Türkiye çok uzun yıllardan beri terörizm sarmalında yaşıyor. Ne yazık ki, sivil ve üniformalı pek çok insanını terörist saldırılara kurban veriyor. Her terörist faaliyet sonrası büyük bir infial bulutu içinde yoğunlaşıp, sonra çözülüyoruz.
Önceki akşam Ankara’da sembolik mesajının yanında kayıplar bakımından da çok büyük bir terörist faaliyet ve sabahında Diyarbakır’da yine çok sayıda askerin hayatını kaybettiği bir diğerini yaşadık.
Ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Her seferinde temennimiz bu son olsun, bir daha tekrarlanmasın, biçiminde. Ancak, görünen o ki, bu seçimimiz değil, tercihimiz değil, istediğimiz anda kesebileceğimiz, ortadan kaldırabileceğimiz veya bir şekilde nihayete erdirmek kudretine malik olduğumuz bir sorun değil…
Dört bir yanımız ateş çemberi. Haliyle bunun hararetinin Türkiye’ye ulaşmamasını arzu etsek de, düşünemeyiz, engelleyemeyiz… Ancak, bu kadar sıklıkla, büyüklükte ve sembolik önemdeki saldırıların gerçekleştirilebiliyor olması terörizmle mücadele, bilgiye erişme, değerlendirme ve önleme mekanizmalarını gözden geçirmek gerektiğini ilgililere ihtar etse gerek…
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, tüm güvenlik ve savunma bürokrasisisin tam ortasında, bu kademelerde çalışan insanları hedef alabilen bir büyük eylemin başarılmış olması zafiyetin derinliğini gösterir. Olayın faillerinin, bağlantılarının hızlı bir şekilde çözülmüş olması durumu değiştirmez, giden canları getirmez, toplumda zedelenen güven ve huzur duygusunu hızlı bir şekilde tamir etmez.
Bu kadar büyük acılardan sonra sadece eleştirerek moral ve motivasyonları iyice bozmak da değil elbette ki niyetim; ancak eleştirmez ve yanlışları dile getirmez isek de sanki herşeyin çok iyi gittiğine dair ve arada böyle asabımızı bozan hususlar çıktığına ilişkin bir algı oluşuyor. Artık bu tür olaylar arada bir olmuyor, sıklıkla tekerrür ediyor. Gittikçe daha büyüğü ve ses getireni gerçekleştiriliyor. Hal böyle olunca kafamızı kuma sokmanın hiç kimseye bir faydası olmayacak.
Bazı soruları sormamız mecburiyete dönüşüyor…
Tonlarla patlayıcı ülkemize nasıl giriyor? Ülkemize sınırlardan bir şekilde girdi diyelim ülkenin tam orta yerindeki başkente nasıl geliyor? Başkente de geldi diyelim, şehri ve ülkeyi korumakla, savunmakla görevli unsurların en can noktasında nasıl patlatılabiliyor?
Sayın Başbakan açıkladı, eylemci PKK ile bağlantılı YPG militanı imiş. Bu kişi, Türkiye’ye nasıl giriyor, nasıl Ankara’ya kadar gelebiliyor ve araba kiralayıp, bomba düzeneği ekleyip patlatabiliyor?
Olay sonrası bu bilgilere ulaşan güvenlik birimlerimiz neden öncesinde hiçbir şey yapmıyor? Yapamıyor? Sıkıntı nerede?
Olayı müteakip RTÜK’ün aldığı yayın yasağını soruyor, bazı kıymetli dostlar, hatta bir kısmı da eleştiriyor. Bence bu karar isabetli olmuştur. Dünyanın bir çok ülkesinde çok kurbanı olan bir terör olayında bölgenin enterne edilmesi, delillere tam ulaşma bakımından bile önemlidir. Ayrıca, televizyonların olayın merak uyandıran ve seyirlik bölümlerinden hareketle, daha ileri ve ilginç boyutlarıyla aktarma çabası, terörist faaliyetlere dair sadece uzmanların bilebileceği birçok ayrıntıyı ekranlara getiriyor. Bu irdelemeler elbette ki, teröristler veya sempatizanları tarafından da izlenebilir; onlar bakımından da öğretici olur ve yeni hedeflerin tespitinde katkı sağlayabilir.
RTÜK tarafından alınan karar yerindedir. Doğrudur. Keşke, bir de yayın kuruluşlarımız olayların sıcaklığı içinde “uzmanları konuşturma” sevdasından vazgeçse ve uzman kişiler de ne çok şeyi bildiklerini göstermek için hiçbir süzgeç ve ölçek kullanmaksızın konuşma alışkanlıklarını terk etseler…
Ama öyle olmuyor. Terör olayları karakterleri itibariyle, okuyucunun, izleyicinin, dinleyicinin en fazla merak ettiği, takip ettiği haberler. Dolayısıyla bu kadar önemli ve ilgi çeken bir alanda yayıncı kuruluşların da başka türlü davranmaları pek de mümkün olmuyor. Ancak böyle RTÜK vb. kuruluşlarca verilen hızlı kararlar ile ancak ölçüsüzlükleri bir nebze dizginleyebilme imkânı doğuyor.
Milletçe bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Şehitlere baş sağlığı, yaralılara şifa, milletimize sabır diliyorum.