"Türkiye ile savaşmak için bundan daha iyi fırsat olamaz!"
Türkiye, Güney sınırında, Suriye krizi nedeniyle harekat alanı sağlayan terör örgütlerine yönelik Zeytin Dalı operasyonu ile mücadele ederken Batı'dan gelen tacizlerle de karşı karşıya kalıyor.
Son dönemde Kıbrıs Rum Kesimi'nin petrol aramaya başlaması kriz yaratırken, Yunanistan'la yaşanan Kardak Kayalıkları krizi de yeniden patlak verdi.
Bu gerilimler üzerine Türkiye'den Yunanistan'a çok sert mesajlar gönderildi.
Konuyu bugün köşesinde ele alan Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet Yunanistan ile yaşanan gerilimin bu kez "rutin" olmadığını vurguladı.
Acet, "Yunanistan’da 15 Temmuz’dan itibaren, TSK’nın darbe kalkışması nedeniyle zayıfladığını düşünüp “Türkiye ile savaşmak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz” diyenlerin bir takım fikir egzersizleri yaptığını biliyoruz." diye yazdı.
İşte o köşe yazısı;
- Ege’de Doğu Akdeniz’de “Rutin dışı” hareketlilik
Yunanistan’la, Ege’de Kardak kıyılarında, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs açıklarında son günlerde yükselen tansiyonun, öncekiler gibi ‘rutin gerilimlerin bir devamı’ olmadığını söylesem bana inanır mısınız?
Biraz anlatalım bakalım siz ne diyeceksiniz.
Geçen hafta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, aynı anda ışık hızıyla Atina’ya da ulaşan şöyle bir açıklama yaptı:
“Silahlı Kuvvetler’in sahip olduğu ileri teknoloji sayesinde sadece Kardak değil, tüm Ege’yi kapsayabiliyoruz. Hem Afrin’de operasyon yapabilecek, hem de aynı anda Doğu Akdeniz ve Ege’yi kontrol edebilecek güce sahibiz.”
Bu sözlerin, Atina’da bir takım mahfillerde “Türk ordusu Afrin’de savaşırken kendilerini acaba Ege’de zayıf halde yakalayabilir miyiz” diye fikir egzersizi yapanlara gittiği gaye açık değil mi?
Hulusi Paşa’nın sözlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis grup toplantısında yaptığı ‘ikaz’ takip etti.
Erdoğan da şöyle dedi:
“Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama ve Ege’deki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Kıbrıs’ta ve Ege’de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda buradan ikaz ediyoruz. Bizim için Afrin neyse Kıbrıs ve Ege de odur.”
Çağrının niteliği yine aynıydı:
“Şu anda güney sınırlarımız ile meşgul oluyoruz diye bunu sakın ola bir zayıflık alameti olarak görmeyin!”
‘Rutin dışı’ dediğim gerilimi düşürmek için önceki gün Başbakan Binali Yıldırım’ın Yunan mevkidaşı Çipras ile bir telefon görüşmesi yaptığını buraya ekleyelim.
ATİNA’NIN AYRANI NEDEN KABARDI?
Yunanistan’da Türkiye ile savaş senaryolarının yenilerde değil, 15 Temmuz’dan sonra başladığına dair bu köşede birkaç yazım daha çıkmıştı.
Bu nedenle, Ege ve Doğu Akdeniz’deki son gerilimleri sadece Afrin bağlamında değerlendirmek de eksik kalacaktır diye düşünüyorum.
Ama bu son durumu ‘rutin dışı’ bir kapsamda görmemin bir başka gerekçesi daha var:
40 gün kadar önce, TSK’nın tepe noktalarında başarılı hizmetler verdikten sonra yakınlarda emekli olan yüksek rütbeli bir generalden dinlediklerim.
Bu dinlediklerimi kısa bir özet halinde aktarayım:
- Yunanistan’da 15 Temmuz’dan itibaren, TSK’nın darbe kalkışması nedeniyle zayıfladığını düşünüp “Türkiye ile savaşmak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz” diyenlerin bir takım fikir egzersizleri yaptığını biliyoruz.
-2019 öncesi Türkiye’de yeni bir kriz çıkarmamız lazım diye düşünen uluslararası aktörlerin Yunanistan’a bir takım vaatlerde bulunarak Türkiye’nin üzerine sürmesi beklenebilir.
-Kurtuluş Savaşı döneminde de böyle olmuştu. Biz Yunan ordusu ile savaştık ama onların arkalarında başka güçler vardı.
-Yunanistan Parlamentosu 12 mil kararını çıkardı. Bizim milli güvenlik siyaset belgemize göre bu kararın fiiliyata geçmesi biraz yumuşatılmış olsa da hala ‘Savaş nedeni’ sayılmaya devam ediyor.
-Bir de Yunanistan’ın “Hepsi bizim” dediği, Ankara’nın ‘statüsü belirlenmemiş’ olarak gördüğü sayısı 152 olan adacıklar/kayalıklar konusu var.
Ki son dönemdeki gerilimlerin ana başlıklarından birini bu alandaki belirsizlikler oluşturuyor.
Bir takım “off the record” unsurlar da taşıyan bu analizi, Afrin harekatı başlamadan önce dinlediğimi özellikle vurgulamak isterim.
Yani, Atina’daki Türkiye’ye dönük ‘ayran kabarması’ hali yeni değil.
Özellikle Yunan hükümetinin aşırı milliyetçi küçük ortağının reflekslerini iyi ölçüp takip etmek gerekiyor.
DİYALOG KANALLARINI AÇIK TUTMANIN ÖNEMİ
Yunanistan ile Türkiye arasındaki ihtilafların bir sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali her zaman olmuştur.
Yakınlarda, Atina’daki ABD büyükelçisinin böyle bir ihtimalden söz edip “korkutucu sonuçlar doğurabilir” sözlerini de kayıt altına almadan geçmeyelim.
Ege’nin serin sularındaki sürtüşmeler, ya da havadaki it dalaşları bugüne kadar hep ‘rutin halde’ geliştiği için, son gerilimleri de böyle bir çerçevede görme eğilimi olabilir.
Ama bu defa öyle değil.
Sadece Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarını göz önünde bulundursak bile, yeni durumun sıra dışı olduğunu görebiliriz.
Bu noktada, Türkiye adına Başbakan Binali Yıldırım’ın, Yunanistan adına Çipras’ın inisiyatif kullanıp diyalog kanallarını açık tutmasını önemli buluyorum.
Neden derseniz, hakkını teslim edelim, Atina’da Türkiye ile çatışmaya girmeye hevesli olanlar arasında bir sıralama yapsak, Çipras bu sıralamada en sonda yer alır.