Son 6 ayda Türkiye’den 30 bin Suriyeli Mısır'a gitti
Nagehan Alçı vatandaşlık konusunu Suriyelilere sordu: "Süreç hep çok yavaş ilerliyordu ancak son günlerde yıllardır uyuyan bazı dosyalarla ilgili hareketlenme olduğunu duyuyoruz, hepsi bu, yeni başvuralara yönelik değil bu duyum.”
İç savaş nedeniyle Türkiye'ye sığınan ve uzun yıllardır ülkelerine dönemeyen Suriyeliler artık Türkiye'de istenmedikleri görüşünde..
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, Türkiye'de yayın yapan Suriye TV’nin çalışanları ile görüşerek yaşam şartlarıyla ilgili bilinmeyenleri sordu.
"Suriyelilerin en büyük kanalı Suriye TV’nin Sefaköy'deki stüdyolarında bir gün" başlıklı yazısında kanal hakkında bilgi veren Alçı şu ifadeleri kullandı;
"Türkiye’de kurdukları en büyük medya platformu olan Suriye TV’ye gittim. 2018’de kurulan Suriye TV, Sefaköy’de Katar merkezli bir fonun üç ayaklı girişimi.
Başta Türkiye olmak üzere diasporadaki ve Suriye’deki Suriyelilere hitap ediyor. Siyasetin yanı sıra ekonomi, kültür-sanat ve eğlence programlarına da yer veriyor.
Kanalda 10-15 kadar Türk çalışan da mevcut.
Kanalın genel müdürü Hamza el Mustafa ile tüm stüdyoları ve teknik odaları gezdik.
El Mustafa iki yıl önce profesyonel yönetici olarak Londra’dan gelmiş. Daha önce de Katar’daymış.
Hem kendisiyle, hem de kameramanından, stüdyo şefine kadar birçok kişiyle sohbet ettim."
KAÇ KİŞİ DEVLET YARDIMI ALIYOR?
Suriyeli medya çalışanları ile kendileri hakkındaki polemikler konusunda sohbet ettiğini aktaran Alçı şöyle devam etti;
"Buradaki hayatlarını, kendilerine yönelik giderek artan tepkiyle ilgili düşüncelerini, hastanede sıra beklememekten devletten para aldıklarına kadar haklarındaki iddiaları sordum.
Bugün İstanbul’da farklı Arap ülkelerinden gelip buraya yerleşen Arapların kurduğu 25 ayrı medya platformu bulunuyor. Bunlardan 3’ü Suriyelilere ait: Suriye TV, Orient ve Aleppo Today. Orient şu an yalnızca sosyal medya üzerinden yayın yapıyor ancak Suriye ve Aleppo Today’in yayınlarına hem uydudan hem de sosyal medyadan ulaşmak mümkün. Tüm yayınlar Arapça.
Suriye TV’nin 230 çalışanı var. Çalışanların büyük bir kısmı iyi düzeyde Türkçe konuşuyor.
Onlara öncelikle “Suriyeliler devletten para alıyor” iddiasını sordum.
“Kaç kişi devlet yardımı alıyor?” diye başladım.
“80 binden az” dediler. Kamplarda sadece 80 bin kadar Suriyeli kalmış, devlet yalnızca kamplara yardım ediyor. Geri kalan milyonlarca Suriyeli tek kuruş yardım almıyormuş.
“Bırakın yardımı biz burada çalışıyor, kazanıyor, geçinmeye çalışıyoruz” diyorlar.
TOPLU HALDE VATANDAŞ YAPILIYORLAR MI?
