Her gün şehit ve gazi haberleri ile güne başlıyoruz, günü tamamlıyoruz. Çözüm süreci boyunca ortaya çıkan zafiyetlerin neticesinde doğu ve güneydoğu illerimizde, ilçelerimizde yığınaklar yapan, şehirleri silah ve patlayıcılarla dolduran; dağdaki militanlarına ek olarak, çocuk yaşta yeni elemanlar devşiren terör örgütü, demokratik özerklik adı altında başlattığı terörist şiddeti tırmandırma girişimlerini şimdi en zirveye çıkarmış durumda…
Hendekler, barikatlar yerel yönetimlerin imkanları kullanılarak yapılıyordu. Teröristlerin bir kısmı belediyelerde bir şekilde istihdam ediliyor gösterilip maaş bağlanıyordu, Yüksekova’daki bombardıman üzerinden kaçakçılık adeta meşru bir noktaya taşınmıştı. TBMM’ye giren elemanları devlete hergün meydan okuyordu. Dağdaki teröristler, ülke ve dünya kamuoyunda mühim belirleyici aktörlermiş gibi sunuluyordu; bölgede yaşayan vatandaşlar ise, devletin kendilerini yalnız bıraktığını, terörist örgütün artık bölgenin egemen gücü olduğu zehabı ile tedirgindi. Asker ve polis ses çıkarmayınca terör örgütü, il ve ilçe merkezlerinde kendilerine karargahlar kurmuşlar; haraçlarını vergiye çevirmişler, tehdit ve şantajlarını ise bir nevi örgüt mahkemeleri üzerinden gerçekleştirir hale gelmişlerdi…
Muhalefet partileri bölgede siyaset yapamaz noktaya getirilmişti. En son görüldü ki, iktidar partisi de aynı yere çekilmiş, zemin kaymış; terör örgütü bir hakimiyet alanı tesis etmiş ve vatandaşların takati kalmamış; devlet uyandı…
Barış veya çözüm sürecinin bizi getirdiği nokta görüldü. Yeniden ve kararlı bir duruş içinde pek çok kahraman vatan evladının şehadeti ve yaralanması pahasına terörle mücadele yeniden başlatıldı. Şu ana kadar da yeniden hayırlı ve güzel gelişmeler temin edildiği anlaşılıyor.
Böyle bir dönem içinde, mücadele sürerken, örgüt artık kararlı duruş devam ettirildiği zaman kısa sürede bitecek noktaya gelinmişken, yeniden barış süreci, çözüm süreci başlatmak gibi cümleler içeren konuşmaların bir yararı var mı?
Gerçekten anlama zorluğu çekiyoruz; örgütün bittiği, bitmek üzere olduğu, kararlı bir mücadele ile vatandaşın tekrar ve yeniden devletine güvenmeye ve yanında yer almaya başladığı görülmüyor mu ki, bu türden sözlere ihtiyaç duyuluyor…
Türkiye, bir ikinci barış-çözüm sürecini kaldıramaz. İyi niyetli olarak da başlatılmış ve götürülmüş olsa bile, barış veya çözüm süreci denilen zaman dilimi içinde Türkiye lehine tek bir iş yapılmadığı, her atılan adımın terör örgütünü güçlendirdiği, şımarttığı ve bugünkü durumuna taşıdığı artık anlaşılmış olunmalıdır.
Türkiye’ye yazık edilmemelidir. İnsanlarımıza yazık edilmemelidir. Bu kadar fedakarlık görmezden gelinmemelidir. Her barış, çözüm süreci başlatalım diye başlayan cümle ile birlikte, terör örgütünün suiistimal edeceği, kullanacağı, yeni yeni şehitleri vereceğimiz bir yeni sürece daha razı olmamız gerekmektedir. Bu ise çok tehlikelidir. Silahları bırakacaklar, sınır dışına çıkacaklar varsayımı ile atılan her adımda tersi oldu. Silahlar arttı, şehirler cephaneliğe döndü; terörist örgütün kadroları dağlardan şehirlere yaygınlaştı.
Şu anda başlatılan mücadele sürecinde bile 400 ü aşkın güvenlik görevlisi şehit oldu, fazlası yaralandı. Şehirlerde patlatılan bombalar ile turizm ve ticaret çökme noktasına geldi.
Terörle mücadele için canlarını ortaya koyan kahramanların moral ve mukavemetlerini zayıflatacak açıklamalardan ve girişimlerden artık herkesin titizlikle kaçınması gerekmektedir.
Romantik, ayakları yere basmayan, terörist örgütün mantığını idrak etmeyen bir tarz ile bu işleri kavramak da, halletmek te mümkün değildir.
İkinci kez böyle bir süreç başlayacak demek, terörist örgütü adeta oksijen çadırına almak gibidir. Terörist örgüt bitmesin diye yapılan dış baskılara karşı şayet bu türden bir açıklama yapılıyorsa yine yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletini baskılara boyun eğdirecek bir anlayışı zaten toptan ve baştan reddederiz.
Terörle mücadele konsepti, müzakereyi kapsamamalıdır. Mücadele ve imha ile netice alınır ve sonrasında bölgenin imar ve ihyası yine aklı başında, terör ve şiddetten uzak insanlarla ve kurumlarla yeniden şekillendirilir. Şu an vaziyet mücadelede sekteyi ve ihmali kaldırmayacak bir vaziyettir.
Hiçbir surette yeniden düşünülmemesi gereken, atıf yapılmaması gereken hal ise, başarısız olmuş, suiistimal edilmiş, torpillenmiş barış süreci denilen anlayıştır.