TBMM'nin 100. yılı için önemli hazırlık!

Hakan Çelik'in sunumuyla CNN Türk ekranlarına gelen Hafta Sonu programına konuk olan TBMM Başkanı Mustafa Şentop canlı yayında önemli açıklamalar yaptı.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sunduğu Hafta Sonu adlı programda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Meclisin gelecek yıl kutlanacak 100. yılına ilişkin hazırlıkları anlatan Şentop, "Bizim düşündüğümüz birtakım çalışmalar var. 100. yıllar önemli dönüm noktaları. Her yıl ayrı bir coşku ve hatırlamayla kutlanıyor. 100. yıl için de tabii daha özel şeyler... Geçmişteki 100 yıllık dönemin bir muhasebesini yapan bir çalışma ortaya koymak istiyoruz. Henüz somutlaşmış değil. Dünya çapında ses getiren bir çalışma olması lazım. Bizim parlamento geleneğimiz ve tarihimiz birçok ülkeden daha eskidir." diye konuştu.

Şentop, 1876'dan başlayarak günümüze kadar geçen parlamento tecrübesine dikkati çekerek, TBMM'nin önemine işaret etti.

TBMM'nin dünyadaki diğer meclislere göre farklılıklar arz ettiğini dile getiren Şentop, TBMM'nin hem İstiklal Savaşı'nı yönettiğini hem de devleti yeniden kurduğun söyledi.

Şentop, konuşmasının devamında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra, Meclis'in fonksiyonunu değerlendirdi.

Anayasa ve kanun değişiklikleriyle bir sistemin hemen değişmesini beklemenin yanlış olacağını aktaran Şentop, şöyle devam etti:

"Gelenekler vardır, alışkanlıklar vardır. Bunların birden bire yürürlüğe girmesiyle beraber mevzuatın kesilmesi ve tamamen yeni bir dönemin hemen başlamasını beklemek yanlış olur. Biraz zamana ihtiyacı var yerleşebilmesi için. Bu bakımdan Anayasa değişikliğinden sonra da 24 Haziran seçimlerine giderken de seçim sonrasında da başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu yeni sitemin kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için önümüzdeki dönem için çalışmalar yürüteceğimizi ifade etmiştik. Türkiye daha önce parlamenter sistemdeydi. Klasik anlamda bir parlamenter sistemin sınırları içerisinden de çıkmıştı. 82 Anayasası'nda cumhurbaşkanlığı makamının çok güçlendirilmesi, daha sonra 2007'de yapılan değişiklikle cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesiyle beraber Türkiye aslında 1961'den beri klasik parlamenter sistemle başlayıp buradan yavaş yavaş başkanlık sistemine doğru yaklaşan bir çizgi izlemiştir. Nihayetinde artık bir karma sistem şeklini alınca burada bir değişikliğe gitme ve karar verme durumu hasıl oldu. Uzun zamandır Cumhurbaşkanımızın içinde bulunduğu siyasi hareket, gençlik yıllarından itibaren başkanlık sisteminin Türkiye için daha doğru olduğu yönünde bir teze sahipti."

Şentop, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin önceki sistemden farklılıklarını sıralayarak, parlamenter sistemde, kuvvetler ayrılığı, Meclis'ten hükümet çıkarma ve hükümeti denetleme gibi sorunları barındırdığını anlattı.

Parlamenter sistemde tek oyla yasama ve yürütmenin belirlendiğini aktararak, yeni sistemde yasama ve yürütme için ayrı ayrı oy kullanıldığını hatırlatan Şentop, bu sayede yasama ve yürütmenin dengelendiğini dile getirdi.

Şentop, Türkiye'deki yeni sistemde Amerika'daki sistemin model alındığını belirterek, "Amerika Birleşik Devletleri'ndeki modeli esas alan... Fakat orada bazı noktalarda tartışmalar var. Bütçeyle ilgili. Bütçenin kabul edilip edilmemesi durumunda ne olacağına dair hususta çeşitli öneriler var. Öbür taraftan başkanın yapacağı atamalarla ilgili hususlar. Bunların hepsi geriye dönük olarak son 50 yılda ABD'de sistemle ilgili yaşanmış tartışmalardan ilham alarak yapılmış olan bizde bazı düzeltmeler içeriyor." dedi.