Son günlerde Suriyelilerin büyük kitleler halinde vatandaş yapıldığı iddiaları da var. Bunu sorduğumda konuştuğum isimlerden biri son günlerde birkaç yıl önce yapılmış başvurularla ilgili bazı olumlu geri dönüşler alındığını söyledi ancak şunu da ekledi: “Buna kolay vatandaşlık vermek denilir mi bilmiyorum, yıllardır hiçbir yanıt verilmeyen binlerce başvuru var. Süreç hep çok yavaş ilerliyordu ancak son günlerde yıllardır uyuyan bazı dosyalarla ilgili hareketlenme olduğunu duyuyoruz, hepsi bu, yeni başvuralara yönelik değil bu duyum.”
Peki burada yaşayanlardan kaçı T.C. vatandaşı oldu?
Resmi rakamlara göre 116 bin. Bu da 4 milyon içinde gayet düşük bir oran. Mesela İsveç’te yaklaşık 75 bin Suriyeli var ve bunların 25 bini vatandaş yapıldı. Bu üçte biri demek, bizde ise oran 40’ta 1’den biraz fazla.
Türkiye’de 1939’da Hatay’ın vatan topraklarına katılma sürecine dayanan düzenlemeye göre karşılıklı olarak Türklerin ve Suriyelilerin birbirlerinin ülkelerinde gayrimenkul edinmeleri halen yasak.
Buradaki Suriyelilerin en çok şikayet ettikleri konuların başında bu yasak geliyor. Diyorlar ki “Biz 10 yıldan fazla süredir bu ülkede yaşıyoruz, çalışıyoruz, ekonominin bir parçasıyız ama 82 yıl önce o dönemin şartları gereği konulmuş bir yasak yüzünden ev alamıyoruz, yıllardır oturduğumuz yerlerde kiracıyız. Halbuki Türkiye ile hiç bağı olmayan, turist olarak gelen Iraklı, Katarlı, Libyalı vs burada mülk edinebiliyor. Bu büyük bir adaletsizlik.”
Bu yasak bana Yunanistan’ın adalarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mülk edinmesini yasaklayan kanununu hatırlattı. Halbuki geçmişin travmalarından kurtulmalıyız. O dönemin koşulları nedeniyle konmuş bu kural bugün haksız bir durum yaratıyor. Burada çalışan, hayatını burada kurmuş bir Suriyeli ev alamıyor ama dışarıdan gelen bir başka ülke vatandaşı alabiliyor…
HASTANELERDE SIRA BEKLEMEDİKLERİ DOĞRU MU?
Gelelim hastanelerde sıra beklemedikleri ve ücret ödemedikleri yönündeki söylentiye..
Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin sağlık hizmetleri masrafları AB tarafından fonlanıyor, hastanelerde SGK'lı vatandaşlar gibi işlem görüyor onlar gibi sıra numarası alıyorlar ancak masraflarını Türkiye Cumhuriyeti devleti karşılamıyor. Anlaşmalı özel hastanelerde ise SGK'lıların indirimine tabi değiller. Tüm masrafları kendileri karşılıyorlar.
Ancak konuştuğum Suriyeliler bırakın sıra beklememeyi devlet hastanelerinde çok bekletildiklerini söylediler. (Bence iki tarafta da algılar gerçeklerin önüne geçiyor, her iki taraf karşı tarafa torpil yapıldığı zannı içinde, bu da en çok diyalogsuzluktan kaynaklanıyor-na) Bu önkabulle Fatih’te bazı özel sağlık merkezleri ve hastaneler kurmuşlar. Fiyatlar diğer özel hastanelere göre daha uygunmuş. Genellikle buraları tercih ediyorlar.
"ÇOCUKLAR ARAPÇA BİLMİYOR"
Peki çocuklar hangi okullara gidiyor? Ne gibi sorunlar yaşanıyor?
Türkiye’ye sığınan Suriyeli çocuklar için 2015’e kadar UNİCEF’in desteği ile devlet okullarında özel sınıflar açılmıştı. Gündüz buralı çocuklar, akşam ise Suriyeli çocuklar eğitim görüyordu. 2015’te bu proje sonlandı. Artık Suriyeliler de Türk çocuklarla birlikte eğitim görüyorlar ek olarak Arapça dersler alıyorlar.
