TÜİK yetkilileri kapılarını BBC Türkçe’ye açtı: Sepetimizde 2005'ten beri pinpon topu yok
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yetkilileri, Ankara'daki genel müdürlükte BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Kurumun açıkladığı verilere dair kamuoyunda yapılan tartışmalarla ilgili olarak konuşan yetkililer, kurumun tüm çalışmalarının, Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkelerin bağlı olduğu Avrupa İstatistik Ofisi (EuroStat) kriterlerine uygun yürütüldüğünü bildirdi.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) aralarında üst düzey yönetici, daire başkanı, bölge sorumlusu ve uzmanların bulunduğu yetkilileri BBC Türkçe'ye kapılarını açtı. TÜİK'in çalışmalarını anlatan yetkililer soruları yanıtladı.
Kurumun tüm çalışmalarının, Avrupa Birliği (AB) üyesi ve aday ülkelerin bağlı olduğu Avrupa İstatistik Ofisi (EuroStat) kriterlerine uygun yürütüldüğünü belirten TÜİK yetkilileri, EuroStat'ın bununla ilgili bir denetim mekanizmasının da olduğunu, bunun dışına çıkmalarının mümkün olamayacağına dikkat çekti.
Çeşitli kuruluş veya gruplarla enflasyon ya da kira artışı gibi konularda verilerinin farklı çıkmasının, kullanılan metodolojinin farklı olmasıyla ilgili olduğunu, kendilerinin bu alanlarda uluslararası standartları izlediklerini söylediler.
Hissedilen enflasyon ve resmi enflasyon arasındaki fark ya da Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ile Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) arasındaki makas konusunda ise bu durumların birçok ülkede geçerli olduğunu ve bunların bazı somut nedenleri olduğunu belirttiler.
Verilerle oynamalarının çalıştıkları modelde isteseler de mümkün olamayacağını belirten yetkililer, çalışma yöntemleri ve veriler konusunda şeffaf olduklarını ifade etti.
"ENFLASYONU ULUSLARARASI STANDARTLARDA HESAPLIYORUZ, ÇOK ŞEFFAFIZ"
TÜİK'le ilgili kamuoyunda yapılan tartışmaların başında, enflasyon oranları geliyor. Yetkililer, çalışma yöntemleri ve verileri konusunda "Çok şeffafız" diyor. Enflasyonun hesaplanmasında; tüketim sepetinin oluşturulması, sınıflama, ürün ağırlıklarının belirlenmesi, fiyatların derlenmesi gibi aşamalarda tamamen uluslararası standartlarda çalıştıklarını söylüyorlar. Bu açıdan EuroStat'a dikkat çekiyorlar. EuroStat, Avrupa Komisyonu bünyesinde yer alan bir kurum. Türkiye de EuroStat sisteminin bir parçası. TÜİK yetkilileri, EuroStat'ın yöntemleriyle paralel çalıştıklarını belirtiyor.
"TÜİK, AB NORMLARI İLE YÜKSEK ORANDA UYUMLU"
İstatistik alanında Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile de uyumlulukları bulunduğunu ancak EuroStat'ın yaptırım gücü olduğunu, kuruma sürekli rapor verdiklerini ve EuroStat'ın ilkelerine uymadıkları takdirde her şeyden önce EuroStat'ın bunu kabul etmeyeceğini söylüyorlar. Kendi verilerinin, EuroStat'ın internet sitesinde de yayımlandığını aktarıyorlar. EuroStat tarafından her yıl yayımlanan değerlendirme raporlarında TÜİK istatistiklerinin AB normları ile yüksek oranda uyumlu olunduğunun belirtildiğini, bunun bir üst aşamasının ise tam uyumluluk olduğunu aktarıyorlar.
"SEPETİMİZDE PİNPON TOPU YOK"
Yetkililer, endeks hesaplaması kapsamında 415 maddeden oluşan bir tüketim sepetlerinin olduğunu, bu sepeti oluştururken toplam harcama içinde ağırlığı olan mal ve hizmetlere baktıklarını bildiriyor. Bunların her birinin tanımının yapılmış olduğunu, örneğin yumurta fiyatını hesaplarken bir adet orta boy klasik çiftlik yumurtasını ele aldıklarını söylüyorlar. Bu sepet, her yılın Aralık ayında güncelleniyor.
Örneğin domatesin yıllardır sepette olduğunu ama kasetçaların harcamalarda bir ağırlığının kalmaması nedeniyle listeden yıllar önce çıktığını aktarıyorlar. Bu sepetler içinde takip edilen toplam ürün sayısı ise 901. Bazı muhalefet milletvekili tarafından da dile getirilen, sepet içinde pinpon topu olduğu iddiasına ise tepkililer. Bir yetkili bunun 1990'larda yaşanan bir durum olduğunu, 2005'ten beri sepetlerinde pinpon topu olmadığını söylüyor.
