PKK’nın yayın organlarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nce Irak’ın Kuzeyindeki mağaralarda gerçekleştirilen teröre karşı yok etme ve temizlik harekâtına yönelik iftira ve karalama yarışı başladı.
Bu yarışta eski, yeni HDP’lilerin olması bizi şaşırtmıyor. Hepsi zaten bir adım öncesinde veya sonrasında o mahut yapı ile irtibatlı.
Ancak burada esas sorunlu olan CHP’nin duruşu, tutumu, tavrı, davranışı.
Bir taraftan Mehmet Ali Çelebi AK Parti’ye geçti diye hala ağızlarına geleni söylüyorlar; bunu söylerlerken de onun önceden subay, Partilerinin de kurucusunun Atatürk olmasını gerekçe gösteriyorlar, Milli Mücadele, Kuvayı Milliye vurgusu yapıyorlar…
Fakat her ne hikmet ise, HDP’ye şirinlik için Büyük Atatürk’ün Ebedi Başkomutan olduğu kahraman Silahlı Kuvvetlerimize ise iftirada PKK ile birlikte yarışanlar arasına giriyorlar…
Sezgin Tanrıkulu adlı bir milletvekilleri var. CHP Genel Başkan Yardımcısı olan bu şahıs PKK’nın iftiralarını soru önergesi olarak TBMM’ye sunacağını söylüyor. Öyle karnından filan da konuşmuyor, açıkça tweet atıyor.
Partisinden hiçbir ses çıkmıyor. Bu tweet sonrası yazı yazmadan altılı masa ortaklarından da bir açıklama olur mu, diye bekledim. Herkes işi uyumaya/uyutmaya bırakmış.
Demiyorlar ki, haddinizi bilin, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve kahraman Mehmetçiğimize neden iftira atıyorsunuz?
Kanıt olarak bazı fotoğrafları ileri sürüyorlar, fotoğraflarda kimyasal gaz kullandığı iddia edilen Mehmetçik’in ağzında yüzünde koruyucu maske bile yok. Öyle bir gaz kullanılan yerde Mehmetçik dokunulmaz mı, biyonik mi ki maskesiz bağışıklık içinde olsun?
Hatırlanırsa bundan önce terör örgütü PKK, TSK’nın taktik nükleer silahlar kullandığını iddia etmişti de, inanan çıkmamıştı. Öyle ya nükleer silah sahibi olan ülkeler açıkça belli iken böyle bir iddiaya kim nasıl inanacak. Yalanın dibi yok ki…
Ancak iddia sahiplerinde beyin olmayınca…
“Ne suçu var ki Cezaevinde?” diye yeri göğü birbirine katmaya çalıştıkları, şeref madalyası takmaya kalkıştıkları Selahattin Demirtaş da bu vesile ile PKK’ya bağlılık sunmuş, uluslararası toplumu harekat bölgesine müdahale ve inceleme yapmaya çağırıyor, diyor ki “kimyasal gaz kullanmak insanlığa karşı suçtur…”
Terörizm sanki insanlığa karşı suç değil, onun yoldaşı PKK’lılar da dağlarda kanarya, kuş besliyorlar…
Bir de adında “Türk” olan ama Türklüğe karşı her melanetin içinde ve hatta en önünde olan bir Tabipler Birliği ve bunun Şebnem Korur Fincancı adlı bir başkanı var. İddiaları sözümona bilimsel kılan da bunun açıklamaları. Doktor ya, TTB Başkanı ya, söyledikleri doğrudur… Nereye söylemiş peki, PKK’nın yayın organı televizyona…
Bu konuda geçmişte MHP Genel Başkanı Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli bir açıklama yapmıştı da altılı masanın tüm paydaşları Devlet Bey’e doktorları itham ediyor diye ağızlarına geleni söylemişlerdi.
MHP Genel Başkanı siyasi hayatında en büyük linçi “Okyanus Ötesi” dediği için ve “okullarını kapatmalarını, devlete teslim etmelerini” istediği için bu terör örgütünden yemişti. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi en çok Devlet Bahçeli’ye hücum edenleri mahcup etmişti.
Şimdi de muhtemeldir ki, daha doğrusu umuyorum ki “doktorlara ve onların örgütlü yapılarına sahip çıktıkları zehabıyla hareket eden”, Sayın Bahçeli’ye laf yetiştirme çabasına girenler de PKK’nın yanında açıkça saf tutma ve TSK’ya iftira yarışını içeren bu açıklamalar üzerine birazcık yüzleri kızararak hareket edeceklerdir.
Şurası muhakkak ki, bu ülkede son yirmi beş yılda her attıkları adımda, yaptıkları açıklamada, kararlarında haklı çıkan iki isim vardır. Bu iki isim her zaman en fazla eleştirilen isimler olarak temayüz etmişlerdir. Birisi elbette Sayın Devlet Bahçeli’dir. Diğeri de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Cumhur ittifakı’nda buluşmaları da bir tesadüf değil, tarihin ve talihimizin bir zorunluluğudur.
Siyasetteki uzun yıllara dayanan deneyimleri, birikimleri, öngörüleri itibariyle ilk başlarda tam olarak anlaşılamasalar da iş geliyor çatıyor, onların haklılığına… Karşılarında yer alanların çapsızlığına, yetersizliğine, gafilliğine veya dalaletine…
Görmek isteyenler için TSK’ya yapılan hücumlar, hücumların kaynağı bu çevrelere yıllardan beri Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan tarafından konulan rezervler, mesafeler, gösterilen tepkiler dahi Cumhur İttifakı ve Hükümet’in duruşundaki haklılığı anlamak bakımından yeterli.
Görmek istemeyene artık kimse bir şey yapamaz.
Onlar kendilerini nerede tanımlarsa tanımlasın iktidar için kendilerini PKK’ya kullandırtacak kadar gözü dönmüşlerdir.
Tarih bütün bunları kaydetmektedir…