Telafer’de merkezi yönetim söz konusu olacak!
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol “ABD, Rakka operasyonunu tamamlatıp 25 Eylül’deki referandumu gerçekleştirmek suretiyle Büyük Ortadoğu Projesindeki haritayı hayata geçirmek istiyor” dedi.
Irak ordusu tarafından, Pazar günü terör örgütü DAEŞ'den geri almak için saldırıya geçilen Türkmen kenti Telafer'de cephenin yarıldığı belirtildi. Ordu birlikleri, kentin batısındaki mahallelerde teröristleri püskürterek cephe hattında gedik açarken, Türkmen kenti Telafer sınırlarına girmiş oldu.
Bu gelişmenin ardından SuperHaber’e değerlendirmelerde bulunan ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Erol, “Irak ordusu tarafından yapılan açıklama ile DAEŞ sonrası Telafer’de merkezi yönetim söz konusu olacaktır. Peşmerge’nin herhangi bir şekilde burada bir hak iddia etmesine müsaade edilmeyecektir deniliyor” ifadelerini kullandı.
IRAK TÜRKMENLERİ’NİN GERİ ADIM ATMASI SÖZ KONUSUN DEĞİL
Erol, “Öncelikle, Telafer normal şartlarda bir Türkmen şehri ve Irak Türkmen cephesi bununla ilgili açıklamasını da yaptı. Telafer mevzunda Irak Türkmenlerinin bir geri adım atması söz konusun değil” dedi ve konuşmasına şöyle devam etti:
“İkincisi aynı şekilde Türkiye de geçtiğimiz Ekim ayı itibariyle hem Musul hem de diğer tartışmalı bölgeler noktasında tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Musul üzerinden verdiği mesajda bölgedeki iki asli unsuru Türkmenler ve Araplar olarak açıkladı. Üçüncüsü bu bölge üzerinde DAEŞ sonrası peşmergenin bir takım niyetleri ve faaliyetler var. Bakıldığında da Kuzey Irak, Erbil’deki yönetim tarafından Musul, Kerkük ve Telafer tartışmalı bölgeye sokulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla DAEŞ sonrası bölgede yeni tartışma alanları olarak karşımıza Musul, Kerkük Telafer ve benzeri alanlar çıkıyor. Irak ordusunun yaptığı bu açıklama şu anlama geliyor; DAEŞ sonrası Telafer’de merkezi yönetim söz konusu olacaktır. Peşmerge’nin herhangi bir şekilde burada bir hak iddia etmesine müsaade edilmeyecektir. Çünkü şu ana kadar bölgede DAEŞ’in oynadığı rol hem Kuzey Suriye’de hem de Kuzey Irak bağlamında bakıldığında daha çok bölgede kurulacak olan, ben buna BOP Kürdistanı diyorum BOP Kürdistan’ına alan açmak. Irak ordusunun yaptığı açıklama bana göre ön alıcı bir açıklama. Geçtiğimiz günlerde bir peşmerge komutanı şöyle bir açıklama yapmıştı; ‘Peşmerge kanının ya da Kürt kanının döküldüğü her yer Kürdistan’dır diye. Dolayısıyla burada DAEŞ’e karşı operasyonlarda Irak ordusuyla yer alan peşmerge unsuru var. Musul’da da bunlar söz konusu oldu. Bu operasyonlar sonrası peşmergenin Erbil yönetiminin Musul ile alakalı “Musul bizimdir” açıklamaları üzerine şu an benim gördüğüm kadarıyla Irak ordusu DAEŞ sonrası bir statü sorununun önüne geçmek bu arada Telafer’in herhangi bir şekilde başka unsurlar tarafından kontrol altına alınmasını önlemek için Irak ordusunun zaferi üzerinden Telafer üzerindeki merkezi yönetimin egemenliğini hatırlatıyor.
ABD VE İSRAİL’İN DESTEĞİ OLMADAN BARZANİ BÖYLE BİR AÇIKLAMA YAPAMAZ
“Biliyorsunuz Amerika da görünürde Irak ordusunu destekliyor. Öte yandan referandumu desteklemiyor görünüp destekliyor. Hal böyleyken Irak ordusunun yaptıkları ne kadar yararlı olacak Telafer açısından?” sorusunu da yanıtlayan Erol, “Amerika bu referanduma karşıymış gibi gözüküyor. Ama Amerika ve İsrail’in desteği olmadan Barzani böyle bir açıklama yapamaz. Dolayısıyla Barzani’nin “bu bir bağımsızlık referandumu olacaktır” açıklaması direk bağımsızlık diye açıklanmamıştı. Ancak şu an geldiğimiz noktada bir bağımsızlık referandumu olarak açıklanıyor. Bunun ABD ve İsrail desteği olmadan gerçekleşmesi söz konusu değil” şeklinde konuştu.
ABD, BOP’U HAYATA GEÇİRMEK İSTİYOR
Erol, “ABD, Rakka operasyonunu tamamlatıp 25 Eylül’deki referandumu gerçekleştirmek suretiyle Büyük Ortadoğu Projesindeki haritayı hayata geçirmek istiyor” dedi.