"AYNI ÜRÜNÜ 1 YIL BOYUNCA TAKİP EDİYORUZ"
Yetkililerin aktardığına göre, EuroStat'ın Harmonize TÜFE adlı prensipleri doğrultusunda bütün bir yıl boyunca aynı mal ve hizmetlerin fiyat değişiminin takip edilmesi gerekiyor. Örneğin beyaz peynirdeki değişim için bütün markaların beyaz peynir ürünlerini takip etmiyorlar. Her yıl Aralık ayında, bazı markalardan bazı beyaz peynir ürünlerini seçiyorlar ve sonraki bir yıl boyunca bu ürünlerdeki fiyat değişimini takip ediyorlar.
Kendilerine ucuz ürünlere gittikleri yönünde yapılan eleştirilerle ilgili olarak; "bunun mantıklı olmadığını çünkü kendilerinin bir ürünü tek bir sefer için ele almadıklarını, o ürünü tüm yıl boyunca izlediklerini, önemli olanın bir yıl içindeki fiyat değişimini izlemek olduğunu" söylüyorlar.
"ZİNCİR MARKETLER CİRONUN BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE BELİRLENİYOR"
Kuruma bazı kesimlerden, bazı zincir marketler seçerek onlarla anlaştığı, böylece fiyatlar üzerinde oynadığı yönünde eleştiriler yöneltiliyor. Yetkililer, işyerlerini bazı kriterlerle belirlediklerini, ciro büyüklüğünün en önemli kriter olduğunu dile getiriyor. 400 kişilik aktif bir saha ekipleri olduğunu aktarıp şunları ekliyorlar: "Fiyatlar ay boyunca, ayın tüm günlerini kapsayacak biçimde her gün alan çalışması ile derleniyor. Aynı firmanın Türkiye'deki farklı şubelerine farklı günlerde gidilerek derlenen fiyatlar, veri tabanlarına anlık olarak işleniyor."
Yine kendilerine yönelik dile getirilen iddialardan biri olan, ürünleri sadece indirimdeyken kayıt altına almanın da bu sistem için mümkün olamayacağını, ayrıca anketörlerinin hepsinin tablet bilgisayarlarla çalıştığını, belirledikleri her ürünün fotoğrafını çekip sisteme soktuklarını, bunu nerede ve hangi saatte yaptıklarının da sisteme düştüğünü belirtiyorlar. Yetkililer, sebze - meyve fiyatları için pazara da gittiklerini belirtiyor. Aktardıklarına göre sebze - meyve ürünlerinde pazarın payı yüzde 50'ye yakın.
"VERİLERİN YÜZDE 21'İ BARKOD SİSTEMİNDEN GELİYOR"
Verileri sadece sahaya inip almadıklarını, 2020'den itibaren uyguladıkları bir barkod sistemi de olduğunu ekliyor TÜİK yetkilileri. Anlattıklarına göre bu sistemde beşi Türkiye çapında ikisi Ankara yerelinde olmak üzere yedi büyük market ağı bulunuyor. Bu marketlerle yapılan anlaşma sonucu hazırlanan yazılım üzerinden kasadan geçen satışların verileri TÜİK'e ulaşıyor. Kurum, buradan takip ettiği ürünlerin ortalama fiyatlarını alıyor. Bu sistemde son bir yıl içinde yaklaşık 1 milyar 100 bin veri aldıklarını, TÜFE hesaplanırken çekilen ürün verilerinin yüzde 21'inin bu sistemden geldiğini belirtiyor yetkililer.
Aktardıklarına göre kurum, teknoloji ve kozmetik marketlerinin de aralarında bulunduğu başka işyerleriyle de bu konuda anlaşmış durumda. 2022'de yedi sayısını 40'a çıkarmayı hedeflediklerini söylüyorlar. Ayrıca, TÜBİTAK'la ortak olarak 2019'da başladıkları bir proje kapsamında önümüzdeki dönemde internetten de fiyat çekmeye başlayacaklarını ekliyorlar.
HİSSEDİLEN ENFLASYON İLE RESMİ ENFLASYON NEDEN FARKLI?
