Fransa güne kanlı bir saldırı ile uyandı. Pek çok insan Nice’de vahşi eylem neticesinde çok mutlu, gururlu oldukları bir anda hayatlarını kaybettiler. Üzüntülerimizi ifade edecek sözcükleri seçmek bile artık zorlaşıyor. İnsanların tarafı olmadıkları, karar verici konumda bulunmadıkları kavgaların, savaşların kurbanları olmaları gerçekten inanılmaz. Ancak, görünen o ki, terörizm ve eylemleri daha da artacak, yaygınlaşacak ve kurbanlarının sayısını da çoğaltacak…
Hep diyoruz ki, terörizme karşı artık ortak bir duruşun, anlayışın, yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir. Bazılarının teröristinin “özgürlük savaşçısı”, “hak arayıcısı”, “kahraman” gibi; bazılarının ise “vahşi”, “kan içici”, “yok edici” gibi değerlendirilmesinin kimseye bir yararı yok. Terörü bir enstrüman gibi kullanan, diğerlerini, çevre ülkeleri sıkıştırmak için destekleyen ülkelerin de başlarına bir başka terörist yapılanmanın bela olabileceğini, bir anda yüzlerce insanını kurbanları arasına katabileceğini çok acı deneyimlerle görmekteyiz.
Fransa, maalesef yıllardan beri terörist yapılanmalarla flört eden, örtülü desteğin dışında zaman zaman açıktan da terörist örgütleri himaye eden bir ülke olarak, birçok ülke tarafından tenkit edilmiş; bu yaptıklarını izah ederken hep insan hakları, özgürlükler vb. yollar ile olayları örtbas etmeyi tercih yoluna gitmişlerdir. PKK denilen eli kanlı örgütünün halihazırda pek çok önemli isimleri bu ülkededir. Türkiye’ye karşı şiddet uygulayan terörist yapılanmaların pek çoğunun arkasında, önünde Fransız desteğini görmek mümkündür.
Fransız yöneticilerin Türkiye’ye dönük her türlü terörist yapılanma ile içiçe iken, kendisinin de bir başka vahşi örgütünün hedefi olması, pek çok masum insanın hayatını kaybetmesi hakikaten çok üzüntü vericidir.
Terör bulaşıcıdır. Hastalıktır. Tedbiri ne yazık ki, lokal değildir. Genel bir mücadele perspektifi gerektirmektedir. Dünyanın en güçlü, bilgiye hakim ülkeleri de zaman zaman teröristlerin hedefi haline gelebilmektedir. Bunun için de, terörizme karşı artık aynı anlayışla, aynı kararlılıkla bakabilmek zaruridir.
Şimdi, batılı ülkelerde meydana gelen olaylara ve faillerine bakıp Müslüman kimlikli insanları görmek de hiç doğru bir yaklaşım değildir.
İslamofobinin bu tür eylemlerle birlikte zirvelere tırmandığını müşahede ediyoruz. Ama, bu eylemleri gerçekleştiren kişilerin pek çoğunun o ülkelerin kendi vatandaşları olduğunu ve o ülkelerin eğitim –öğretim süreçlerinde yetiştiğini; yetişme dönemlerinde o ülkelerin ayrımcı, ırkçı politikalarının onların pek çoğunu toplum dışına ittiğini görmezden geliyoruz.
İslama yönelik hoşgörüsüz yaklaşımlar, islamın doğru öğretimini de kapsayacak şekilde büyütülünce, illegal yapılara gün doğuyor. Çarpık, yanlış din anlayışlarını kapalı örgütlenmelerinin insan devşirme zemini olarak kullanabiliyorlar. Batıda meydana gelen terörist eylemlerinin faillerine baktığımız zaman da, batıdan Daiş denilen örgüte katılanların kimliklerine ve profillerine baktığımız zaman da aslında bu gerçeği yakalıyoruz.
Hal böyle olunca da, her terörist faaliyet sonrası batılı ülkelerde Müslümanlara yaklaşımlar, hak ve özgürlüklerin daha da daraltıldığı, ayrımcılığın zirvelere taşındığı bir görünüm kazanıyor. Bu dilemma maalesef terörist yapılanmaların ekmeğine yağ sürüyor; daha da çok taraftar bulmalarına ve eylemlerine etkili oldukları kitleler nezdinde bir meşruiyet kılıfı giydirmelerine vesile oluyor.
İslam, mensubu olmakla müftehir olduğumuz yüce dinimiz, terörizmi hiçbir zaman onaylamaz, bir hak arama yöntemi olarak görmez, meşrulaştırmaz; suçun şahsiliği evrensel prensibini va’z eden bir dinin, masumların kurban olduğu eylemleri onaylaması zaten akıl ve mantık dışıdır, terörizmi kesinlikle reddeder.
Hiçbir aklı başında Müslümanın da, dünyanın neresinde meydana gelirse gelsin, insanların hayatına kasteden bu neviden eylemleri hoş görmesi, herhangi bir ideal ile, hak arayışı ile terkip etmesi de, telif etmesi de mümkün değildir.
Bunun içindir ki, hep birlikte, tüm dünya olarak artık terörizme evrensel bir bakış açısı geliştirmeli; insanlarımızı, insanlığımızı bu hastalıktan kurtarmanın yollarını aramalıyız.