“Irak ordusunun buradaki yaklaşımı Amerika destek veriyor gibi gözüküyor ama burada artık belirleyici faktör başlı başına Amerika değil” açıklamasında bulunan Erol şöyle konuştu:
“Türkiye -İran yakınlaşması ve burada Bağdat’taki yönetimin verdiği destekte oldukça önemli. Dolayısıyla burada yeni bir denklem oluşmuş vaziyette. Irak ordusu ve Irak’taki merkezi yönetim bu tartışmalı bölgeler konusunda kararlı. Neresi orası Musul, Kerkük Telafer. Buranın herhangi bir şekilde referanduma tabi olamayacağını, eğer buraları peşmerge kendi kontrolüne almak isterse savaş çıkacağını zaten açıklamış durumda. Bağdat yönetiminin ve Irak ordusunun kırmızı çizgisini buralar oluşturuyor. Daha önce Musul’da Dicle Ordusu vardı böylesi bir oldu bittiye engel olmak için. Şu an bir Dicle Ordusu söz konusu olmasa da DAEŞ ile mücadele kapsamında böyle bir ordu teşekkül ettiriliyor. Belki ondan daha etkili olabilecek milis güçler oluşturuldu. Bunların başında da Haşdi Şabi geliyor. Kuzey Irak’taki referandum sonrası orada Musul, Kerkük ve Telafer’in Kürdistan sınırlarına dahil edilmesi en başta İran ve Irak’ın gireceği bir savaş ile eş değer. Türkiye de buna kayıtsız kalmayacağıyla ilgili mesajlar veriyor. Sayın Dışişleri Bakanı’nın şu an Bağdat ziyareti de bence bu açıdan önemli. Bu ziyarette muhtemelen bu konular da ele alınacak. Şu an Türkiye mevcut statükonun devamından yana tavrını açıklamış vaziyette biliyorsunuz. Onun için söylenebilecek şey şu: Haşdi Şabi milisleriyle Irak ordusunun genel yapısına bakıldığında burada Amerika’dan ziyade İran’ın etkili olduğu bir süreç söz konusu. Sonuçta Irak’ta bir nüfuz alanı elde etmiş bir İran var. Bu alan içerisinde kendisine karşı bir güç oluşumunu istemeyen bir İran var. İran yönetiminin Musul Kerkük ve Telafer konusunda Irak ordusuyla ve Haşdi Şabi ile işbirliği yapacağı kanaatindeyim”
RUSYA’NIN DA DESTEK VERDİĞİ BİR BEKA İTTİFAKI SÖZ KONUSU
Erol, “Türkiye ve İran’ın karşı karşıya kaldığı ortak tehdit algısı var. Bu algı en temelde bir beka sorununa işaret ediyor. Bölgedeki nüfuz alanları çıkarları bir tarafa eğer bu proje gerçekleşirse bekaları tehdit altında olacak. Dolayısı ile Türkiye ve İran arasında bir beka ittifakı söz konusu. Rusya da buna destek veriyor” ifadelerini kullandı.
PKK’nın bölgedeki varlığına ilişkin de Türkiye ve İran’ın PKK-PJAK noktasında işbirliği başlattığını belirten Erol, konuşmasının devamında ise şunları söyledi:
“Bunu Genelkurmay Başkanı Bakıri İran’a döndüğünde de açıkladı. Türkiye ile İran arasındaki ortak sorun noktaları iki ülke işbirliğini daha da geliştiriyor. Şu an bölgedeki Kürt isyanları ya da BOP Kürdistanı diyelim, Türkiye ve İran’ı aynı Sadabat sürecinde olduğu gibi yeni bir işbirliği sürecine itmiş vaziyette. Günümüze gelirsek Türkiye ve İran 2011’de büyük bir darbe alan direnç cephesini kaldığı yerden devam ettirecekler gibi gözüküyor. Biliyorsunuz direnç cephesi bağlamında Türkiye, İran Suriye ve Rusya’nın İsrail- Hizbullah savaşındaki etkisi ortaya çıkmıştı 2006’da.Bölgede vekaleten bir savaş yaşanmıştı. Şimdi bölge bir kez daha kendisine yönelik tehditlerden dolayı işbirliğini kaçınılmaz görüyor. PKK ve PJAK içerisinde çoğunluğu yabancı paralı askerlerden, lejyonerlerden, profesyonel katillerden oluşan paralı teröristler var. Çoğu da özel kuvvetlerden şuradan buradan olan askerler.
Dolayısıyla Türkiye ve İran BOP projesine ve enstrümanlarına karşı savaş açmış durumda. Ve bu savaş önce Türkiye ve Rusya arasında 27 Haziran’da imzalanan normalleşme süreciyle başlatıldı. Suriye ve Irak’ta belirli bir noktaya geldi. Şimdi İran ile birlikte Moskova Astana süreçlerinde hız kazanmış durumda. Buna De Facto İttifak’da diyebilirsiniz. Önümüzdeki günlerde buna Suriye’nin de dahil olacağı kanaatindeyim.