Fakat ailelerin birçoğu çocuklarının Arapçayı unutmasından, sadece Türkçe konuşmasından şikayetçi. Bu nedenle hali vakti görece daha iyi olanlar çocuklarını ana dillerini unutmamaları için Libyalı ya da Iraklıların kurduğu özel okullara gönderiyorlarmış.
KİM NEREDE YAŞIYOR?
İstanbul’daki Suriyelileri muhafazakar ve seküler diye kabaca iki gruba ayırmak mümkün. Suriye TV Genel Müdürü Hamza al Mustafa’ya göre muhafazakar-dindar Suriyeliler buradaki nüfusun yüzde 70’i, seküler-liberal Suriyeliler ise yüzde 30’unu oluşturuyor. (Bana sanki kendisi de ikinci gruptan olduğu için el Mustafa seküler-liberal olarak tanımladıklarının oranına iltimas geçiyor gibi geldi-na)
Muhafazakar-dindar Suriyelilerin maddi durumu daha iyi olanları Fatih’te, daha zayıf olanları Esenyurt’ta yaşıyor. Seküler-liberal Suriyeliler ise ağırlıklı olarak Şişli ve Beyoğlu’na yerleşmiş.
İlk grup çok daha bütünleşik, birlikte yaşayıp kendi mahallerini oluşturmuşlar, ikinci grup ise Türk mahallelerine karışmış durumda.
Bu arada Mısır orta ve üst gelir grubuna ait Suriyelilere kolaylıklar tanıyacağını açıkladıktan sonra son 6 ayda Türkiye’den 30 bin Suriyeli Kahire’ye gitmiş.
Burada prosedürlerin çok zor olduğunu, Londra’da 2 saatte açabildikleri bir banka hesabı için burada sırf Suriyeli olmaları nedeniyle iki hafta uğraştıklarını söylediler. Şayet böyle bir ayrımcılık varsa bu kabul edilemez!
İSTESELER EVLERİNE DÖNEBİLİRLER Mİ?
Suriye TV’de konuştuğum Suriyelilere "Bayramda giden isterse kalır, neden hala evlerine dönmüyorlar" minvalindeki tartışmalara dair düşüncelerini de sordum.
Bana bu sorunun cevabını harita üzerinde anlattılar.
Dedikleri şu: Bugün Suriye’de güvenli bir şekilde yaşayabilecekleri alan ülkenin kuzeyi. Yani Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile kontrol altına alınan, Türkiye kontrolündeki bölge ve İdlib.
Ancak bu bölgede iç savaştan önce yaklaşık 1-1,5 milyon kadar nüfus varken Suriye’ye dönmek isteyen herkesin buraya gelmesi ile nüfus 4 milyona çıkmış. Yani kapasitenin çok üzerinde bir yoğunluk var. Hatta sohbet ettiğim televizyonculardan biri "O bölge E5’e döndü, kimseye yer yok orada" dedi.
Halep zaten savaştan büyük zarar görmüş durumda ve rejim kontrolündeki Şam’a gidenin hapse atılması, hatta öldürülmesi olasılığı çok yüksek.
Dolayısıyla "Dönsünler artık" denebilecek bir toprakları olmadığını söylüyorlar.
Benim Suriye TV’de saatler süren sohbetten aldığım izlenim bu insanların kendilerine yönelik olumsuz hava ve yaşadıkları zorluklardan çok mutsuz oldukları yönünde. “Gidebileceğimiz bir yer olsa artık gitmek istiyoruz, başta öyle değildi ama şimdi istenmiyoruz. Bununla yaşamak çok zor halbuki çocuklarımız artık buralı oldu, biz çok büyük bir göç dalgası yaşadık, hayatlarımız ve kültürlerimiz altüst oldu. Kimse bizi anlamaya çalışmıyor” diyorlar…"
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...