Türkiye için karanlık günler yaklaşıyor
Türkiye son yılların en kurak yıllarından birini yaşıyor. Yağışsız geçen aylar, yüksek sıcaklıklar ve kurumaya başlayan barajlar ve göller susuz günlerin habercisi. İşte bu yakın tehlikeye ilişkin Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan kuraklık haritası tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor. Ağustos - Ekim 2020 dönemlerini kapsayan harita bir önceki haritayla kıyaslandığında kuraklığın tehdit ettiği bölgelerin ciddi şekilde arttığı görülüyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan meteorolojik kuraklık haritalarında kuraklık tehlikesinin boyutu net bir şekilde ortaya çıktı.
Ağustos 2020-Ekim 2020 dönemini kapsayan 3 aylık kuraklık haritasında siyah renkle gösterilen kurak bölgelerin alanının, önceki haritaya göre çarpıcı bir şekilde arttığı dikkat çekiyor.
Türkiye'nin su açısından geleceğinin karardığı gösteren haritaları ve yaşanan kuraklığı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, değerlendirdi.
Türkiye'nin son yıllardaki en şiddetli kuraklığı yaşadığını belirten Orhan Şen, Anadolu'nun bazı yerlerinde sosyo-ekonomik düzeyi oldukça derinden etkileyecek olan tarımsal kuraklığın da başladığını söyledi.
''KURAKLIK ETKİSİNİ HİSSETMEYE BAŞLADIK''
Kış aylarında alınan yağışların yaz yağışlarına oranla daha besleyici olduğunu vurgulayan Şen, ''Türkiye, eskiden 10-15 senede bir kuraklık yaşardı. 1990 ve 2008'de kuraklık yaşadık. Ancak 2008'den itibaren kuraklık etkilerini daha sık görmeye başladık'' ifadesini kullandı.
''DOĞAL AFETE DOĞRU GİDİYOR''
Ülkede şu an etkili olan kuraklığın, doğal afet sınırına çoktan girdiğini belirten Şen, ''Anadolu'da, Trakya ve Marmara'nın büyük bölümü dahil olmak üzere 6 aydır şiddetini artıran kuraklık son 3 ayda etkisini daha da artırdı'' dedi.
Şen sözlerini, ''Türkiye'de su baskınları taşkınlar ve orman yangınları gibi afetler, kuraklıktan ziyade daha ön planda duruyor. Ancak biz daha kuraklığın 'sıcak nefesini' hissetmedik. Bunu yavaş yavaş hissedeceğiz'' diye sürdürdü.
''KURAKLIK SİNSİCE GELİR''
Kuraklığın diğer doğal afetlerin aksine sinsice geldiğine işaret eden Şen, evrelerini şu şekilde açıkladı:
''Yağışların azalması meteorolojik kuraklıktır, bunun ardından gelen nehir ve göllerin düşmesi de hidrolojik kuraklıktır. Hidrolojik kuraklık da sulama ve içme suyunda sıkıntı yaşadığımız anlamına geliyor. Üçüncü kuraklık ise tarımsal kuraklıktır. Tohumu ekip sulayacak su bulamadığımız evre, ki bu durum da çiftçiler açısından belirgin bir rekolte kaybına neden olur''
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Aylık Kuraklık Analizi’nde yer alan 3 ve 12 aylık verilere göre hazırlanan haritalar Türkiye'de artan kuraklığın etkisini gözler önüne serdi.
‘Aylık Kuraklık Analizi’ haritalarını değerlendiren Orhan Şen, kuraklık şiddetinin gittikçe arttığını vurgulayarak, ''Renkler siyaha doğru gidiyor yani aşırı kuraklığa sürükleniyoruz. Kuraklık etkisi aslında kendini 1 seneden beri göstermeye başlamış. Ancak etkisi, özellikle 3 aylık periyotta daha çok artmış'' diye konuştu.
Şen, Anadolu'nun büyük bir kısmının aşırı kuraklıkla karşı karşıya kaldığını ve haritada siyahla boyanmış yerlerin kuraklığı doğal afet niteliğinde yaşadığını ifade etti.
''İSTANBUL'UN 50 GÜNLÜK SUYU KALDI''
Barajlarda artık bir dip suyunun olduğunu belirten Şen, ''Havzadaki suyun yüzde 100'ünü kullanamazsınız. Barajların içinde canlılar var. İstanbul'da şu an İSKİ Baraj Doluluk Oranları verilerine göre yüzde 24'lük bir dolulukta var. Bu da aslında yüzde 10-12 seviyesinde bir suyunuz kaldığını işaret ediyor. Bu oranda hesaplarıma göre, hiç yağış yağmazsa, 45-50 günlük suyumuz kaldığına işaret ediyor'' diye konuştu.
Şen, barajlardaki doluluk oranına en çok kar yağışının etki ettine dikkat çekti. Ancak bu sene tahminler noktasında su kaynakları bakımdan besleyici kar yağışı beklemediklerini de söyleyerek tablonun hiç de iç açıcı olmadığını ortaya koydu.
ÖNLEM ALMAKTA GEÇ Mİ KALINDI?
Kuraklığa karşı etkili önlem almak için geç kalındığını söyleyen Şen, ''Biz haziran ve temmuz ayında tahminlerimiz doğrultusunda yağışlar az olacak dedik. Ancak baktığımızda 1 Ekim'den itibaren başlayan Su Yılı hala etkisini göstermedi. Bizi kuraklık gibi bir tehlikenin beklediği ekim ayından belliydi'' ifadelerini kullandı.
PANDEMİDE SU TÜKETİMİ ARTTI MI?
Şen, su tüketimi noktasında koronavirüs salgını ile birlikte evde geçirilen sürenin artmasındaki etkinin yüzde 20'ye yakın olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
''Pandemi ile birlikte su kullanımı da arttı. Hastalığa yakalanmaktan korkan kişiler ellerini oldukça sık yıkamaya, temizliği daha çok önemsemeye başladı. Evde geçirilen süre de oldukça arttı. Yazlıklarından dönmeyen kişiler de bağ bahçe sulayarak bu duruma etki etti''