoruz. Büyük sanatçılar, hayatı yeni bir bakış açısıyla görürler ve bize ‘yeni açıyı’ öğretebilirler. Toplum, aynı şeyleri aynı şekilde görmek için bizi eğitiyor; böylece birbirimizi anlayabiliyor ve bir kültürün kurulacağı konusunda ortak bir vizyona sahip olabiliyoruz. Bununla birlikte, diğer kültürlerin hayatlarını zenginleştirebilecek değerli görme şekilleri vardır. Büyük sanatçılar, diğerlerinin gözünden bakmamızı sağlıyor, bu da farklı kültür ve sınıflardan insanların birbirlerini daha iyi anlamasını sağlıyor.