Sarin gazı kullanıldı. Kadın, çocuk, ihtiyar, genç, yetişkin her kime denk geldiyse anında etkisini gösterdi. İnsanlar katılarak, kasılarak hayatını kaybetti…
Kimyasal gazları dünyanın en çılgın canilerinden biri olan Hitler bile kullanmadı. Milyonlarca insanı gözünü kırpmadan ölüme itti, buna rağmen kimyasal ile öldürmeyi denemedi…
Esed canisi ise, milyonu aşan vatandaşını ölüme ittiği, ülkesini taş devrine çevirdiği, binlerce yılın birikimi üstün medeniyet ve mimari abideleri ile dolu şehirlerini harabeye çevirdiği yetmiyormuş gibi şimdi de insanlarına toplu ölüm getiren yolları deniyor…
Esed’in kimyasal gazları kullanımından müttefikleri İran ve Rusya’nın haberinin olmadığını düşünebilmek mümkün müdür? Tepkilerine bakılırsa ortada birlikte alınmış ve uygulanmış bir karar olduğu görülüyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu insanlık dışı büyük suça karşı insanlığın ortak infialini yansıtacak şekilde ve gerçekte bir hayli yetersiz olarak değerlendirilebilecek olan Tomahawk füzeleri ile mukabelesine karşı çıkanlar İran ve Rusya oldu…
Rusya’nın sabıkası kabarıktır. İnsan hakları ihlalleri konusunda karnesi tarih boyunca bozuk olmuştur. Sovyetler döneminde de, sonrasında da hiçbir insani ilkeyi umursamamıştır. Kendi halkını pek çok kez değişik şekillerde soykırımlara, sürgünlere tabi tutmuştur. Kırım Tatarları, Çerkez boyları, Ahıska Türkleri ve pek çok Türk ve İslam kökenli topluluklar bu mezalimlerden en fazla etkilenenlerdir. Şu anda da değişen bir şey yok, aynı baskıcı, yok edici anlayış hâkimiyetini sürdürmektedir.
Ancak, adında bile İslam olan İran’ın Müslüman halka yönelik bu büyük insanlık suçunu görmezden gelmesi, buna karşı verilen mücadeleyi kınar bir pozisyon içine girmesi gerçekten İslami bir yaklaşım ile izahtan varestedir. İslam ile izah edilemeyen bu durumun zaten insani ve hukuki bakımdan da izahı mümkün değildir…
Vicdanların kuruması demek ki bu şekilde oluyor… İnsanları ve ülkeleri tüm ilkelerinden, ideallerinden, hedeflerinden koparıyor; sadece öznel çıkarlarına yoğunlaşan birer seri suç makinasına dönüştürebiliyor…
Türkiye, savaşın ilk yıllarından beri Suriye’de sivil, çaresiz halkın zarar görmemesi için uçuşa yasak bölge ve tampon alan önerisi içinde idi. Ne kadar haklı olduğu artık bir kez daha bu saldırı ile ortaya çıktı. Diktatör Esed ve müttefiklerinin dertlerinin terörizm ile savaş olmadığı, sivil ve silahsız, güçsüz insanları yok etme pahasına hâkimiyetlerini korumanın peşinde oldukları bu şekilde bir kez daha anlaşıldı.
Vekaleten savaş içinde hem Rusya, hem de ABD tarafından kullanılmak istenen PYD’nin ise bir başka vahim hata olduğu yine Türkiye tarafından sürekli ve her zeminde vurgulanıyor. Yakın bir süreçte DAİŞ ile mücadele ettikleri gerekçesiyle sırtları sıvazlanan, silahlı imkan ve kabiliyetlerinin artması için desteklenen bu yapının DAİŞ’ten daha tehlikeli bir terörist örgüt olduğu da görülecektir.
Ancak, tüm bunlar olup biterken en büyük zararı Suriye halkı görmektedir. Evlerinden, köylerinden, kasabalarından, şehirlerinden uzak, hayatları dram içinde dram barındıran bu insanların artık yeniden kayıplarını telafi ve huzur içinde yaşayabilmeleri için maşeri vicdanın harekete geçmesi gerekiyor.
Sarin ile gelen ölümlerin sadece Esed canisini cezalandırmak amaçlı bir askeri güç gösterisi ile sınırlı kalmaması, Suriye konusunda saplanılan yanlış yaklaşımların bir bir terkedilerek gerçekten netice alınmak amacıyla Türkiye’ye kulak verilmesi ve bölgeyi uzun yıllar bataklık halinde tutma potansiyeline sahip tüm terörist yapılanmalarla kararlılıkla mücadele ve yok edilmesi şarttır.