Yeni sistemde Meclis'in daha etkisiz olduğu yönündeki eleştirileri değerlendiren Şentop, şunları söyledi:

"Bu değerlendirmeleri yanlış buluyorum. Sistemin değerlendirilmesi ile siyasi konjonktürün ortaya çıkardığı tablonun değerlendirmesini birbirine karıştırmamalıyız. ABD'deki sistem Trump başkan seçilene kadar sistemle alakalı dünyada siyaset bilimcilerin, hukukçuların değerlendirmelerine göre ideale yakın olarak tanımlanıyordu. Trump geldikten sonra bir anayasa değişikliği olmadı. Teşkilat yapısıyla alakalı değişiklik olmadı. Buna rağmen sistemin işleyişinde ciddi bir kaos ortaya çıktı. Siyasi konjonktürü ve aktörleri hesaba katmadan sistemi değerlendirmemiz yanlış olur. Siyasi konjonktür bütün sistemler bakımından zaman zaman farklı tablolar ortaya çıkarmıştır. ABD'de Roosevelt döneminde başkan o kadar öne çıkmıştır ki ABD'de başka bir siyasetçi yok gibidir. 4 dönem başkan seçilmiştir. 4. döneminde vefat etmiştir. Sonra değişiklikle 2 dönemle sınırlandırılmıştır. Yaşamış olsaydı belki 5. dönem de seçilecekti. Çok ilginçtir. Tekerlekli sandalyeye bağımlı olan bir ama bir o kadar etkili bir siyasetçi. Bazı dönemlere de bakarsanız ABD başkanını bulmak için ciddi araştırma yapmanız gerekir."

Şentop, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye ittifakı söyleminde Meclis'in katkısı ne olur?" şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:

"TBMM, bütün farklı görüşlerin temsil edildiği bir yer. Yürütme öyle değil. Belli bir çoğunluk, yüzde 50'nin üzerinde çoğunluğu aldığı takdirde orada bu anlamda geniş bir temsil söz konusu değil. Bir siyasi görüşün sahibi bir kişi Cumhurbaşkanı seçiliyor. Hükümet de bu istikamette teşekkül ediyor. Meclis'in farklı siyasi görüşlerin de temsil edildiği mekan olması önemli. Burada temek mesele şu. Zaman zaman siyasetin gerginleştiği, bazı küçük konular üzerinde odaklanarak ciddi tartışmalara sebebiyet verecek şekilde tablo ortaya çıkardığı doğrudur. Bilhassa bunların seçim öncesi dönemlerde ortaya çıktığını görüyoruz. Çünkü seçim öncesi dönemlerde bütün siyasi partilerin ve siyasetçilerin kendisini anlatması ve öne çıkarması, kendisi dışındakileri kötülemesi bir ölçüde gerekiyor. Seçime gidiyorsunuz. Farkınızı ortaya koymanız lazım. Daha iyi olduğunuzu ortaya koymanız lazım. Seçim öncesi dönemde siyasetin bu anlamda kızgınlaşması beklenen bir şey. Seçim bittikten sonra ülkenin ve dünyanın gündemine dönmek gerekiyor. Burada artık kendinizi diğerlerinden ayrıştırmak değil, ülkenin meselelerine katkı sunmak öne çıkmalıdır."

Yeni Zelanda'da yaşanan saldırıya ilişkin konuşan Şentop, "Bir cuma namazında, orada Müslümanlar namaz için cami içerisinde, katleden bir terörist vardı. Bu sadece bir teröristin akli dengesi belki yerinde olmayan bir manyağın affedersiniz, yaptığı bir cinayet, işlediği bir katliamdan ibaret olarak görülmemeli. Gerek onun notlarında, gerekse ona ortam hazırlayan... Kaldı ki o olaydan sonra bile İngiltere'de, Amerika Birleşik Devletleri'nde ona bir terörist demekten bile kaçınan siyasetçiler, medya organları oldu. Bunu besleyen bir tablo da var Batı'da." diye konuştu.