Türkiye'de hem kamuoyu anketleri hem sokak röportajları hem de sosyal medya paylaşımları, toplumda resmi enflasyondan farklı bir enflasyon yaşadığını hisseden önemli bir kesim olduğunu ortaya koyuyor. TÜİK yetkilileri bu durumun nedeniyle ilgili sorumuza şu cevabı veriyor: "TÜFE, yaşam maliyeti endeksini ölçmüyor. Yaşam maliyeti endeksinin amacı, sabit bir yaşam standardını sürdürürken tüketicilerin yaşadığı fiyat değişikliklerini ölçmektir. TÜFE, sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçüyor. Yaşam maliyeti endeksi ise sabit bir refah düzeyinin maliyetindeki değişikliği ölçer."
Bir yetkili, bu durumun dünyada da yaşandığını söyleyip bununla ilgili Avrupa Birliği Merkez Bankası'ndan bir veri paylaşmak istiyor: "Ocak 2005 - Temmuz 2015 dönemleri arasında İtalya'da hissedilen enflasyon % 14,1 iken ölçülen enflasyon % 1.9. Aynı dönemde İspanya'da hissedilen enflasyon % 14,3 iken ölçülen enflasyon % 2,1."
ÜFE İLE TÜFE ARASINDA NEDEN UZUN SÜREDİR MAKAS VAR?
ÜFE ile TÜFE arasında bulunan ve aylardır kapanmayan makas da kamuoyunda tartışma konusu. TÜİK yetkilileri bu eleştirilerle ilgili sorumuzu yanıtlarken öncelikle bu durumun 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada yaşandığı belirtip; Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya'yı örnek gösteriyor. Yetkililer; iki endeksin yapısının farklı olduğunu ve ÜFE'nin TÜFE'ye hiçbir zaman eş zamanlı olarak yansımadığını belirttikten sonra hem Türkiye hem de dünyada ÜFE'nin TÜFE'ye göre daha yüksek olmasının; son dönemde işyeri enerji fiyatlarındaki artış, emtia fiyatlarındaki yükseliş ve pandemiyle birlikte tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar gibi nedenlere bağlı olduğunu savunuyor.
OTOMOTİVDE FİYATLAR NEDEN ARALIK'TA BİR ANDA ARTTI?
TÜİK verilerine göre Kasım ayında benzinli otomobillerde % 6,4, dizel otomobillerde % 12,1 fiyat artışı oldu. Halbuki bu dönem sektör temsilcilerine göre araçların çok daha fazla zamlandığı bir dönemdi. Aralık ayında ise benzinli otomobil fiyatlarında artış % 38,39, dizel otomobilde ise % 35,49 oranında gerçekleşti. Şüphe yaratan bu durumla ilgili sorumuz üzerine yetkililer, araba fiyatlarını hep aynı bayilerden aldıklarını, çip sorunu gibi nedenlerle bir dönem bu bayilerde araba satışı olmadığını, ancak yaşadıkları bu durum üzerine yöntem değiştirdiklerini açıklıyor. Yetkililerin aktardığına göre, Aralık ayından itibaren araba satışlarında bayilerden alınan bilgi değil Gelir İdaresi Başkanlığı'nın verileri kullanılmaya başlanmış. Bu arada kendilerinin ikinci el araba fiyatlarını derlemediklerini de ekliyorlar.
KİRA ARTIŞ ORANINDA BETAM İLE TÜİK RAKAMLARI ARASINDA NEDEN UÇURUM VAR?
Yine bir başka tartışma da kira artış oranlarıyla ilgili. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM), Aralık ayında yaptığı açıklamada Türkiye'de son bir yıllık kira artış oranını % 63,7 olarak hesapladı. Bu, TÜİK'in hesapladığı kira artış oranının yaklaşık beş katı. Peki özellikle büyükşehirlerde yaşayanlar arasında yaygın bir "Kiralar uçtu" görüşü varken TÜİK'in hesapladığı rakam BETAM'ınkinden neden bu kadar farklı?
TÜİK yetkilileri burada önemli bir yöntem farkı olduğunu, BETAM'ın sahibinden.com sitesi üzerinden yeni kiraya çıkan evlere bakarak hesaplama yaptığını kendilerinin ise belli konutlar belirleyip o konutlardaki kira değişimini takip ettiklerini söylüyor. Kurumun sisteminde bu kapsamda 81 ilden 4200 adres bulunuyor. Bu evlerin boşalıp yeniden kiraya verilme oranının yaklaşık yüzde beş olduğunu belirtiyorlar. "Ancak bu yöntem yeni kiraya verilen evlerin ortadaki artışa etkisini yeteri kadar yansıtmış oluyor mu?" sorumuza ise bu yöntemlerinin yine uluslararası standartlarda bir yöntem olduğu cevabını veriyorlar.