Türk- Amerikan ilişkileri üzerine konuşup yazmaktan artık sıkılıyorum. Pek çok konunun artık tadı kaçıyor.
Amerikalılar Türkiye ile ikili, üçlü münasebetlerinde masa başında iken söylediklerini iş uygulamaya dönünce unutuveriyorlar.
Unutmadıklarından da çark ediyorlar. Hal böyle olunca güven zedeleniyor, sorunlar kronikleşiyor, geleneksel dostluk ve işbirliğine gölge düşüyor, müttefiklik kavramı da anlamını yitiriyor.
İki toplum arasında karşılıklı sevgiye, saygıya dayalı yapılar ise çözülüyor.
Umarız ki, bir kez daha yalancı çobana dönmezler. “Suriye’den çıkıyoruz” açıklaması yaptılar. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna harekat planladığı ve icraya başladığı bir dönemde bunun bir önleme, erteletme taktiği olup olmadığı konusunda tereddüte mahal bırakmamaları lazım.
Ama bundan kimse emin değil. ABD bu konularda defalarca Türkiye’yi yanılttı. Daha önce de yine Suriye’den çıkacağını açıklamıştı… Ama çıkmadı…
Suriye’de Fırat’ın doğusunda PKK/YPG ile ilişkisini artırarak sürdürüyor olması, FETÖ’nün elebaşına evsahipliği, Kaşıkçı olayındaki tavrı, Askeri işbirliğinde taahhütlerini yerine getirmemesi ABD yönetimlerinin güvenilirliğini sorgulanır kılıyor.
Türk milleti haklı. Artık binlerce tırlık silah ve mühimmat verdikleri, eğittikleri, lojistik destek sağladıkları YPG ile ilişkilerini DAİŞ ile mücadele olarak izah etmeleri kimseye inandırıcı gelmiyor.
DAİŞ ile mücadele ise Türk Dışışleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu rakamlarla verdi, Suriyede üç binin üzerinde, Irak’ta 1000’in üzerinde DAİŞ’li terörist Türkiye tarafından imha edilmiştir. Türkiye’den daha fazla DAİŞ ile mücadele eden ve başarılı olan ülkenin olmadığı aşikar. Üstelik varlığını ve meşruiyet çabalarını DAİŞ’in varlığına endekslemiş olan PKK/YPG’nin mücadele etmeyeceği açık değil mi?
Türkiye yıllardır Fırat’ın doğusuna dikkat çekiyor ve sorunu ABD ile iyi müttefiklik ilişkileri içinde çözmeye uğraşıyor. Her defasında söylenen en kısa sürede konunun gündemden kaldırılacağı. Ama kalkmıyor.
Benzer bir durum FETÖ ile ilgili olarak da geçerli. ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyor, iş medyaya yansıyor; ABD yönetiminden farklı sesler hemen FETÖ’yü korumaya alır bir tarzda cümleler kurmaya başlıyor.
Artık herkesçe bilinen terörist kalkışmanın sorumlularını en güvenli biçimde barındırdığını açıkça söylemiyor, tavırlarıyla ise koruyor.
Yaptıkları açıklamalar her zaman Türkiye’nin hassasiyetlerini anlamaktan uzak, yanlış ve kaba bir şekilde gerçekleşiyor.
Kaşıkçı olayı her aşamasıyla dünya tarafından bilinir olduğu halde hala örtülmeye uğraşılıyor. Hani Amerikan Anayasası birinci maddesiyle özgürlükleri garanti altına alıyordu? Trump yönetimi Amerikan kamuoyunun derin infialine ve adalet beklentisine rağmen konuyu geçiştirmeye uğraşıyor.
Başaracaklar mı olayı ört bas etmeyi, emin değilim.
Diğer yenden hem Türkiye’yi askeri bakımdan tahkim etmekten kaçınıyorlar, hem de Türkiye alternatif arayışlarına girince NATO üyeliği hatırlatmasına gidiyorlar. NATO üyesi bir ülkeyi kendi parasıyla bile kendisini savunmaktan alıkoymaya çalışmak nasıl iyi müttefiklik ilişkisi içinde izah edilebilir ki?
Artık ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde bu tavrı bir yana bırakması, kendi ciddiyetine uygun davranması lazımdır. DAİŞ diye bir şey kalmamıştır ve DAİŞ ile mücadele için taktik ilişki içinde olunduğu ifade edilen terörist yapılanma ile ilişkinin anlamı da ortadan kalkmıştır.
Şimdi beklentimiz kesinlikle ABD’nin açıklamaları doğrultusunda Suriye’den ayrılması, ayrılırken terörist yapıya verdiği silahları toplaması ve Türkiye’nin kendi sınırlarının güvenliği için alacağı önlemlere karşı çıkmamasıdır.
FETÖ, darbe yapmaya kalkışmış, eli kanlı, silahlı bir terörist yapılanmadır ve korunmamalıdır.
Kaşıkçı konusu ise adalet ve vicdan içinde eldeki kanıtlar doğrultusunda çözüme kavuşturulmalıdır.
Türkiye ABD’den samimi bir müttefik yaklaşımı beklemektedir. Bunları gösterdiği zaman iki ülke ilişkileri iyileşecek, karşılıklı çıkarlar büyüyecektir.