Türkiye'nin önünde artık seçim olmadığını ifade eden Şentop, "Birbirini beğendirme yarışı içinde değil partiler. Şu dönemde yapılacak olan şey Türkiye'nin meselelerine katkı sunmaktır. Eleştirerek olabilir, bunu ama şahsileştirmeden bunu öneri sunarak olabilir. Türkiye'nin meselelerine katkı sunma dönemi içerisindeyiz." şeklinde konuştu.

Şentop, Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğunu kaydederek, "İç meselemiz, dış meselemiz falan yok. Hepsi birbirine girmiş durumda. Birbirine bağlantılı. Bu tür tartışmalar, zaman zaman tansiyonun yükseldiği dönemler olur ama aklıselimin her zaman ön planda olması gerekir. Zor bir coğrafyadayız." şeklinde konuştu.

Parlamentoda önceki dönemlerde yaşanan, istenmeyen görüntülerin bu dönemde yaşanmaması için tutumu veya çağrısı olup olmayacağı sorulan Şentop, "Hoş şeyler değil onlar. Çok fazla abartıldığı kadar da çok olduğunu söyleyemem onların. Biraz abartılıyor. Çünkü parlamento deyince hep o tartışmalar, tartışmalı görüntüler öne çıkartılıyor. Medyada da bu anlamda biraz daha fazla bütünü gören yaklaşımla ve o olayları o bütün içerisinde bir yere koyarak değerlendirmesi gerekir." ifadelerini kullandı.

Şentop, 2011 yılından beri parlamentoda olduğunu, hatırladığı kadarıyla bu şekilde 2 veya 3 defa olay yaşandığını söyledi.

Parlamentonun tüm çalışmalarının bu şekilde değerlendirmek ve yansıtmanın yanlış olacağını vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:

"Parlamento, Türkiye'de özellikle bazı medya organlarının çok kolay saldırılabilir, itham edilebilir bir kurum olarak gördükleri bir yapı maalesef. Geçenlerde parlamentonun çalışmasıyla ilgili bir haber çıkmıştı bir yerde. İşte 'şu kadar maaş alıyorlar milletvekilleri', 'çalışmıyorlar' gibi. Ben bunun üzerine geçmiş dönemlere ait çalışma sürelerini saat olarak, gün olarak çıkarttırdım. Aynı zamanda dünya parlamentoları, Avrupa başta olmak üzere mukayeseli olarak çıkarttım. 2018 yılında bizim parlamentomuz mesela Almanya'daki parlamentodan daha çok çalışmış saat ve süre olarak baktığımızda. Avrupa'nın bir çok ülkesindeki parlamentodan daha fazla çalışmış saat ve süre olarak."

Hatta bazı ülkelerin parlamentolarında sürekli çalışma prensibi olmadığını kaydeden Şentop, "Parlamentoya haksızlık etmeyelim. Parlamento milletin parlamentosu. Seçim yapıyoruz. Millet seçiyor, millet oluşturuyor. parlamento hepimizin baş tacı olması gereken bir kurum." diye konuştu.

1915 İDDİALARI

Mustafa Şentop, Hakan Çelik'in 1915'le ilgili iddialar ve Batı'daki bazı parlamentolarda bu konuda alınan kararlara ilişkin sorusu üzerine, konunun sadece yıl dönümlerinde yapılan açıklamalarla, deklarasyonlarla yetinilmeyecek bir konu olduğunu söyledi.

Türkiye'nin bu konuda elinden geleni bugüne kadar da yaptığını ve yapmaya devam edeceğini vurgulayan Şentop, "Daha farklı bazı yöntemler, usuller bu anlamda geliştirilmesi lazım. Türkiye özellikle bu konunun parlamentoların, siyasetçilerin işi olmadığını söylüyor. Parlamentoların karar vereceği mesele olmadığını söylüyor. Bu konunun tarihçilerin, bilim adamlarının işi olduğunu söylüyor." dedi.

Şentop, Türkiye'nin bu konuda kendi arşivlerini hiçbir sınırlama olmaksızın bütün dünyadaki tarihçilere açarak, "Gerekli incelemeyi, araştırmayı yapın." dediğini ifade ederek, aynı şekilde Ermenistan'ın, başka ülkelerin arşivlerini bu çalışmalar için tarihçilere, akademisyenlere açması gerektiğini söylediklerini dile getirdi.

