Soysuz musunuz?

Bundan 5 yıl önce… Yuvarlak bir masanın etrafında 5 orta yaşı geçmiş adamla oturuyordum. O gün bir yardım kuruluşuyla Van’a gidip dönmüştüm. Soğuk bir kış günü ve üzerimde kalın triko bir elbise vardı. Kışın da yazlık giyenlerden olduğum için bu detayı vermiyorum. Bu detayı veriyorum çünkü üzerimdeki kalın triko elbisenin hayal kırıklığı yarattığı adamlardan biri ki beni en iyi tanıyan o sanırım, diğerlerine dönüp “Aslında Demet normalde daha şıktır” dedi.

Evet, normalde şıktım da o gün anormaldeydim işte!

Masadaki herkes soylu! Herkes asil! Paşa dedesi var! Yalıda büyümüş. Yüzmeyi Boğaz’da öğrenmiş. Yerli pek çok sanatçıyı ilk o keşfetmiş. Klasik müzik, caz onlardan sorulur. Ah ama benim üzerimdeki kalın triko elbise! Olmuyor! Uymuyor!

Çok zor bir hayatım var. Gerçekten. Etrafımdaki insanların çoğu böyle, biraz önce anlattığım gibi. Elim kime çarpsa soyu Saray’a uzanıyor.

Bir de zıt grup var. Onlar da “Mağarada doğdum zirveye çıktım” nakaratını tekrarlıyorlar.

Arada bir grup yok. Orta sınıftan kimse yok. Herkes ya asilzade ya da sıfırdan kendini var eden bir başarı öyküsü.

Anadolu’dan bir yerden ise kesin ailesi ileri gelen. Bir tane ailesi geri gelene rastlamadım.

Memlekette herkes bu kadar soylu, asil olunca ben 1950’de yüzde 75’i kırsalda yaşayan insanlar nereye uçtu anlayamıyorum. Genel olarak 3 kuşak geriye gidince bir köye varıyorsun. Çok değil 20 yıl geriye git evlerin çoğu sobalı.

***

Bu ülkeye yabancı moda markalarının gelişi 1986! Amerikan pazarlarından jean alan insanlarız bizler. Annelerimiz, teyzelerimiz gemicilerden naylon çorap alırlardı. Yoktu burada çünkü!

Soya sopa, asalete bu kadar meraklı olduğumuzdan tabii ki e-devlet’te soy ağacına da bakacaktık. Merhaba dedikten hemen sonra insanlara memleketini sorma hastalığına sahibiz. E devlet böyle bir imkanı sununca da bakacağız elbet.

“Nerelisin” sorusuna diyelim ki “Trabzon” yanıtını aldınız, hemen başlıyorsunuz o şehirle ilgili depoladığınız kodları gün yüzüne çıkarmaya.

Kemençe, Karadeniz, dalga, hamsi, hamsili pilav, tereyağda alabalık, mıhlama, horon, çay, Şenol Güneş, Volkan Konak, Pontus, Rum…

Bilinçaltımdaki ve bilinç düzeyindeki kodlamalarım ortaya çıkmasın diye kimseye nereli olduğunu sormam. Bana ne!

Bana sorulması da çok hoşuma gitmez. Kimse benim için cebinden kodlamalarını, etiketlerini çıkarsın istemem.

Bütün makro, mikro aidiyetleri reddediyorum. Bir psikolog beni bundan caydırmaya çalıştı ama yaklaşık 20 yıldır ‘şuyum’ dediğim tek şey burcum. Kadere bak ki burcum da sürekli “Biz Kovalar” diye övünen ukalaların burcu.

***

Tabii ben de baktım soyuma sopuma. ‘Dünya dışı’ diye not düşmüşler mi diye merak ettim. Maalesef dünyalıyım.

Neyse… Anne tarafından 4 kuşak öteye kadar bilgi var. Baba tarafından ise 2’de kalmış. Çünkü dedem, iki erkek kardeşiyle birlikte soyadını değiştirmiş. Yani şu sıra herkesin akın ettiği arşivler bu kadarcık bilgi sunabiliyor.

Annemin rahmetli bir ağabeyi var ama aslında kuzeni. Annemin halası genç yaşta dul kaldığında henüz bebeği dünyaya gelmemiş. Çocuğu dert eden bir adam çıkarsa karşısına, rahat bir yuva kursun diye çocuğu dedemin nüfusuna yazdırmışlar.

Sivas’ta bir kadıncağızın öyküsünü dinlemiştim. 1930’larda doğuş, hem yetim hem öksüz kalmış. Nüfus kaydı hiç yapılmamış. 15 yaşında bir adamın ikinci karısı olarak evlenmiş. Zaten istese de resmi nikah yapamaz. Hiç var olmamış bir kadın olarak doğurduğu çocukların nüfus cüzdanında annelikten de esirgenmiş. Ve bu kadıncağız 90’larda ölünce zaten hiç yaşamamış biri olarak defin işlemleri günlerce gerçekleşememiş.

Balkan göçünde pek çok aile parçalandı, pek çok çocuk evlat edinildi. Pek çok çocuk kayboldu. Sadece o değil diğer göçlerde, savaşlarda da benzer hadiseler cereyan etti.

Bir keresinde, Diyarbakırlı bir adam nüfus cüzdanının kendisinden 4 yaş büyük ağabeyine ait olduğunu anlatmıştı. Büyük oğlan ölmüş, birkaç yıl sonra doğan küçük oğlana ağabeyinin kimliğini vermişler.

Konar göçer bir kültürde her doğanı, her öleni kayıt altına almak yeterince önemsenmemiş. Günü gününe bilmek ise neredeyse imkansız. Yaylalara çıkmış insanlar binlerce yıl…

“Sen ekinler biçilirken doğdun. Sen buzağılar doğarken doğdun” diye doğum tarihi olan insanlar var.

Bu kadar şeyi niye mi anlattım? O bulduğunuz soy sop gerçek olmayabilir, bunu hatırlatmak istedim. Çok da önemsemeyin.

Ne önemli biliyor musunuz? Sizin iyi bir insan olup olmadığınız. Paşa dedeniz beni çok ilgilendirmiyor. İleri gelen bir aile olmanız beni ilgilendirmiyor. Babanızın köylü olması beni ilgilendirmiyor.

İyi olun yeter!

Tüm yazılarını göster