Türkiye 31Mart akşamından beri seçimlere ve özellikle de İstanbul’a kilitlendi. Artık ilçe, il ve yüksek seçim kurulları tarafından alınan kararları, siyasi partiler tarafından yapılan itirazları, ittifaklar arasındaki oy farklarının hesabını tutamaz olduk.
Otuz binlerde başlayan fark şimdi 12 binlere inmiş vaziyette.
Büyükçekmece’de yapıldığı iddia edilen organize seçmen kaydırma, yazma hadisesi ile ilgili tutuklular da var, farklı yönlerde açıklamalar da…
Maltepe sayımları bu satırlar yazıldığı anda bir sürü kurul kararı neticesinde sürüyor idi…
Millet ittifakı tarafında olanlar diyor ki, “Hani Türkiye dünyanın en güvenli seçim sistemine sahipti, kimsenin sandıkta hile yapmasına imkan yoktu, ne değişti?”
Cumhur İttifakı sözcüleri diyor ki, “Ulaştığımız bilgi ve belgeler karşımızda organize bir şeçim yolsuzluğu yapıldığını gösteriyor. Bunları Yüksek Seçim Kurulu’na sunarak Büyükçekmece seçimlerinin ve dolayısıyla Büyükşehir seçiminin iptalini isteyeceğiz”.
Her iki taraf ta aynı konuda birleşiyor; “En son sözü YSK söyleyecek.”
Bu cümle Cumhur ittifakının ağzından kesin bir saygı tonuyla çıkarken, Millet ittifakı, Hükümet’in YSK’yı baskı altında tuttuğunu ve aleyhlerine bir karar çıkabileceğini ima ederek konuşuyor.
YSK ne yönde bir karar verir bilmem ama bildiğim bir şey varsa ne etki altında karar verir, ne de baskılara boyun eğer. YSK’da hakimler var, işleri çok zor ve seçim sonrasında yüzlerce itirazla karşı karşıya kaldılar. Verdikleri kararlar gösteriyor ki, kimsenin etkisinde değiller ve adaletin tecellisinin çabası içindeler.
Bu kadar büyük stres altındaki kuruma tüm tarafların çok daha saygılı olmasında yarar var. itiraz haklarıdır.
Birbirlerini eleştirmeleri doğaldır. Bir adım ileri gidip ithamları dahi olabilir, ama işin içine YSK’yı katarak bu işte bir yere varılmaz.
Muhtemeldir ki, bazı seçim çevrelerinde memurlardan kaynaklı yanlışlar veya hile hurda dolu işler de yapılmıştır.
Bunları da yine YSK ortaya çıkaracaktır. Yargı olup biteni bir şekilde kamu vicdanına uygun bir şekilde ele alacaktır. Birtakım yanlış iş ve eylemlerde bulunan kamu görevlilerini de, siyasetçileri de tüm görevlileri, siyasetçileri veya kurumları karalamak için gerekçe gösteremeyiz.
Siyasi partilerin itirazlarının kıymeti vardır. Süreç uzamasa iyi ama, uzarsa da korkacak, endişeye düşecek bir şey yoktur. Dünyanın her yerinde oluyor böyle şeyler. Bizde de oldu geçmişte. Şimdi İstanbul’da sanki ilk kez böyle durumlar olmuş gibi davranmak da gerçekçi değildir. Kadir Topbaş seçildiği zaman da mazbatasını itirazlar ve yeniden sayımlar nedeniyle dokuz gün sonra alabilmiştir.
O zaman itirazları yoğunlukla yapan parti CHP idi. Mazbata bekleyen aday ise AK Parti mensubu idi.
İşler tersine dönünce AK Parti itiraz edip CHP adayı mazbata beklemeye başlayınca sergilenen bu tavır demokrasimiz adına hiç olumlu referanslar olarak kabul edilemez.
Neden Büyükçekmece ve Maltepe ile ilgili iddialara tüm taraflar ciddiyetle eğilip, gerçek mi değil mi araştırmak ve neticelendirmek yerine peşin peşin reddederek hareket ediyorlar? Seçmen olarak bunu sormak hakkımızdır.
Bir taraftan bir oy fazla ile bile kazanmak mümkün diyeceğiz, öte yandan binlerce oyu ilgilendiren hukuksuz fiillere yönelik olarak var mı yok mu araştırma gereği bile hissetmeyeceğiz, böyle olur mu?
Evet, seçimin bir an önce bitmesi önemlidir.
Şimdiye kadar bitmiş olsaydı çok daha iyi olurdu, ama işin içine birileri şaibe karıştırmışsa bunu da görmezden gelmek vicdani, ahlaki ve hukuki olmaz ki…