İşte, TSK'nın Suriye operasyonunun iki hedefi!
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, bugün gazetedeki köşesinde hükümette değişiklik iddialarını ve Suriye'ye yapılacak operasyona ilişkin hedefleri yazdı. Selvi, kabine değişikliği için 'ocak ayı'nı işaret etti. Gündemin sıcak konusu olan Suriye'ye harekat konusunda ise Türkiye'nin iki hedefi bulunduğunun altını çizdi. İşte Selvi'nin iç ve dış siyasete damga vuracak iki konudaki aktardığı bilgiler...
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin "Kabine değişikliğinde son durum ve Suriye’ye operasyonun iki hedefi" başlıklı yazısı şöyle:
Kızılcahamam kampından sonra AK Parti milletvekillerinde kabine değişikliği beklentisi azaldı. Ama tamamen ortadan kalkmadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanlaması tamamen kendine ait bir dönemde bir bakanlar kurulu değişikliği yapması bekleniyor. Erdoğan en son 1 Ekim günü Meclis’teki resepsiyonda “Şu an için böyle bir şey yok” demişti. Aralık ayında Meclis’te bakanlıkların bütçesi görüşüleceği için kabine değişikliğinin ocak ayında yapılabileceği söyleniyor.
.....
Kimin bakan olacağından ya da hangi genel başkan yardımcısının değişeceğinden ziyade, siyaset tarzı önemli. AK Parti, yüzde 34’lerden yüzde 49’lara kadrosundaki değişikliklerle gelmedi. Askeri vesayet ve darbeler karşısındaki duruşu, özgürlükçü ve reformist tavrı ve başarılı ekonomi yönetimi sayesinde geldi. Dış politikada ise Erdoğan’ın “diklenmeden dik duran” tavrı, Türkiye’ye önemli bir ağırlık kazandırdı.
SURİYE’YE OPERASYON
Şimdi yeni bir sürecin başındayız. Elbette ki bunun iç politikaya ilişkin sonuçları da olacak. Siyasette roller yeniden dağıtılacak. Suriye’ye yapılacak olan operasyonu kast ettiğimi anladınız. Operasyona artık günler sayılı. Cumhurbaşkanı Erdoğan her defasında “Bir gece ansızın girebiliriz” demişti. Dün itibarıyla Başkan Trump da “Türkiye bir gece ansızın girebilir” anlamına gelecek bir tweet attı. ABD’den yapılan açıklamalarda Türkiye’nin operasyon yapacağı doğrulandı, Türkiye sınırına yakın noktalardaki Amerikan askerlerinin çekildiği duyuruldu. Amerikan askerlerinin çekilmesi tamamlandığında harekâtın düğmesine basılacak.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları öncesinde binlerce senaryo yazılmıştı. Ne oldu? Türkiye, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü kadar bir alanı kontrol etti. Böylece Ankara’da, Gaziantep’te, Reyhanlı’da, İstanbul’da patlayan bombalar kaynağında kurutuldu. Şimdi sıra Fırat’ın doğusunda. Bu harekâtla birlikte Fırat’ın doğusu ile batısı arasındaki köprüyü tamamlamış olacağız. ABD’nin 30 bin TIR silahla donattığı PKK-YPG’yi sınırlarımızdan içeriye doğru süpüreceğiz. Fırat’ın doğusuna yapılacak olan harekât birkaç açıdan çok anlamlı.
İKİ KRİTİK NOKTA
1- ABD’nin kontrol ettiği bölgeye harekât yapacağız.
O nedenle bu harekâtın anlamı çok daha farklı. Demirel’in dediği gibi, Türkiye büyük bir devletin adı demektir. Kendi güvenliği için gerekirse ABD’nin kontrolündeki bölgede de operasyon yapmakta zerre kadar tereddüt etmez. Üzerimizdeki “Amerika bu işe izin vermez. Amerika istemediği sürece bir şey yapamayız” korkusunu yıktığı için Erdoğan büyük lider... Herkes kafasının bir köşesine şunu yazsın: Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti.
2- Irak sınırından başlayıp Akdeniz’e uzanan terör koridoru, başladığı yerden kırılacak. Bir anlamda kaynağında kurutulacak.
Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyinde Kürt yönetimi oluşturan ABD, bu kez de Suriye’de sınırımız boyunca bir PKK koridoru oluşturmayı hedeflemişti. Hesap burada Türkiye’ye tehdit oluşturacak bir “garnizon devlet”in temellerini atmaktı. 30 bin TIR silah onun için getirildi. Ancak hesap etmedikleri Erdoğan’ın kararlılığı oldu. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla Fırat’ın batısında kırılan terör koridoru, Fırat’ın doğusuna yapılacak harekâtla işlevsiz hale getirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihe Suriye’deki Sevr planlarına engel olan bir lider olarak geçecek.
Amerika’ya sırtını dayayan PKK-YPG’de ise büyük bir panik yaşanıyor. “Sırtımızdan hançerlendik” diyorlar. Bunda şaşılacak bir şey yok. Bağımsızlık referandumu sırasında Türkiye’nin telkinlerine kulak asmayan Mesut Barzani sonra ortada bırakılmadı mı? 1975’te Amerika’nın kışkırtmasıyla ayaklanan Molla Mustafa Barzani, Cezayir Anlaşması’yla ortada bırakılınca ABD’ye “Sırtımdan hançerlendim” diye mektup yazmadı mı? Tarih tekerrür ediyor.
Abdulkadir Selvi'nin yazısının tamamını okumak için tıklayın...