Özellikle Fransa'da bu konuyu istismar eden siyasetçiler olduğunu kaydeden Şentop, Fransa'da bunların ilişkili olduğu bazı lobiler, bazı çevreler bulunduğunu belirtti.

"ZİYARET KONUSUNU DA ÇOK DOĞRU BULMAYACAĞIMI İFADE EDİYORUM"

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Hakan Çelik'in "Yeni bir gelişme oldu. Açlık grevinde olan HDP Milletvekili Leyla Güven ile ilgili Tayip Temel'den bir açıklama geldi size. Ziyaret etmeniz yönünde bir çağrıda bulundular. Nasıl bakarsınız bu öneriye?" şeklinde sorusuna da, Güvener'in 24 Haziran'da milletvekili olarak seçildiği zaman cezaevinde olduğunu, daha sonra yargılanması sırasında mahkeme tarafından tutuksuz yargılanma kararı verildiğini anlattı.

Orada başlamış bir açlık grevi olduğunu dile getiren Şentop, şunları söyledi:

"Bu açlık grevi ne için yapılıyor? Genelde açlık grevleri cezaevlerinde bir yöntem olarak dünyada da, farklı ülkelerde kullanıldığını görüyoruz. Bunların cezaevlerindeki kendi kişisel şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili talepleri olur. Bu talepler karşılanmadığı zaman açlık grevine varan bazı protestolar yapılmaya başlanır. Dünya örnekleri, Türkiye'de bu güne kadar görülen örnekler de bunlar. Fakat Sayın Leyla Güven'in yaptığı açlık grevi kendi kişisel durumuyla ilgili değil veya cezaevi şartlarıyla ilgili değil. Onun talebi daha farklı. Onun talebi mahkum olmuş olan terörist başının İmralı'da bazı durumlarıyla ilgili talepler. Bu doğru bir şey değil. Bir siyasetçi kendi durumuyla, kendi talepleriyle ilgili bir eylem yapabilir. Bu doğrudur anlamında demiyorum. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Fakat onun talepleri çok daha farklı talepler. Kendisine mahsus değil bir başka mahkumla ilgili talepler. Bu bakımdan ben bu eylemin, bu bir mantığı olmayan eylemin en kısa zamanda sona erdirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ziyaret konusunu da çok doğru bulmayacağımı ifade ediyorum."

Bunların bir takım hukuki süreçler olduğunu vurgulayan Şentop, avukat görüşmesi gibi hususlarla ilgili olarak Leyla Güven'in ortaya koyduğu iddialarla ilgili kararları savcıların, mahkemelerin verdiğini, bu konulardaki gelişmeleri beklemek ve herkesin bu sürece saygılı olmasını talep etmek gerektiğini dile getirdi.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Hukukun üstünlüğü, demokrasi kalitesi ve standartlarının geliştirilmesi ve ifade özgürlüğü alanlarında gerçekten umutlanacağımız bir döneme girebiliyor muyuz?" şeklinde yöneltilen soruyu da şöyle yanıtladı:

"Sadece Türkiye'nin değil bütün dünyanın çok yeni bir dönemin çok yeni paradigmaların eşiğinde olduğunu düşünüyorum. Demokrasi ve hukuk devleti tartışmaları bütün dünyada var. Türkiye'nin bu bahsetmiş olduğumuz uzun parlamento tecrübesi, siyaset tecrübesi, demokrasi tecrübesi, seçim tecrübesi çok önemli. Bu anlamda katetmiş olduğu mesafeler çok önemli. Ben vatandaşlarımızın da büyük bir demokratik olgunluk içerisinde hareket ettiğini, seçimlere yönelik tutukları itibarıyla, dünyanın birçok ülkesinde yüzde 50'leri bulmazken katılım, seçimlere bizde yüzde 85-90'lar civarında katılım oluyor. Yani siyasi olarak tercihlerini sandıkta koymayı gerekli ve yeterli buluyor vatandaşlarımız. Ben bu anlamda bütün siyasetçilerimizin de milletimizin de bu demokratik olgunluğuna yakışan bir tavır içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum."

Erzurum'da korkunç kaza: Takla atan araçta 1 ölü, 3 yaralı... Eleme gecesi fragmanı geldi! MasterChef'e kim veda edecek? Akademik kadro ilanları 24 Kasım 2024 Pazar!
Sonraki Haber