FETÖ’nün Türk vatanına ve Mavi Vatana ihaneti – 2
Geçen yazımda FETÖ’nün silahlı kuvvetlere sızdırdığı alçak militanlarının Türk vatanına ve özellikle Mavi Vatanımıza ihanetleriyle ilgili bir yazı yazdım. Bu çerçevede 2013 yılı Aralık ayında Yunanistan’ın Girit Adası’nda gerçekleştirdiği ve Türkiye’yi hedef aldığı bir tatbikata katılan iki subay(!)dan bahsettim.
Birinin ismini bulamamıştım (ki onun da kim olduğu bilgisine ulaştım. Yazımın devamında…). Diğeri ise yurtdışında özellikle Youtube ve sosyal medya üzerinden Türk ve Türkiye düşmanlığı yapan operasyonel ekibin başında yer alan isimlerden biriydi: Halis Tunç. Hani şu İstihbarat Kurmay Albay olan ve Atina Deniz Ataşesi iken Yunanistan’a sığınıp, Türkiye’nin gizili askeri planlarını ülkeye verdiği iddia edilen, Türkiye aleyhine her türlü faaliyetin içinde olan Halis Tunç. (Bkz. Ayrıca Tunç ile ilgili yazdığım yazının linkini tekrar paylaşayım. Bkz. )
Sözünü ettiğim tatbikat ile ilgili detayların ne olduğunu da “FETÖ’nün Türk vatanına ve Mavi Vatana ihaneti - ” başlıklı yazımdan görebilirsiniz.
Her neyse, ben bu yazıyı yazdıktan sonra aktardığım gibi Tunç ve bilimum şakirt tayfa sosyal medya üzerinden hopladılar. Belli ki (ne mutlu bize) ayaklarına sağlam basmıştık. Ne yazdıklarına geçmeden, ikinci kişi ile ilgili bilgileri de aktarayım. Tunç’un yanındaki o dönem Tankçı Kurmay Albay rütbesinde olan ve 15 Temmuz’dan sonra firar eden zatın adı İlhan Yaşıtlı. Yaşıtlı, TSK’nın eski Atina Ateşesi. Tunç ile sık sık yan yana toplantılara gitmişler. Örneğin 15 Temmuz’dan önce çekilmiş aşağıdaki fotoğrafta ikisini net bir şekilde görebiliyorsunuz:
Yine söz konusu tatbikattaki başka fotoğraflarına da ulaştım. Örneğin aşağıdaki fotoğrafta Türkiye’yi hedef alan tatbikatı gayet uslu bir şekilde izliyorlar.
Yine Yaşıtlı, muhtemelen aynı tatbikatta bir başka şekilde karşımıza çıkıyor.
Özetle, Yaşıtlı ve Tunç, Türk Hava Kuvvetleri’ni hedefleyecek S-300 PMU1 testlerini gayet rahat bir şekilde izlemiş.
Gelelim Tunç ve yönlendirdiği sosyal medya FETÖ’cülerinin sosyal medya üzerinden saldırılarında kullandıkları argümanlarına. Aslında argümanlar derken elle tutulur tek bir şey söylediler: Yukarıdan emir gelirse gitmek zorundayız.
Söylediklerini çok önemsediğimden değil ama muhaliflik adına bunlara inanan bir kitle var ya. Onlar için mevzuyu açmak gerektiğini düşünüyorum.
Elbette yukarıdan talimat geldiğinde göreve gidilir. Hele ki, görevlendirilen tatbikat, NATO üyesi ülkelerin gözlemci olarak katıldığı bir tatbikatsa… Ancak orada Türkiye karşıtı bir durum söz konusu olduğunda Türk subayı gereken tavrı ortaya koyar. Bunun geçmişte üç tane örneğini çok net bir şekilde hatırlıyorum.
Bunlardan bir tanesi Yeniçağ gazetesinde muhabirken yaptığım özel haberde aktardığım bir olaydı. Olayın gelişimi şöyleydi: 2006 yılının Eylül ayında, NATO’nun Roma’da bulunan Savunma Koleji’nde gerçekleştirilen bir brifingde ABD’li muvazzaf albay, Türkiye’nin de parçalanmasının planlandığı projenin haritasını yansıtıp, BOP’u övünce katılımcı Türk subayları deyim yerindeyse o toplantıyı Amerikalıların başına yıkmıştı. O Türk subayları tepkiyle yetinmemiş, Ankara’yı arayıp dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yine dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun Paşa’yı bilgilendirmişlerdi. Büyükanıt ve Saygun Paşalar da Amerikalı muhataplarını arayarak gereken tepkiyi göstermişti. İşte Türk subayı buydu.
İkinci olay yine 2006 yılının Kasım ayında yaşandı. O dönem resmi bir ziyaret için ABD’de bulunan Türk heyetindeki dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun Paşa, davet üzerine gittiği Beyaz Saray kapısında, güvenlik görevlilerince aranmak istenince, tepki gösterip geri döndü. Bu da Türkiye’ye karşı bir hareketti. Çünkü o dönem PKK terör örgütüne ABD’nin verdiği destek nedeniyle iki ülke arasında büyük gerilim vardı. Saygun Paşa nezdinde o hareket Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk Ordusu’na yapılmıştı. Ergin Saygun’un yaptığı Türk askerine yakışan tavırdı.
Hatırladığım son olay ise yakın tarihte oldu. Norveç’te, 2017 yılının Kasım ayında düzenlenen NATO’nun ‘Trident Javelin-2017’ tatbikatında Kurtuluş Savaşımızın büyük Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk düşman liderler arasında gösterilirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sahte bir hesapta düşman ile iş birliği içerisinde gösterildi. Bunun üzerine tatbikata katılan (FETÖ’nün güçlü olduğu dönemde mağdur ettiği) Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt ve subay Volkan Atayer tepki gösterdi. İki subay, olaydan hemen sonra Ankara’yı bilgilendirdi.
İşte Türk subayı tavrı budur.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Bu tatbikattan bilgisi olan herkesin sorumluluğu da var. Böyle bir tatbikata tepkisiz kalmak, yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere Türk askeri tavrı değildir.
Tekrar Tunç ve şürekasının yazdıklarına döneyim. Utanmadan “Bilgi almak için orada bulunmak” gibi sözde bir argüman da sunuyorlar. Hayatları boyunca bağlı oldukları örgütlenmeye ve o örgütlenmenin arkasındaki küresel güçlere aktarmak üzere Türk devletinin gizli bilgilerine ulaşmaya çalışanlar için komik bir cümle. Neden mi? Çünkü onların tam tersine Yunanistan’a bilgi ve operasyon desteği verdiklerini biliyoruz. Nasıl olduğunu da bir sonraki yazımızda anlatalım.